Acıktınız mı? Size bir çorba yapmamı ister misiniz? Aşure fena olmazdı diyorsanız, size köy usulü nefis bir acılı aşure nasıl yapılır anlatayım.
 
Aşure yapımından önce, artık gübre kullanılmayan buğday tarlalarının sayısı yok denecek kadar az olduğundan sözlerime bu konudan duyduğum üzüntüyle başlamakistiyorum. Çevremde yaşayan insanların yüzde sekseninin tarımla uğraştığını söyleyebilirim. Artık eski usullerle ekilen hormonsuz ve gübresiz tarla yok sayılır. Toprağı hormona ve gübreye bağımlı hale getirdikleri bir gerçek. Sırf daha çok ürün elde edebilmek için, doğaya ve insanlara verdikleri zarar göz ardı edilemeyecek kadar çok.

Sponsor Bağlantılar

Bu üzücü duruma isyan etmenin yanı sıra kendi organik ürünümü kendim yetiştirmeye gayret ediyorum. Yetiştirdiğim sebzeler pazarda kilere göre daha küçük ama sağlıklı. Yetiştirdiğim meyveler ise genelde kurtlu olur, kurt yaşayabildiğine göre sağlıklı olsa gerek dediğim elmaların tadı enfes.

Artık gübresiz yetiştirilmiş buğday bulamamanın isyanıyla, yarı organik, acılı aşurenin yapım işlemlerini anlatmaya başlayabilirim.

İşe buğday dövmekle başlanır. Buğdayı döveceğimiz günün sıcaklığı çok önem taşıdığından, güneşin bulutlarla saklambaç oynadığı sonbaharın bir öğle vakti tercih edilir.

Yaklaşık beş altı kilo buğdayı yıkarım. Evimin elli metre ötesinde yarım asırdan fazladır orada durduğunu tahmin ettiğim içi oyuk yaklaşık olarak yetmiş santimetre eni ve elli santimetre boyu olan bir dibek taşı bulunur, buğdayı onun içine boşaltırım.

Buğdayı adına mirkut dediğimiz kalın bir oduna takılı olan çekice benzeyen sopalarla dövmeye başlarım.

Buğday dövmek tek başına yapılacak bir iş değildir ama bizde komşular yardıma çağrılmaz, mirkutun sesini duyanlar kendiliğinden gelirdi.

Mutlaka aralarından biri çay getirir, yapılan sohbet ve dedikoduyla dövme işlemi çok keyifli bir hale gelirdi.

Yaklaşık dört beş saat aralıksız dövülen buğday, kabukları soyulup kepeklerini atınca işin ehli birine gösterilir. Olmuştur onayı alınınca eve getirilir ve kuruması için ertesi sabah güneşe bırakılır.

Akşama doğru rüzgar esmeye başladığında bir elek yardımıyla yarmayı yukarıdan aşağıya doğru yavaş yavaş dökerek kepekleri ayrıştırılır. Kurutulup kepeklerinden ayrıştırılan buğdayın bir bölümü saklar, kalanını da aşure yapmak üzere ayırırız.

Önceden ıslattığımız kuru fasulye, kurutulmuş et, kuru üzüm, çörek otu, kırmızı acı toz biber, pul biber yarma ile beraber büyük bir kazana konulur ve yarısına gelecek kadar üstüne su ilave edilir. Bahçeden toplanan kırık dallar ve odunlarla ateş yakılır, aşuremiz kaynamaya başlayınca da içine iki kepçe tereyağ çiğ olarak atılır.

Bu kaynamaya başladıktan sonra atılan tereyağı aşuremizin kıvamını ve tadını eşsiz bir hale getirecektir.

İki, iki buçuk saat sonra pişen aşure, en az yedi aile olmak üzere yakınlarda bulunan komşulara dağıtılır.

Türkiye’deki bir çok yörede aşure tatlı olarak yapılır, birde acılı bir çorba şeklinde deneyin umarım seversiniz. Afiyet Olsun.

Not: Tereyağ ve diğer bütün malzemeler kendi ürünlerimizdir.