Yazar: BelaTarr

Ölüm Döşeğinde ki İnsanlık

İyimserlik mi? Böylesi bir dünyada mı? Güldürmeyin beni. İyimser olmak için bazı sebepler lazımdır, hiç kimse ölüm döşeğine kadar düşmüş bir kanser hastası için iyimserlik beslemez, onun acısını hafifletecek çareler arar, en azından acısız bir ölüm diler.İşte insanlık denen şey de kanserli bir hastadır, ölmek için gün sayan, hatta bunun için fırsat kollayan. Çünkü o kadar  acı çekmektedir ki bir an önce kökten yok olmayı ister. Peki bizler ne yapmalıyız? Değerli okuyucular, keşke bir çıkar yol gösterebilseydim. Keşke insanlığı iyileştirebilecek bir tedavi yönteminden bahsedebilseydim. Bakın, gerçekten korkunç bir durumdayız. Medya bir yandan duygularımızı körleştirirken gelişen teknoloji ile daha fazla yalnızlaşıyor, aşk gibi, sevmek gibi duygularımızı tümünden terk ediyor, ya da çeşitli iğrençliklerimizi bu duyguların ardına saklamaya çalışıyor, sığmayan kısımları ise zor kullanarak tıkıştırıyoruz. Bir taraftan iyiliksever takılırken, diğer taraftan akla hayale gelmeyecek kötülükler düşünüyor, dahası fırsat bulduğumuz her an bu düşüncelerimizi gerçekleştirmekten geri kalmıyoruz. İnsanlığı bu hale bizler getirdik değerli okuyucular, kabul edelim. Kabul edelim ve kendimize gelelim. Ölümün olduğu bu dünya da tek amaç insan gibi yaşamak, insan gibi düşünüp insan gibi davranmak ve zamanı geldiğinde insan gibi ölmek ise, öyle yapalım. İnsanlığı değiştiremeyiz belki ama en azından kendimizi değiştirelim. Ve son olarak özleyelim; özleme duygusundan yoksun bir insan, gerçek bir insan...

Devamını Oku

Modern İlişkiler Üzerine

Birisini sevebilirsiniz, aşık olabilirsiniz, onun için hayatınızı verebileceğinizi bile söyleyebilirsiniz-ve ben buna kıçımla gülerim- ancak kafanıza birebir uyan birisini, hele de bir karşı cinsi asla bulamazsınız. İnsanlar birkaç türe ayrılmaz, milyarlarca türe ayrılır. Dolayısı ile iki insandan birisinin yada ikisinin ruh ikizini bulduğunu iddia etmesi, yada hayallerinin kadınını/erkeğini bulduğunu söylemesi düpedüz saçmalıktır. Bir insan hiç bir zaman için tam anlamıyla anlaşılamayacağına göre bu söylenen şeyler sadece lafta kalan, hiçbir gerçekliği olmayan şeylerdir. İki insan asla tam anlamıyla uyuşamaz, uyuşma denilen şey her iki insanında her insanda en az birkaç tane olan ve o kişiyle birlikte mezara gidecek gizlerini saklaması, birbirlerine sözde itiraflar yapması ve her ikisininde birbirlerine karşı şeffaf olduğu yalanına ortak olarak inanmasıdır. Tabi bunda tarafların yapılan her itiraf yada söylenen her beğeni sonrası aynı duygu ve düşüncelerin kendisinde de olduğunu söyleme-burası karşı cinsi tavlama amacıyla başlar, kişinin kendi yalanına kendisininde inanması ile son bulur-, karşı  taraf ne söylerse söylesin kabul etmenin de etkisi vardır. Bir süre sonra ortaya birbirlerinin hiçbir kusurunu görmeyen, içinde bambaşka bir hayat yaşadığı halde karşı tarafa karşı tarafın iç dünyasının aynadan yansımasıymış gibi davranan, ilişkilerin en saçma ve iğrenç dönemi başlar. Tabi buda uzun sürmez ve insanlar bir yerden sonra oyun oynamaktan bıkarlar, aşksa yerini farklı duygulara bırakmıştır çoktan. Ve gerçek benliğini itiraf edebilen karşı cinse karşılık bazıları ayrılma ismi verilen eylemi gerçekleştirebilirken bazıları da onu her şeye rağmen kabul ettiğini, onsuz yapamayacağını...

Devamını Oku