Yazar: ahmetkelesoglu

Fikir Özgürlüğü

Yaşamın içindeki birçok süreçte davranışlarımız yanlışlıklarla doludur. Yapılan hiç bir şeyden suçluluk duymamak, insani bir durum olmasa gerek. Özür dilememek, pişman olmamak veya doğru yapma isteğinden uzaklaşmayı inatlaşarak diretmek. Bu düşünceleri beyin süzgecinden geçirmeyip, sadece üstünlük sağlamak veyahut o anki durumu kurtarmak adına farklıymış gibi hareket etmek, insanın daha sonraki davranışlarına kötü yansıma yapacağının işaretidir. Çünkü insan beyni mirasçı gibidir, ortak doğru kabulleri aldığı gibi, kabul görmeyen yanlışları da içinde barındırır. Bu yüzden kabul gören benimsenmişlikler, yaşamda suni mutluluklara neden olup anlık kurtarıcı gibidirler. Oysa reel olan, belki de farklı ve daha aykırı bir fikir olabilir. Bunu doğru dille anlatmak ve sabırla beklemek gerçeğe ulaşmadaki doğru yol olabilir. Aykırı gibi görünen birçok düşünce ilk çıktığında tepkileri üzerine çekmiş, bu yüzden insanlar tarih boyunca kötü muamelelere maruz kalmışlardır. Belki de yüzyıllardır toplumların doğru yolda ilerlememesi aykırı fikirlerin önyargılarla kesilip atılmasından kaynaklanabilir. Bu yüzden toplum dışı gibi algılanan düşünceleri yargısızca öldürmemek onları demokratik çerçevenin içinde tartışmaya bırakmak gerekir. Aksi hale yenilik ve medeni yaşama giden doğru yolda çok fazla geride kalınarak üs tüste kötü birikimlerin üzerine oturulur. Sonlara doğru çürüme ve kokuşmuşluk baş gösterir ki, kötülük Toplumunun tohumları atılması kaçınılmaz olur. İlerleyen zamanlarda, kötülük bütün alanlara yayılır, nihayet doğruların yerine yanlışlar geçer. Yaşadığımız toplumda bunun örneklerini görebiliriz. İyilerin yerini kötüler, haklıların yerini haksızlar ve demokrasinin yerini de totoliter uygulamalar alır. Marjinal fikirlere kapıları kapatmak ilerlemenin önünde önemli bir engeldir. Tarihte de...

Devamını Oku

Beyin

İnsan, mükemmel bir canlı, boşluğa bırakılmış kusursuz yaratık. Nereden geldiği binyıllardır tartışılan, hangi hücre yapısı ve beyin hamuru ile yoğrulduğu bilinmeyen, sinir ve kanın et ile kemiğe büründüğü muhteşem birleşen. Öyleki, iki ayak üzerinde yürüyebiliyor, iki gözü ile görebiliyor, iki kulağı ile doğadan gelen sesleri algılayabiliyor. İnanılır gibi görünmüyor değilmi. Boşluğa bırakılan diğer yaratıklardan ne kadarda farklı. Bu olağanüstü yaratığın bir ruhu var elbet. Beyinin Ruhla bütünlük içindeki motor mekanizmanın, maddi manevi birleşenleri tartışılıyor yüzyıllardır. Ruh maddenin ötesine geçip, yarattığı çıkmazlarından kurtarıyor yaratığı. Oysa omuzlarının üzerinde taşıdığı kocaman sert bir çıkıntı içindeki Beyin hükmediyor olan bitene. Sesler sözcüklerle dağılıyor...

Devamını Oku