Mainz, 08.09.2011
 
Öncelikle İsrail devleti üzerine bazı hatırlatmalar da bulunalım:

İsrail, dünyanın dört bir yanından getirilmiş “Yahudi” kitleler tarafından oluşturulmuş suni bir toplumdan oluşan ve başkalarının topraklarını işgal ederek varlıĝını sürdürmekte olan bir devlet.
İsrail, Birleşmiş Milletler kararıyla kurulmuş bir devlet olmasına raĝmen BM tarafından kendi aleyhine olan hiç bir kararı sallamayan tek devlet.

Sponsor Bağlantılar

İsrail, kutsal kitap öĝretilerine muhteşem bir uyumla yönetilen tek „Şeriat“ devleti.

İsrail, dünyada mevcut yaklaşık 192 ülke arasından sınırları belli olmayan ve habire işgal yoluyla genişlemekte olan tek devlet.

İsrail, kendi içinde demokrasi olmakla beraber dış dünya sözkonusu olunca her gelenin azılı bir „Diktatöre“ dönüştüĝü tek numune devlet.

İsrail, herkesi düşman kabul edip habire „Paranoya“ üreten tek devlet.

İsrail, kendi menfaatleri sözkonusu olduĝunda uluslararası hukuku hiçe sayan adeta gücü kutsayan bir „Eşkiya“ devlet.

İsrail, kendisini sadece Filistin topraklarının deĝil doĝu Akdenizin de tek sahibi sayan külhanbeyi görünümünde bir devlet.

İsrail, Araplar arasına özenle yerleştirilmiş batının ileri karakolu hüviyetinde bir devlet.

İsrail, varlıĝını ve ikbalini daha çok kan ve gözyaşına borçlu olan bir devlet.

İsrail, batı sayesinde azametli bir „Savaş Makinesi“ ne dönüştürülmüş ucube bir devlet.

Bunları çoĝaltmak mümkün, ancak bu kadarı ile iktifa edelim.

En sonunda işi korsanlıĝa kadar vardırmış olan bir avuç yahudiden oluşan bu eşkiya devletin en belirgin özelliĝi kuşkusuz hukuk ve sınır tanımaz oluşudur. Belki yeri deĝil ama teşbihte hata olmaz, domuz etinin bizim itikadımızdaki kesin yasaklıĝı sadece domuzun etinden ibaret deĝildir. Zira domuz hayvanlar aleminde „Sınırsızlıĝı“ temsil eder. Sözümona yiyecek seçimi yapmaz ne bulursa yer, üstelik sadece yerin üstündekileri deĝil burnu ile deşerek altındakileri de yer. Sınırsızca çiftleşir ve sayısızca ürer. Kiminle çiftleştiĝine ise asla aldırış etmez! Bu sebeple domuz yasaĝında pek çok kere „Hududullah“ yani Allahın sınırlarına davet eden Allah, iman edenlere zımnen „Domuzlaşmayın“ mesajı vermektedir. Çünkü sınır tanımamazlık „Domuzlaşmak“ tır.

Domuzluĝu karakteristik hale getiren korsan devlet ile bizim ilişkilerimize gelince:

Tabi ki bu seyri kronolojik olarak sıralamak niyetinde deĝilim. Ancak BM tarafından işgal edilmiş topraklar üzerinde bir „Çıbanbaşı“ olarak ilan edilen bu eli kanlı teröristleri ilk tanıyan ülkelerden biri olmuşuz malesef!!!

1980 darbesinden itibaren ilişkilerimiz ikinci katip seviyesinde sürdürülmüş ama her zaman ikinci katip adı altında üstdüzey bir bürokratla ilişkiler yürütülmüş.

1990`lı yıllardan sonra ilişkiler en üst düzeye çıkarılmış hatta bununla da yetinilmemiş savunma sanayi adeta İsraile ihale edilmiştir. Bunun en büyük müsebbibi nasıl oldu bilmiyorum ama birden bire ordumuzun üst rütbeli subayları arasında aşırı bir „İsrail Muhibliĝi“nin baş göstermesi olmuştur. Nitekim 28 şubat sürecini yöneten komuta kademesi ülkenin bütün güvenliĝini İsraile havale edecek kadar ileri gitmiş ve ülkemizi bu küçük korsan devletin yedeĝine raptetme gafletini irtikap etmişti. Zamanın hükümeti ne kadar direnmek istediyse de „İsrailsever“ generallerimiz hem İsrail lehine bütün anlaşmaların imzalanmasını saĝlamış ve hem de yeniden sorun olmasınlar diye onlara olan muhabbetlerinin bir tezahürü olarak hükümeti iş başından uzaklaştırmışlardı.

Ak Parti iktidarı özellikle 2007 sonrasında halkımızdan gördüĝü yüksek teveccüh üzerine ülkenin önünü tıkayan bu askeri vesayetin belini kırmak için bir çok „Demokratik“ deĝişikliĝi yasalaştırmayı başarmış ve özellikle „Ergenekon“ ve „Balyoz“ gibi davalar sonrasında ilgili vesayeti en azından alenen İsrail muhibliĝi yapamayacak kadar geriletmeyi başarmıştır.

İşte bu sebeple Başbakanımız, misket bombaları ile savunmasız insanları hunharca katleden bu canilerin yüzüne karşı „Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz“ diyerek tepkisini ortaya koymuştu. Bu izzetli duruş „One Minut“ şekline indirgenerek magazinleştirilmeye çalışıldı ise de özünde „Vicdan“ taşıyan ve ülkesinin gücünün farkında olan sayın Erdoĝan büyük bir devlet adamına yaraşır bir dirayetle bölgede insiyatif almayı başarmış ve ülkemizi kısa bir zamanda sözü dinlenen, aldıĝı pozisyonlar dikkatle takip edilen etkili bir ülke haline getirmiştir.

Kendilerini „Tanrıyı“ yenmiş bir kavim olarak gören bu korsan ve terörist devletin küstah ve kibirli yöneticileri geçtiĝimiz yıl mayıs ayında uluslararası sularda korsanlıĝa soyunarak savunmasız 9 vatandaşımızı cani bir vahşetle şehit edince ok yaydan çıkmış oldu.

İşgal ettiĝi topraklardaki mazlum ve mazbut insanları öldürerek bitiremiyeceĝini anlayan gözü dönmüş caniler Gazze`yi abluka ile dize getirmeyi hedeflemişler, ancak Gazzenin yiĝit insanları bir ölüp- bin dirilmiş ve arkalarında vicdanlı bu dirayetli adamı alınca İsrail iyice köşeye sıkışmış ve ne yapacaĝını bilemez hale gelince de iyice zıvanadan çıkmak zorunda kalmıştır.

İsraildeki mevcut hükümet belki en kötüsü ama başka biri de gelse çok şey farketmez. Zira İsrail barış ile yaşayamaz. Bu İsrailin varlık sebebine aykırıdır. İsrailin kendi içindeki çalkantılar bir yana Arap dünyasındaki İsrail payandası diktatörler devrildikçe bu kanlı katillere rahat uyku haram haline gelecek ve Türkiye gibi bir ülke ile ilişkileri bozmanın bedelini çok pahalıya ödeyeceklerdir.

Bizim yerli İsrailseverlere gelince, endişeye mahal yok. Biz İsraile mahkum olacak bir millet deĝiliz. Bu ülke bir 15 yıl daha bu memleketi seven ama ülkenin gücünün de farkında olan „Agah“ ve „Akil“ adamlar tarafından yönetildiĝinde herkesle işbirliĝi ve ticaret yapabilen ama kimseye muhtaç ve mahkum olmayan bir ülke haline gelecektir. Hem İsraile ve hemde İsrailin içimizdeki gönüllü elçilerine seslenmek istiyorum: Siz istemeseniz de bu gerçekleşecektir. Zira Milletimiz bu yöndeki „İrade“ beyanını açıklamıştır.

Baki Selam Ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya