Yazar: adalet

Hukukiyorum

Hukukseverlere… “Hukukiyorum.blogspot.com” adresi hukuk camiasına kapılarını yeni açmış bulunan ve bunun en derin sevincini, gururunu yaşayan bir blog sitesidir. “Hukukiyorum.blogspot” kapılarını sadece hukukçulara değil, hukuka ilgi duyan tüm ‘hukukseverlere’ açmıştır. Çünkü “hukuk, hayatımızın her alanındadır.““Hukukiyorum.blogspot” bunun bilinci ile hazırlanılmış bulunan bir blog sitesidir. “Hukukiyorum.blogspot” sadece gördüklerinizle sınırlı kalmayacak olup daima kendini yenileyecek ve güncellğini koruyacaktır.Gün geçtikçe daha zengin, kapsamlı bir içeriğe sahip olacaktır. Belirtmek gerekir ki, bir eser elinizden çıktıktan sonra o esere dönüp baktığınızda ‘çok farklı olabilirdi.’ dememek mümkün değil. Bu bloğun hazırlayıcısı olarak bunun bilinci ile her türlü eleştiriye açık olduğumu belirtir, “Hukukiyorum.blogspot”un beklentilerinizi karşılamasını ümit ederim… Saygılarımla; Sinem...

Devamını Oku

Kadına, Erkeğe, Devlete

YAZAR: SİNEM SAÇKAN “Bu yazının kaleme alınmasında ‘kadına şiddet’ haberlerinin artış göstermesi ve devletin bu şiddet olaylarına karşı yeterli hassasiyeti gösterememesi etkili olmuştur.” Aile içi şiddet hem ülkemiz de hem de dünya da görülen, aile içinde en sık ve en yaygın olarak rastlanan bir durumdur. Aile, toplumun en temel yapıtaşıdır. Nitekim, 1982 T.C. ’Ana’yasasının üçüncü bölümünde “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı I. kısmında düzenlenen 41. maddede “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ‘ana’nın ve çocukların korunması… için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” demektedir. Görülen o ki, ‘ana’nın korunması devletin ‘Ana’yasal bir vazifesidir. Peki, devlet ‘ana’ bu vazifesini yerine getiriyor mu? Ne yazık ki, devlet ‘ana’ kadına şiddet haberlerinin üvey ‘ana’sı vazifesini üstleniyordu. Şiddete maruz kalan, şiddet haberlerinin mağduru olan kadına ‘koruma’ vermiyordu. Dolayısıyla devlet vazifesini yerine getirmiyordu. TMK’nın boşanma sebepleri arasında düzenlediği 162. maddesinde “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” demektedir. Bu kanun maddesinde dikkati çeken husus aile içindeki şiddetin boşanma sebebi olarak düzenlenmiş olmasıdır. Kanun maddesinde düzenlenmiş olmakla beraber çoğu kadınlarımız bu haklarını eşlerinin baskıları nedeniyle kullanamamaktadırlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da...

Devamını Oku

Üniversite Adaylarına Üç Tavsiye

Meslek seçimi, üniversite tercihi yapmak üniversite sınavlarından daha zor daha stresli bir durumdur. Yapacağınız meslek seçimi hayatınızın en önemli dönüm noktasını oluşturacak ve hayatınız bu seçime göre şekillenecektir. Bu nedenle yapacağınız tercih, istekleriniz doğrultusunda olmalıdır.Bu aşamalardan geçmiş biri olarak diyebilirim ki istediğim bölümde okumanın vermiş olduğu mutluluk içerisindeyim.En önemlisi asla pişman değilim.Tercih yapacak olan adaylarında yerleştirildikten sonraki durumu bu şekilde olmalıdır.Asla okumuş olabilmek için tercihte bulunmayın.Hayatınızın en büyük hatasını yaptığınızı o an anlayamazsınız belki ama ileride büyük bir pişmanlık içinde bulursunuz kendinizi…İstediğiniz bölümü okumanız sadece sizi mutlu etmekle kalmayacak, dolaylı olarak bizleri de etkileyecektir.Öğretmenlik mesleğini isteksiz icra eden biri ile bu mesleği isteyerek seçmiş ve bu mesleği büyük bir istekle icra eden birini düşünelim.Maksimum faydayı hangisi sağlayacaktır?Hangisi canla başla çalışıp bunun neticesinde mutlu olacaktır? Vermek istediğim ilk mesaj şudur: 1-Meslek seçimini kendi istekleriniz doğrultusunda yapın. Çevrenizin baskısıyla tercihte bulunmayın. Zira yapacağınız seçimden etkilenecek olan sizsiniz bir başkası değil. Bölüm seçiminden sonra dikkat edeceğiniz husus üniversite seçimi olmalıdır. Burada üniversiteyi etiket olarak düşünmek gerekir. Mesela; A markası meşhur bir marka olsun B markası da tanınmamış sıradan bir marka olsun. Hangisini tercih edersiniz? Ne önemi var bunun diyenler olabilir. Şöyle ki, işveren olan sen Boğaziçi mezunu olan birini mi tercih edersin yoksa kalitesiz eğitim veren üniversite mezunu olan birini mi tercih edersin? İletmek istediğim ikinci mesajım şudur: 2-Üniversite seçimi en az meslek seçimi kadar önemlidir. Zira çoğu işverenler bu kritere büyük...

Devamını Oku

Av. Halit Çelenk'ten Bir Adaletsizlik Örneği

ADALET NEDİR? Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adalet ile sağlanır. Adaletsiz hukuktan söz edilemez. Hukuk; ’’Adalete hadim (hizmet eden) beşeri bir hayat nizamıdır.’’ (Adaleti gerçekleştirmeye yarayan sosyal bir hayat düzenidir.)Hukuk zıt menfaatler arasındaki ilişkileri belli bir ‘’hakkaniyet ve adalet’’ zemininde uzlaştıran kuralların tümüdür. Adalet, her insana, her kişiye hak ettiğini ya da müstahak olduğunu verme ve de verme hususunda irade sarf etme anlamını taşır. Adalet İslam hukukunun bir kavramıdır. Adaletin ölçüsü İslam hukukuna olan uygunluktur. Genel olarak hukukun amacı adalettir. Adaleti sembolize eden elinde doğruları ve hakkaniyeti tartan terazinin bulunduğu kadının gözleri bağlıdır. Çünkü; adalet, karşısına çıkan insanın şahsına münhasır olarak değişmez. OLAĞANDIŞI YARGILAMA’DA ADALETSİZLİK ÖRNEĞİ TÖB-DER MAHKUMİYET KARARIAV. HALİT ÇELENK Olağandışı Yargılamalar’ın ‘’yargının bağımsızlığı ‘’ ilkesine ters düştüğü ve adaletsizliklere neden olduğu özellikle hukukçular tarafından bilinegelmektedir. Ceza yargılaması uzmanları bu konuda oy birliği halindedirler. 12 Eylül dönemi de olağanüstü bir dönemdi. Bu yıllarda sıkıyönetim askeri mahkemeleri kuruldu ve olağandışı yargılamalara başlandı. 12 Eylül döneminde başlayan TÖB-RER yargılaması, ‘olağandışı yargılamanın’ tüm özelliklerini taşıyordu: kurulan sıkıyönetim askeri mahkemeleri siyasal iktidara bağımlı idi. Hakim ve Savcıları siyasal iktidar tarafından görevlendiriliyordu. 353 sayılı Askeri Yargılama Usulü Yasası ile Sıkıyönetim Yasası savunma hakkını kısıtlıyordu. Yan tutma nedeniyle Hakimi reddetmek hakkı kaldırılmıştı. Sanık ve avukatı duruşmanın düzenini bozma gerekçesiyle duruşmadan çıkarılabilir ve ikinci kez davanın tüm duruşmalarına alınmayabilirdi. Bu yetki mahkeme başkanına tanınmıştı. Olağandışı mahkemeler, olağan...

Devamını Oku

Adalet Peşinde

İzlediğim filmler arasında zekice kurgulanmış, anlamlı mesajlar içeren, Oscar’lığa laik olan bir eserdi adalet peşinde… İzlenmesini şiddetle tavsiye ettiğim bu filmde ele alınan konu aslında filmin isminden az çok belli ediyor kendini.2009 yılında ABD’de çekilen bu filmde, başrol oyuncuları arasında Gerard Butler, jamie Foxx, Leslie Bibb, Regina Hall, Josh Stewart yer almaktadır. Konusuna gelince; Clyde Shelton (Gerard Butler) ailesiyle beraber mutlu bir yaşam sürdürmektedir. Ansızın evlerine gelen iki saldırganla birlikte Clyde Shelton’un yaşantısı alt üst olmaktadır. Bu saldırganlardan biri Clyde’nin gözü önünde eşine taciz eder ve eşini öldürür. Aynı şekilde küçük kızı bu olayları dehşet içinde izlerken saldırganlar küçük kızı da oracıkta babasının gözü önünde öldürmüşlerdir. Clyde tüm bu olanlara karşı çaresizce saldırganlara direnmektedir. Clyde ‘nin kulaklarında saldırganın ağzından dökülen sözcükler vardır: Kadere karşı koyamazsın… Tüm bu olanlardan sonra Clyde bir avukat tutar. Avukata (Jamie Foxx) mutlaka suçluların cezasının çektirilmesi gerektiğini söyler. Ancak avukat suçlularla anlaşma yapar. Mahkeme 2 saldırgandan birine ölüm cezası verirken diğer saldırgana hafif hapis cezası verir. Verilen bu karardan Clyde hiçbir şekilde memnun kalmamıştır. Adalete olan inancını kaybetmiştir. Ona göre adalet yazılı kuralların uygulanmasından ibaret olmamalıydı. Clyde bir karar vermişti. Artık yerine getirilmeyen adaleti kendisi sağlayacaktı. Bu olayda suçlu bildiği herkesin cezasını kendi elleriyle verecekti. Kadere karşı koyacaktı… Clyde, eşinin ve kızının intikamını alır. Kendi elleriyle vermiş olduğu kişinin cezasını öyle bir şekilde ödetir ki suçlu kendi cezasına tanıklık eder. Tüm bunlar Clyde’nin ne kadar...

Devamını Oku

Siyaset ve Üslup

Bu yazıda günümüz siyasetçilerin halka hitaben yapmış oldukları konuşmalardan, üsluplarını kullanış biçimlerinden ve özellikle muhalif partilerle iktidar partisinin birbirlerine karşı sergilemiş oldukları konuşma tutumlarını ele alacağız. Bir siyasetçiyi bize tanıtan, siyasette başarılı olmasını ve belki de örnek alınmasını sağlayan temel etkendir üslup. Siyasetçilerin üslup politikalarında gözlemlenen temel eğilim genellikle halkçı yaklaşımdır. Halkçı yaklaşım nedir? Genel olarak halkın diliyle halka vaaz vermek anlamını taşıyıp çoğu kez halktan kopmadıklarını, halktan birisi olduklarını gösterme amacını taşır. En çokta etkili olanı budur. Siyasetçilerin çoğu bu politikayı uygulayarak genelde başarı elde etmişlerdir. Çünkü halk her zaman kendisine yakın olanı seçer, bunda şüphe yoktur. Bir siyasetçinin yüksek idealleri varsa ve bu ideallere ulaşmak için halkın oyu gerekiyorsa işte o zaman siyasetçi halkın sesine kulak vermeli, halkın ihtiyaçlarını karşılayabilme gücünü göstermeli, halkı buna ikna etmeli ve halkta ikna olmalıdır. Tüm bunlar siyasetçinin etkili konuşabilmesiyle, üslubunu düzgün kullanabilme becerisiyle doğru orantılıdır. Peki, günümüzde siyasetçiler üsluplarını ne şekilde kullanmaktadır? Halka seslenirken çoğu kez muhaliflere atıfta bulunulur. Bu noktada siyasetçiler birbirlerine karşı adeta yarış içerisindedirler. Göze göz dişe diş esası uygulanır. Yani, hakarete hakaretle karşılık verilir, şiirle eleştiri yapılıyorsa şiirle karşı eleştiride bulunulur. Halk elçi görevini üstlenir sanki… O anda halkın sorunları, dertleri unutulur, halka sesleniş adeta bir düelloya dönüşür. Sonuçta tüm bunlar bir yana, kişisel hesaplaşmalar halkta bir kutuplaşmaya yol açmaktadır. Halk, amaç değil de araç olmaktadır. Kişilik haklarını, insanlık onurunu zedeleyecek üsluplar demokrasiye de dolaylı olarak zarar...

Devamını Oku

Hukuk Devleti

GİRİŞ HUKUK DEVLETİNİN BAŞLICA TANIMLARI: Anayasamızın 2. Maddesinde ‘cumhuriyetin nitelikleri’ arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, bütün uygar demokratik rejimlerin temel özelliklerinden biridir. Bu kavram en kısa tanımıyla, vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.[1] 1961 Anayasası ile birlikte Türkiye de ilk kez hukuk devleti tanımı Anayasada yer almakta ve hatta Anayasanın temel amacının, hukuk devletini kurmak olduğu hükme bağlanmaktadır. Cumhuriyet in niteliklerinden biri de hukuk devleti olarak belirtilmektedir. 1961 Anayasası hukuk devletinin gereklerini güvence altına almış, kuvvetli bir temel hak ve özgürlükler rejimi getirmiştir. 1961 Anayasası madde 1 : ‘Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ 1921 ve 1924 Anayasalarında hukuk devleti ile ilgili madde yer almamaktadır. 1982 Anayasası madde 2 : ‘Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ Anayasa Mahkemesi de 12 Kasım 1991 tarih ve K.199143 sayılı kararında hukuk devleti ilkesini : ‘Yönetilenlere en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvencenin sağanması, tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması’ olarak tanımlanmıştır. Kemal GÖZLERE göre hukuk devleti kısa tanımıyla: ‘ Faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan devlet’ demektir.[2] Kaboğluna göre hukuk devleti: ‘Hukuk devleti bir hukuk rejimine tabi olan devlettir,...

Devamını Oku