Ve o muhteşem an geldi, O’nunla yolda karşılaştın. O ince parmakların oluşturduğu küçük, erkek eline göre oldukça narin görünen sıcak eli tutmak, hayır, sadece tokalaşmak için. Yine de insanın içine işliyor, mutlu ediyor, ruhunu okşuyor, heyecanlandırıyor. Aşık olmak bu işte ama neye, ama kime…
İşte bu tokalaşmanın gerçekleşmesi için bekliyorsun aylarca. Hayal ediyorsun. Sevgi dolu bir el ele tutuşmayı düşünemiyorsun bile. Sanırım o zaman ölünür. Sadece tokalaşmak bile başını döndürüyor. Neden? Çünkü O’nun senin olma ihtimali yok, bir süre önce bunu anlamıştın. Ne garip bir durum. O eli öylesine hissediyorsun ki, “O’nun eli, O’nun eli”.
Sonra minnettar birkaç cümle dökülürken dudaklarından, öteki elini de koyuyor üzerine. “Allah’ım ne diyor, ne diyor” bir yandan yakalamaya çalışırken zar zor, bir yandan ellerinin sonsuza dek öyle kalması için dua ediyorsun. Şimdi ince parmaklı, zarif sıcak ellerden iki tane var, hiç bırakmasın istiyorsun. Bir yandan sende bıraktığı bu muhteşem hissi hissettirmemeye çalışarak cevap veriyorsun dilin döndüğünce, dilinin neye döndüğünü ne söylediğini bile fark edemeden, bir yandan kalbinin atışını kontrol etmeye çalışıyorsun, aksi takdirde göğüs kafesinden fırlayıp gidecek ve bir yandan da ellerini daha iyi hissetmeye uğraşıyorsun, bu hissi uzun süre unutmamak için.
Sonuç, birkaç saniye süren tokalaşma faslı bitiyor ve herkes kendi yoluna gidiyor. Ama bu mutluluk birkaç ay seninle kalıyor.
Not: Sadece bir tokalaşmadan yola çıkılarak yazılmış bu yazı bir kurgudur.
Övgün İLTER