Yazar: alikutlu

Ararat'ın Mavi Çiçeği

Sen sahipsiz bir çiçektin Ararat’ın kıyısında,Bense çiçeğini arayan bir aşık, bir deli,Sen kendi vatanında yabancıydın,Bense devletsiz bir başkentte kimsesiz, Büyük bir hayalperesttim  kimine göre,İmkansızdı  kurduğum hayaller,Ütopyaydı benim istediğim,Aslında bir isyandıYüreğimin dağlarında kopan sana,Bir devrimi gerçekleştirmekti yüreğimde,Kurmaktı istediğim senli Ütopyayı,Sen vatanımdın, bense başkentin. Sen Ararat’a özenirdin,Onun kadar yüksek olmaktı istediğin,Ama soğuğu ürpertirdi küçük yüreğini,Senin yüreğini ısıtmaya ihtiyacın vardı,Benimse yüreğimdeki ateşi söndürmeye,Sen doğuydun, bense güneydoğu. Biz hep yan yanaydık,Sırt sırta vermiş iki savaşçıydık,Ama fark etmemiştik birbirimizi,Hissetmemiştik bu güne kadar, Sen Ararat’ın buzulu,Bense içindeki ateştim,Tek vücudun farklı organları gibi,Veya devletsiz bir vatanın iki parçası gibi, Artık farkındayım senin mavi çiçeğim,Yüksek yaylaların, platoların kızı,Mor fistanlı, elleri nasırlı ananın kızı,vatan toprağı gibisevginden çatlayan yüreğimin suyu,Farkındayım senin, Beynimdeki Ütopyanın tek eksik parçası,Tamamla artık beni,Yaşat kendinde beni,Yaşat ki varlığımı hissedeyim,Yaşat ki seninle birlikte...

Devamını Oku

Serzeniş

Kapalı ve ölmüş ruhlara sesleniyorum. Yüreğinizi ellerinize koyun…Erkekliğin vermiş olduğu cesarete sığınıp büyük mahkemeye başvurun… vicdanlarınızı konuşturun. Karanlığa,ne olursunuz bir mum yakın. …insan olmanız yeterlidir. Çünkü dinler ve meşrebler adalete engel değildir. Tarafınızı ve safınızı belli edin… Zira; zalimlerin tarafında anılmak kadar kötü bir durum olmasa...

Devamını Oku

Yitik Şehirlerim

Müslümanların sivil isyan sokağı sur dibinde hasbihal olmuşum dostlarımla, Dudaklarımıza yapışır Dünya doktrini: hay girmez olaydı yine bu akşam devlet mi kuracağız. Ömür yetmez ama tarih tekerrürde olsa mahalle baskısında yaşayan mahallenin ağır abisi, taassub çocuğu, artist gencini konuşmak istedim.Tartışma uslubumuz bırakırmı konuşmaya bilmem, ama Yorgun halkın gelecek hakkında endişesi dururken, Yeni din baronları bize bu günün burjuvasını savunurken, gülüyorum tutamıyorum kendimi, çünkü dün onlarda varoş çocuklarıydı. Yorgun abilere dil uzatmak istiyorum, laf ustası siyasi abileri konuşuyoruz bu akşam;Sürgünlerin sesi olmasamda sesimi vermişim, ama nefesim tükendi tükenecek. Utanmadan, sıkılmadan, kimliğimin dışında yazılmayan normlara isyan edercesine baş kaldırmak istiyorum. Bazen Mekke’de kurak topraklarda bir akşamın ayazında bir bedevi ile sohbet edip arap bedevisi olmak istiyorum,Mekke’li olmak istiyorum, Ve haykırmak istiyorum; sade, şeffaf hiç yalancık olmadığı karşı fikirleri anlama tadında ama kendi ayarımda yaşamak istiyorum. Ümmetin alnındaki leke ne zaman temizlenir bilmem ama, esir olan Mescid-i Aksada esir tadında, esir ülkede yaşamak istiyorum. Gariban edebiyatını yaparak hakkını mahalle kahvelerinde savunduğumu idda ederek ben gariban olmuyorum.İstanbul’da yaşamış İstanbul’un cihan güzelliğini tadmamış, deniz görmemiş ve bodrumlarda asgari ücretle çalışan işçi olmak istiyorum. Din baronlarına inat, dinimi tadında yaşarken komşum ermeni aram amcayla dinler vitrini Hatay’da künefe yemek istiyorum.Canım tatlı istedi, damak tadımı ehline bırakmak istiyorum. Siyasetten ırak, Şam topraklarından yolum uzanırken Medine’ye Tebuktan Resulu Ekreme gül götürmek istiyorum.Yemen Hadremut’ta ticareti öğrenip Beyrut’ta İran halı ticaretini yapmak istiyorum.Ölmek için Türkçü’sünden de Kürtçü’sünden de alayına...

Devamını Oku

Asra İnat Koşanlara

Somut ve soyut olarak algıladığımız mefhumlar asra mağlup düşerken, ısrarla ve inatla değişmeyen, bütün var gücüyle mukavemet içinde kendini ibraz etmeye çalışan fertleri ve hizipleri esefle seyretmekteyiz.Asra mağlup düşen en sert cisimler dahi bütün bağlarını koparırken yeni bir oluşuma yelken açmaktadır. Efkarımıza, ruhlarımıza harita koyan, evvel müteffekirlerden süre kalan, velev sağ zihniyetin velev sol zihniyetin mümessillerinden oluşan hizipler, mezhepler, cemaatler, vakıflar, partiler, düşünce kuruluşları 2000 yılından sonra asra yenik düşmüşlerdir. Bu ( 2000 yılından itibaren ) günden sonra 2000 senesinin tarih nezdinde epey muteber bir yere sahip olduğunu ve büyük bir alan kapladığı kanaatimdeyim.2000 senesinde Türkiye’de kayda değer bir değişim somut bir şekilde görülmüştür. Evrenselleşen, köyleşen ve globalleşen Dünya’da dahi gözle görülür bir değişim görülmüştür. Sol zihniyetten ve sağ zihniyetten ayrılanlar bozulmuş ilan edilip, kalanlar ise sadakat göstermiş olarak damgalanmışlardır. Buna bütün kalbimle onay vererek, asra ayak uydurmayanlar, sözüm ona yenik düşmeyenler tarihte gelecek nesillere bırakacakları hiçbir izleri olmayacaktır. Sınırlandırılmış küçük hizipler olarak, kütüphanelerin tozlu raflarına mahkum kalacaklardır. Ayrılanlar insanlığın ortak buluşma adresine doğru yol almakta olup, küreselleşen ve köyleşen Dünya’da ortak bir dünya vatandaşlığı anlayışı hakim olacaktır. Sağ zihniyetin yeni oluşumları kötü yola mı düştü? Sol zihniyetin yeni oluşumları eskilerden daha mı kötü? Patlamış Mısır şuan daha mı kötü? Yoksa Yasemin devriminin öncüleri eskilerden daha mı esir? Özgürlük kıvılcımları saçılırken, Dünya haritasına şekil veren patronlar daha mı rahat olacak? Veyahut Şam’daki Emevi Mescidi bu günden sonra daha mı...

Devamını Oku