İzmir MitingiBir ülke varmış zamanın birinde bir yerlerde, üç tarafı denizlerle çevriliymiş. Önemli köprüleri, doğa harikaları ve tarihi eserler varmış. İnsanlar isimlendirmişler bir ucu doğu olsun bir ucu batı olsun demişler. Bu ülke doğusuyla batısını oldukça eski zamanlarda birleştirmiş aslında insanlar birlikte yaşarmış doğusunda da batısında da peki bu ülkeye ne olmuş? Diye soranlar yazıyı okumaya devam edebilirler ama bu eski ülkenin hayalinde kalıp uyumak isteyenler için üzgünüm çünkü uyandık sabah oldu.

Sponsor Bağlantılar

Güzel ama bir o kadar zorlu bir hikâye ile başladı bu ülke ve bir o kadar zor mücadeleler sonucu elde edildi bu topraklar. Büyük savaşlar da yapıldı masalarda kararlarda alındı, bazen komplolarda kuruldu… Ama sonun da sınırlar çizildi ve Türkiye denildi bu ülkenin adına tıpkı Amerika, İran, İngiltere, Fransa gibi. Ve bu sınırlar içerisinde yaşayan vatandaşlık kimliğine ait olanlara da Türk denildi, Aynen Amerikalı, İngiliz, Fransız denildiği gibi. Her şey normal gibi gözükse de bu ülkede nedense hep bu bir sorun haline geldi bazı gruplarca. Tarih derslerimi sorunluydu, kitaplar mı? Yoksa biz hep yanlış şeyler mi öğrenmiştik bilinmez ama sorun olmuştu. Bilemiyoruz bu gerçekten mi bir sorundu yoksa sorun haline gelinmesi için mi kışkırtılıyordu bu o kadar sonsuz bir konu ki, bunu bilemiyoruz veya şöyle diyelim sorunun bir parçası olmaktansa çözümün bir parçası olma arayışında olduğumuz için istemiyoruz.

Bu yazıyı kendi olduğum noktanın dışına çıkarak yazabilmek için farklı görüşlerin, farklı düşüncelerin de doğru olabileceğini kendime inandırmak için elimden geleni yaptım. Ama benim istediğim aslında tek bir şey vardı. Bu tüm Türk, Kürt, Laz, Ermeni… Bence tüm insanların isteği ‘HUZUR’ peki hepimiz bu kadar çok ‘HUZUR’ isterken neden Tokat’ta 7 askerimiz ölüyor, küçük kız Ceylan ölüyor, acımazsıca düzenlenen cinayet planlarıyla Malatya’da üç kardeşimiz katlediliyor veya o bahsettiğimiz hoşgörülü laik toplumda Papazlar bıçaklanıyor ve Hrant Dink bizim ülkemizin ermeni bir yazarı olarak cinayete kurban gidiyor. Cezaevinde suçlu sıfatıyla yatan kişiyi demokrasi çerçevesinde suçsuz insanlarla bir tutup onun özgürlükleri için sokakta özgürce yaşatmıyoruz suçsuz insanlarımızı. Ve belki de en kötüsü Türk veya Kürt fark etmez gençler sokaklarda düşünmeden uygulayan hırçın asabi ve tepkili bir halde dolaşıyor. Tüm bunları yazması çok zor olsa da o güzel ülke şimdi bunları yaşıyor.

Şimdi tam bu olayları yaşarken konuşuyoruz işte ‘demokratik açılım’.Peki bu açılımı yaparken neye açıyoruz kapılarımız gerçek demokrasi mi? Evet bizler bu ülkede her zaman için Kürt vatandaşlarımızın bizlerle yaşamasını istiyoruz. Ama gerçek bir yaşamadan bahsediyorum kardeşçe peki bu yüzden onlar zaten tüm haklara sahiptirler bunu Türkiye Cumhuriyeti kabul etmiştir daha da önemlisi yaşayan halk kabul etmiştir. Peki, aramızda bir fark yokken aslında neyin açılımı için bu kadar gerginleştiriyoruz ülkemizi? Doğuda veya Batıda tüm iş kollarında özgürce çalıştığımız, Üniversitelerde birlikte okuduğumuz, aynı yurtları, aynı kantinleri, aynı derslikleri, aynı hastaneleri ve aynı toprakları paylaştığımız kişiler değil mi bunlar?

Şimdi neye açılım yaptığımızı düşünelim bir kez daha. Aslında açılım yapmalıyız her birimiz bireysel olarak ama bu ne bir Kürt açılımı olmalı ne de bir demokratik açılım adı altında terör açılımı olmalı bence en önemlisi beyinlerimizde açılım olmalı. Eğer biz Kürt vatandaşlarımız için bir açılım yapıyorsak ve adı da Demokratik Açılım ise bir İzmirli olarak ben de Gâvur İzmir denilen İzmir’imiz için beyinlerde bir açılım istiyorum tüm Türkiye’den!

Merve Dönerçark