Birinci Gün…
Bir hastahanede açtım gözlerimi, yanımda yabancı yüzler, boş ifadeler, doktorlar, hemşireler ve işini pek anladığına inanmadığım hasta bakıcılar… Sebebini bılmiyorum ama benim hakkımda konuşuyorlar, bunlar bana yabancı kelimeler doktorun konuştuklarından az da olsa kavradığım bir tek şey var; durum kötü, ömrüm az.. Peki ama nerdeyim ben?
Beni bu hale kim getirdi veya nasıl geldim? Bilmiyorum!!! Üzerimdeki yorgunluğa bakılırsa yaşamam bile mucizevi, ben böle düşman görmedim! Hatırlamıyorum bişey sanki hiç yaşamadan bu yaşa kadar gelmişim yada biri tüm hafızamı silmiş… Şimdi ona çok ihtiyacım var geri gel ve ver beni bana tekrar! Yarım bıraktığın işi tamamla ya da !
İkinci Gün…
Artık etrafımda olup bitenlerin biraz daha farkındayım… Hemşireler gelip çıkıyor odaya bişeyler yapıyorlar fayda getircekmiş sanki… Onlar da biliyor aslında bunlar yapılması zorunlu olanlar fakat boş yere çabalar… Hemen yanımdaki yatakta bir hasta daha var benim gibi ne çaresiz ne umutsuz… Böyle hastane de onun bulunmasına anlam veremez oldum. Arasıra gülüyor bile!!! Ben gözümdeki son umutları da tüketirken o bakıyor etrafına sanki dilinden ab-ı hayat dökülcek de susuzluğumu gidercekmiş, kana kana içicekmişim sanki, hayata olan inancımı ikram edicek iki kelimesiyle kurtarcakmış bizi hatta doktorları burdan, gülün daha bitmedi dercesine bakışı var ki yedi kat gök kadar sonsuz o bakış alıp götürüyor beni. Caresizler evine nasıl düştü aklım almıyor!!!
Üçüncü Gün…
Ayağa kalkmaya başladım hala yorgun olsam da… Hatta ayağa kalkmak daha da yorgun yapsa da beni… Kalkmak istiyorum kimseden yardım almadan tek başıma.. İlk kez… Benim burda ne işim var aklıma geldikçe bu soru çıldırıyorum… Odamdaki tek pencereden dışarı bakıyorum bir de… Ağaçlar, kuşlar, hastalar, hasta çocuklar bir kaç kedi ve tipik hastane kalabalığı… Bu karmaşa bile unutturmuyor derdimi… İzledikçe biraz mutlu olduğum doğru… Hiç olmazsa odadayım yalnız olsam da karmaşa yok hayatımda… Sanki 80 yaşında yüzü sarkmış, saçları beyazlamış, hayatta göreceği herşeyi görüp de inadına direnen, ruhu alınmış, et ve kemikten ibaret yaşayan birisiyim o kadar yorgun ve bitkin… Yanımdaki adama bakıyorum çığlığımı duyar mı diye. Sanırım sadece o beni görebilen burda, gözlerindeki ışık bana baktıkça güneş oluyor adeta, saçları bembeyaz ruhum kadar ama gözleri inadına siyah. Simsiyah!
Dördüncü Gün…
Durumum kötüleşti delirmek üzereyim ölüyorum ama neden!!! Doktor geldi biraz önce yanıma… Burdaki hastalarda olanı gördüm onda umutsuzluğu yani… Gözlerindeki acıma duygusu ateş olmuş adeta biraz daha kuvvetlendirdi o ateşi ve şöyle dedi ”zavallı, ölse de kurtulsa” tekrar tekrar soruyorum ben kimim neden burdayım? Beni öldüren şey ne! Sesim çıkmıyor duyan yok beni… Konuşmalardan anladığım kadarıyla kimsem de yokmuş kimse gelmemiş ziyaretime, üzülmesin diye bir kaç hasta yakını çiçek koymuş bas ucuma… Yorgunluğum ve sancılarım arttı… Ölümü bekleyen yaşlı bir adam gibiyim artık emin oldum… Şimdi sorsalar böyle birine ne istersin diye.. ”annemin bana masal anlatmasını” der, aklı sıra çocukluğuna dönecektir çünkü… Hayata yeniden başlıyacaktır sıfırdan!!! Benim dönmek istediğim ne çocukluğum var ne de annemin bana anlattığı bir masal… Ölüm kadar huysuzum bugün! Umudumu az da olsa kalan umudumu ayakta tutan adama da bir haller oldu, hani gül aniden solar nasıl solduğunu, neden solduğunu anlamazsınız… İşte öyle çabuk oldu gözlerindeki ışığı kaybetmesi, eridi, sanırım görevini yaptı ve çekip gitti!
Beşinci Gün…
Yorgun değilim artık… Burnuma inanılmaz güzel kokular geliyor, yağmur yağmış toprak ıslanmış ve o harika koku yeniden güç veriyor bana!!! Çicek kokusu geliyor burnuma papatya bu!! Hiç bu kadar mutlu olmadım.. Olduysam bile hatırlamıyorum gerçi silinmiş benliğim şimdi çok huzurlu… Burası o ilaç kokulu ve sıkıcı hastane odasından milyon kere daha iyi… Hayatın karmaşasından uzak sadece huzur dolu bir yer… Başucuma bir de birşey dikmişler… Adım yazmıyor… Çok garip!!! Ama yaşım var yirmibir yaşında ölmüşüm oysa seksen yaşındaymışım gibi yorgundum… Beni kim öldürdüyse işini iyi yapmış !!!
Mükemmel bir makale çok teşekkür ederim