Günümüzde birçok alanda karşımıza çıkıyor aldatılmak. Evde, aile içinde, eşler arasında, arkadaşlıklarda, annelerde, babalarda, okullarda, işyerlerinde, alışverişte, insanların canlarından çok sevdikleri çocuklarında ve ölümüne âşık çiftlerde…

Sponsor Bağlantılar

Ve hep güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor son zamanlarda; Belki de tek sorunumuz güvendiğimiz dağlara karlar yağması değildir. Bu karları yağdıranların yaşattığı aldatmalardır.

İşte tüm bu sorunlar günümüzde insanların beyinlerini devamlı kemirip duruyor. Ve insanlar devamlı düşünüyorlar karşımdaki bana gerçekleri söylüyor mudur? Diye. Tam da bu noktada insan beyni çok gelişmiş ve yapıcı yönleriyle o süslü güzel kelimelere inanıyor. ’’seni seviyorum’’ işte tüm alışkanlıklar, tüm vazgeçememeler zamanında vazgeçilmiş tüm vazgeçilmişlikler bu iki kelimenin arkasına sığındırılarak unutuluyor ya da çok güçlü bir şekilde geri belleğe alma mekanizması ile beynin gerilerine atılıyor. Oysaki söylemesi hecesel olarak oldukça kolay olan bu iki sözcük bazen bir satranç oyunun hedefine ulaşırken harcanan piyonlar gibi basit bir şekilde gözden çıkartılabiliyor.

Beynimiz çok güzel oyunlara sahip, günümüzde düşüncelerimizi ve davranışlarımızı açıklayan sayısızca yayın varken aldatılmanın daha zor olduğunu düşünüyor insan. Ama bu konuda da aldanıyoruz. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Dünyada insanların birbirlerini daha çok aldattığını hatta erkek kadın aldatmalarında yüksek bir artış olduğu istatistiklerle ortaya çıkartıldı. Bu araştırmaların sonuçlarına internet üzerinden ulaşmak oldukça kolay; Tüm aldatılma istatistiklerini okudukça ilk aklıma gelen şey demek ki affetme oranları da artıyor. Tabi herkesin affettiğini düşünmesem de aldatılmanın bu kadar arttığını görünce karşı taraftan affetmenin de artması gerekiyor. Ve işte bu noktada düşünmek gerekiyor, bizler neleri, kimleri affediyoruz. Örneğin evliyiz çocuklarımız var ve eşimiz bizi aldatıyor veya çok yakın arkadaşımız bile bile yalan söylüyor veya alışveriş yapıyoruz satıcı gözümüzün içine bakarak ‘’bu bozulmaz abla’’ diyor veya çok sevdiğimiz sevgilimiz ‘’yoo yanımda kimse yok’’ diyor vb… Şimdi asıl soru kimi affediyoruz? Kendimizi veya eşimizi veya sevgilimizi veya arkadaşımızı kimi affediyoruz sizce? Bu sorunun cevabını verebilmek oldukça zor olsa gerek. Sorunun cevabı için düşünebiliriz, bilimsel yöntemler uygulayabilir artılar ve eksileri yazıp kıyaslayabiliriz. Ya da ne fark eder affediyorum diyebiliriz. Eğer affetmek istiyorsa kişi genel olarak ikinci yöntem olan affediyorum demeyi tercih ediyor. Çünkü kolay, acı vermiyor, affetmeyi engellemiyor. Affetmek güzeldir, yüreğinize acı vermeyecek kadar olgunsanız affetmek güzeldir.

Bazı aldatılmalar vardır ki, aldatan da aldatılan da gerçekleşen eylemden sonra düşünür  ‘Neden’? Cevap önce karşı tarafa yüklenir ve zaman ilerledikçe affetmek istendikçe ‘bende de’ ile başlayan cümlelerle cevabı kendimize döndürmeye başlarız. Pratik bir yöntem var aslında bu soruyu cevaplarken; Eğer biz mükemmelsek ve karşı taraf hala aldatıyorsa cümle şöyle olmalı ‘’seni hemen bırakıp gidiyorum …’’ Ama biz mükemmel değilsek ki, bayan mükemmel ve bay mükemmel olmadığımızı düşünüyorum; O zaman önce durup düşünmek ve yavaş yavaş yürümekte fayda olduğunu düşünüyorum. Düşünürken sonunda affedebiliriz veya affedemeyip bırakabiliriz önemli olan bu düşünme sürecinde her iki kararımıza da uyum sağlayabilecek davranışlarda bulunmak.

Neden aldatıldığımızı açıklayan nedenlerini bulan hatta erkeklerin aldatma nedenini bir gene bağlayan bir çok yöntem var. Nedeni sizin için ne kadar önemli bilmiyorum ama açıklanması zor nedenlerle aldatır insan ve açıklanması zor nedenlerle yine affeder insan. Oyunun sonuna gelmekse önemli olan bazen piyonların harcanmasına göz yummak gerekir. Eğer atılan akıllıca adımlarsa önemli olan bazen kaybetmeyi de göze almak gerekebilir.

Merve Dönerçark