Allah korkusu, Allah’a aşkla bağlı insanın hissettiği korkudur. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkmaktır… Aşık sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çekinir. Allah korkusu böyledir, çok daha şiddetlidir. İnsan Allah’tan korkarsa O’nun buyruklarına çok titiz olur, en çok O’nu sever ve en çok O’na saygı duyar. Egoist, bencil, nefsine düşkün olmaz. Şefkatli ve koruyucu olur, çıkarlarının peşinde olmaz, affedici olur. Kişi Allah’tan korkmuyorsa yalnız kendi çıkarlarını düşünür, affetmez, çıkarlarıyla çatıştığında sert davranabilir. Kuşkucudur, özverili ve cömert değildir. Samimi mümin gibi gerektiğinde Allah için canını ortaya koyamaz. Kısacası birçok olumsuz özelliğe sahiptir.
Ancak Allah korkusu her çeşit güzelliği getirir. Sevgiyi, güzelliği sağlayan her özellik Allah korkusuyla kazanılır.
Samimi mümin Allah’tan korkar. O’na karşı nezakette kusur etmez. Son derece saygılıdır. Allah korkusunu içinde taşıyan mümin, hata yaptığında vicdanı çok rahatsız olur; pişmanlık duyar ve Allah’a sığınarak, hatasını telafi etmeye çaba gösterir. Aczini daha iyi anlayan insan, Allah’a ne kadar muhtaç bir varlık olduğunu daha derinden fark eder. Bu gerçekler insanın Allah’a olan boyun eğiciliğini artırır.
Allah korkusu güzel ahlakla ilgili bütün fonksiyonlarımızı, bütün özelliklerimizi yönlendiren en önemli güçtür. Örneğin, eğer içinde Allah korkusu olmazsa, insan sabıra gerek duymayabilir. Çileye tahammül edemeyebilir, bağışlayıcı olmayabilir; yani iradesini birçok noktada kullanmayabilir. “Nasıl olsa Allah beni affeder, zaten cennete giderim” diye düşünür. Ama Allah korkusu insandaki her şeyi kontrollü hale getirir. Örneğin namaza kalkmayan, oruç tutmayan, sevdikleri için özveride bulunmayan kişi, sevgi, aşk ve tutku ortadan kalktığı için adeta bomboş bir durumdadır. Çalışkanlık, dürüstlük gibi ahlak özellikleri ve muazzam detaylar kazanır. Allah korkusuyla kişi doğruyu söyler; Allah’tan korkmuyorsa çıkarı için çok rahat yalan söyleyebilir.
Dürüst olmanın kaynağında Allah korkusu vardır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan doğru sözle şahitlik yapar. Birçok fitneyi, fücuru, kargaşayı, insanın ruhundaki anarşiyi Allah korkusu önler.
Allah aşkındaki bütün güzellikleri, detayları Allah korkusu verir. Örneğin sabırlı olmak Allah korkusundan kaynaklanır; özveri, cesaret, sevecenlik gibi bütün güzel ahlak özelliklerinin ve aklın da kaynağında hep Allah korkusu vardır. Allah’tan içi titreyerek korkan insanların akılları açılır; aksi durumda ise kişinin aklı kapanır. Allah korkusu aklı açar, Allah aşkını alevlendirir, insanı sonsuza doğru açar. Allah sevgisi çok büyük bir nimettir ve insan Allah’tan ne kadar korkuyorsa, Allah’ı o kadar şiddetle sever. Bu duygulardan uzak olan kişinin basireti, feraseti kapanır, yardımseverliği, bağışlayıcılığı, kararlılığı, her şeyi bozulmaya başlar, dengesini yitirir.
İnsanlar Allah’ın tecellisi olan, her an ölebilecek varlıklardır. Bir insan Allah’ı her an yanında hissediyor ve O’nun kontrolünde olduğunu biliyorsa çok özenli olur. O zaman saygı ve korkuyu içinde taşır. Ancak kişi Allah’tan uzak olduğunu düşünüyorsa, Kur’an’ı kabı içinde duvara asılı duruyorsa, kaderini de kendi yaptığı kanaatindeyse o zaman durum farklı olur. O kişi Allah’ın sınırları içinde yaşayamaz. Samimi iman eden ve Rabb’ine teslim olan insan ise en güzel hayatı yaşar. Açık bir şuura sahip, Allah’tan korkan samimi bir mümin ahirette de korku ve ümit arasında cennete girmeyi umut eder.
Ölüm insanın Allah’a kavuşması, mümin için cennete açılan bir kapıdır. Ve dünya hırsını ortadan kaldıran kesin delildir. Ölüm insanları müthiş terbiye eden, ahlaklarını düzenleyen en önemli nedenlerin başında gelir. Ölüm korkusu, cehennem korkusu bütün insanları çok etkiler. Bu korkular, insanların daha merhametli, şefkatli, daha akılcı, daha sevecen, daha ince düşünceli olmalarını sağlar. Ve güzel ahlakın kökenini oluşturur. Bu nedenle ölüm, Allah’a bir yakınlaşma, cennete vesile olma yönünde bir nimet olarak görülmelidir.
Mutluluk Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla olur, bunun dışında kalplerin tatmini, kurtuluşu yoktur. İnsanın başka türlü mutlu olması mümkün değildir. Kuran ahlakının, Allah korkusunun, Allah sevgisinin yaşanması çok önemlidir. O zaman gerçek mutluluk bütün dünyaya yayılacaktır.
Elif Alaca
elif@elifalaca.com
Yoruma; Sanki heran zaten Alahla berabermişiz gibi, Alahla aramıza kimse girmesin…Biz sadece “Rabim beni nefsimle baş başa bırakma” diyen peygamberimizin “sohbet edinki hakiki imanı tatın” sözüne kulak veriyoruz. Dini menfatleri için kulananlar ise nasıl olsa Alah’ın mekanından kaçamazlar.
Oncelikle yazara, yazisindaki kalbi tatmin eden guzel aciklamalarindan dolayi tesekurederim. Alah korkusu ve sevgisi, dinine bagli her muslumanin yasadigi hisiyatlardir. insan yasadigi bu hisiyatlari anlatmakla mukeleftir . tabi bir dine bagli oldugunu dusunuyorsa. zira Kuran ayetlerinden anladigimiz kadariyla Alah, din konusunun kisi ile kendisi arasinda kalmasi gereken bir konu olmadigini, hata durmaksizin Rabinin nimetini anlatmasi gerektigini duhan suresinde emreder. Elif hanim, siz de Rabimizin nimetini anlatiginiz icin Alah sizden razi olsun. yar ve yardimciniz olsun.
din alahla insanın kendi arasındadır.artık herşeyin yolu dini kulanmaktan geçer oldu.