Mainz, 27.04.2010

Teknoloji ile uyumlu bir uyarı biçimi olan meşhur e-muhtırasının 3. sene-i devriyesinden geçmekte olduğumuz şu günlerde TBMM`de hummalı  bir çalışma devam ediyor. İktidar partisinin hazırladığı  bir paket olarak meclise getirilmiş olan teklifin görüşmeleri sürüyor.

Sponsor Bağlantılar

Ülkenin önünü açmak için çok önemli değişiklikleri kapsayan ilgili pakete meclis içinden ve dışından acayip bir muhalefet sözkonusu. Meclis dışından gelen tepkiler, sanki sadece Yüksek Yargı mensuplarından geliyormuşcasına bir izlenim uyandırsa da esasen mevcut komuta kademesinin de çok büyük bir tepkisinin olduğu anlaşılıyor. Nitekim son olarak internet sitelerine düşen ses kayıtları bunu doğrulamaktadır. Yüksek Yargı mensuplarının ve komuta kademesinin ilgili değişikliklerden rahatsızlık duymalarını bir yere kadar anlamak mümkündür. Sistematik bir düzene sahip olan arı kovanına çomak sokmak nasıl rahatsız ediciyse zamanın da tamamen „al-gülüm, ver gülüm“ easına göre tanzim edilmiş olan, makam ve mevkisinin değeri ile değerlenen malum eşhası da o derece rahatsız edecektir.

Burada yapılmak istenen milletin en ufak bir müdahalesinin olmadığı ama millet adına yetki kullanmaya kalkışan hatta zaman zaman millet temsilcilerinin bile yetki alanına giren bu malum odakları ileri demokrasilerdeki yerlerine yerleştirmektir. Sözün özü, onların tasarruflarından bile milletin temsilcileri millete karşı sorumlu tutulurken birilerinin hüdai-nabit bir biçimde millet egemenliğini gasb etmelerine engel olmaktır. Yani millet egemenliği ile bürokratik oligarşi karşı karşıyadır. Bugün için millet meclisinde temsil edilen ve grubu bulunan 4 parti olmasına rağmen ilgili değişikliğe neden sadece iktidar partisi sahip çıkmaktadır? Böyle bir soruya toptancı cevap vermek yanıltıcı olabilir. Bu sebeple muhalefet partilerinin milletimizin yüksek taleplerine karşı neden bu pakete can-siperane karşı durduklarını kısaca açmaya çalışalım.

CHP: CHP, Türkiye Cumhuriyetini kendisinin kurduğunu, dolayısıyla milletin tamamı  bile istese kendi menfaatleri dışında hiç bir değişikliğe izin veremiyeceğini beyan etmektedir. CHP, halkın oy tercihleri ile hiç bir zaman iktidar olamıyacağını bildiği için siyasete değil bürokrasiye oynamaktadır. Ak Parti karşıtlığı ve ülkeyi germe poltikaları ile hemen her zaman %15-20 aralığında oy alıp müzmin muhalefet konumunu sürdürebileceğini hesaplamaktadır.Üstelik CHP, izlediği poltikalar açısından bu karşı çıkışta anlayışla bile karşılanabilmektedir. Ne de olsa CHP`den bir avuç ergenekoncu dışında kimsenin bir beklentisi de kalmamıştır. Bu sebeplerle, destek olduğu zaman Ak partinin peşine takıldı propagandasının getireceği külfetin, özgürlüklere karşı bir parti imajının getireceği külfetin daha üzerinde olacağını hesap ediyor. Aslına bakılırsa bu hesap çok da kötü bir hesap değildir. Ancak buna rağmen meselenin „referandum sandığı“ aşamasında CHP tabanının blok halinde „hayır“ diyeceğini düşünmek yanıltıcı olacaktır. CHP`nin ilgili değişikliğe karşı çıkması tolore edilebilir bulunmasına rağmen göstermekte olduğu agresif ve de tutarsız tavırlar, yapılacak ilk seçimde kesinlikle CHP`nin hanesine, iflah olmaz AKP karşıtlığına rağmen eksi olarak yazılacaktır.

MHP: Değişiklik paketine karşı MHP`nin tavrı oldukça ikircikli. Tam da iki arada bir derede hali… MHP yöneticileri bu teklifin rejimin temellerini sarsan bir teklif olduğunu ileri süremedikleri gibi zımnen aslında topluma faydalı bir değişiklik olduğunu da kabul ediyorlar. Ancak onlar bu değişikliğin Ak parti hanesine yazılacak olmasından duydukları kaygılar nedeniyle karşı çıkıyorlar. Bu yüzden MHP liler tıpkı CHP liler gibi görüşmelerin uzaması için iç tüzüğün verdiği bütün imkanları seferber ederek engelleme çabalarına destek vermelerine rağmen oylamalara katılmaktan imtina etmiyorlar. MHP, ilgili karşı duruşu tabanına izah etme konusunda CHP kadar rahat değil. Zira MHP tabanının kahir ekseriyeti bu değişikliği desteklemektedir. MHP üst yönetimi meselenin referanduma gitmesi halinde tabanı tutamayacağını görmektedir. MHP tabanı diğer partilere göre biraz daha farklıdır. Zira bu tabanda çok keskin olmasa da, laik-seküler-ulusalcı bir kitle ile ülkücü-dindar-milliyetçi bir kesim mevcuttur. 12 Eylül zorba rejiminin en büyük mağdurları arasında yer almış olan bu kesim değişiklik önüne geldiği zaman tereddütsüz destekleyecektir. Bu sebeple MHP hem destek hem köstek gibi garip bir tavır sergilemektedir.

BDP: Pakete en büyük desteği vermesi beklenen bu partinin meseleyi madem anahtar oldum o zaman taviz koparayım ucuzculuğuna yatması şayan-i dikkat bir durumdur. BDP sözcüleri taban ile tavan arasında sıkışıp kalmışlardır. Durumları MHP`den çok farklı değildir. Esasen biri Türk milliyetçisi, diğeri Kürt milliyetçisi olan bu iki partinin aynı gözede buluşmuş olmaları pek de yadırganacak bir durum değildir. Gerekçeler farklı bile olsa sonuç statükoculara hizmet etmektedir. BDP, taban konusunda muhalefet partileri arasında kuşkusuz en fazla zorlanacak partidir. Zira bu tabanın hemen hemen tamamı bu değişikliklere sıcak bakmaktadır. Netice olarak BDP`nin bu baskılara daha fazla direnmesi mümkün gözükmemektedir. Ancak talimat almadan politika geliştirebilme ehliyet ve liyakatine sahip olamayan BDP`li kadrolar taban ile ters düşme pahasına statükocuların yani o hep şikayet edegeldikleri zinde güçlerin değirmenine su taşımaya karar vermiş gözükmektedirler.

Bundan 3 yıl  önce siteye yerleştirilen e-muhtıraya ve sonrasında icat edilen 367 skandalında millete rağmen  postallarla birlikte hareket eden Erkan Mumcu ve  ve şu anda adı bile aklıma gelmeyen polis şefi genel başkana milletimiz temmuz 2007 seçimlerinde nasıl bir cevap vermişti, herkesin bunu hatırlamasında fayda var. Sağduyu sahibi olan milletimiz dün olduğu gibi yarın da iradesine kesinlikle sahip çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya