Aşk, hani o gönülleri titreten duygu. Şarkıların seslendirdiği, şiirlerde sözü geçen, film senaryolarının olmazsa olmazı olan aşk. Hani sonunu düşünmeden çılgınca yaşadığın, kontrol edemediğin duygularını bir gökdelene çıkarıp sonra acımasızca iten, aşk.

Sponsor Bağlantılar

Türkçede bazı kelimeler vardır ya birden fazla anlamı olan. O kelimelerden biridir artık aşk…

Aşk 1: Kendini bilen iki kişinin birbirlerini gönülden kabul etmesi.

Aşk 2: Annenin çocuğuna seslenişi.

Aşk 3: iki kişinin fütursuzca bir araya gelmesi.

Benim kullandığın tanım Aşk 1 tanımıdır ki; önce gönülden bir bağ olur ve adına aşk dersin. Sonra sahiplenir aşkım dersin. Daha sonra biter ve aşk yok dersin.

Tabi birde mekân lazımdır aşka ki; mekân deyince akla ilk gelen bir şehir ve şüphesiz İstanbul. Hadi dostum bırak milliyetçiliği, inkâr etme içindeki aşk şehri İstanbul’u. Bana aşkın resmini çiz desem? Denize bakan bir oturakta veya kayalıkta kız kulesini seyreden bir çift çizmeyecek misin? Adı kız kulesi fakat aşkın sembolü olmuş bir yapı. Ve kabul et sende yaşamak isterdin olan veya olmayan aşkını İstanbul’da, bahsedilen mekânda.

Kız kulesine karşı bakan merdiven şeklindeki büyük basamakları bilir misin? Hani ilk gördüğünde kocaman bir merdiven sandığın, ardından üzerindeki minderlerde oturup aşkını yaşadığın. Hani bir fotoğrafçı gidip gelip ısrarla resmini çekmek istediğinde kızdığın o mekân.

Nice aşklara şahit oldu, nicelerine ilham verdi, yenilerini bulurken nicelerini yitirdi kız kulesi. Fakat kendisi hala ayakta. Onlar gibi sende yoksun bugün.

Bir gün televizyonu açtın âşıklar vardı bir dizide kız kulesine bakan. Sen gibi yitik aşkların kahramanları kendilerini izliyorlardı o vakit mesafelere aldırış etmeden. Kimileri aşkını yaşayamamıştı kız kulesinde, kimileri aşk bile yaşayamamıştı kulesiz bir şehirde. Hâlbuki çok istemişlerdi ve televizyonda bulmuşlardı aşkı.

Hadi dostum üzülme artık herkes televizyonlardan izliyor aşkları ve herkes aynı duygularda. İstanbul’da aşk başka…