Yazar: EmircanAlkan

Deliler, Bir Daha Delirmezler…

Bir göz kadar ya da bir saç kadar hatta bulutların aydedeye siper olduğu geceler kadar karanlık hissettiğiniz oldu mu hiç? O kadar karamsarım bugünlerde. Bu karamsarlık nereden geliyor bilmiyorum, sanırım geçmişimiz geleceğimizin önsözü ve ben bugünlerde bunun farkına varmaya başladım.Fazla hayal kuran bir insanım, hayalgücüm çok fazla gelişmiş değil belki ama hayal kurmayı seviyorum, çünkü hayal kurduğum sıralarda sanki gerçekten o anı yaşıyormuşçasına veya yaşayabilecekmişim edasıyla kalp ritmim değişiyor ve ben hayatta olduğumu o anlarda daha bir hissediyorum. Ama kurduğunuz hayaller ne kadar büyük olursa, hayalkırıklıklarınızın gürültüsü de o derece büyük olur. Evet bunun farkına da bugünlerde varmaya başladım. Sanırım bugünlerde büyüyorum. İnsanlara pek güven olmuyor. İnsan kendine bile güvenemiyorken başkasına nasıl güvensin ki? Ağzından bal damlayan arının bile bir iğnesi varken, düşünme yetisi bahşedilmiş insanlara nasıl güvenelim? İnsanlar delirmiş durumda, akıl hastanelerinin dolup taşması gerekirken, suçlularla dolu bir dünyada yaşadığımız yetmezmişçesine ömrünü deliliğe hasretmiş insanlarla da yaşamaya maruz bırakılıyoruz. Deli oldukları yapılan tetkiklerde belli olmuyormuş, delilik göstermiyormuş hal ve hareketleri, deli olanlar bir daha delirmezler. İnsanlar ellerindekilerin farkında değiller ki ellerindekileri ellerinde tutmaya devam edebilsinler. Bazı şeylerin değil, her şeyin değerini o soyut ve yahut somut varlığı kaybettiğimizde anlıyoruz ve ne yazık ki çok sonra ayrımsayabiliyoruz; gülerek kaybettiklerimizi ağlayarak geri kazanamayacağımızı… Emircan...

Devamını Oku

İkinci Bahar, Sonbahardır

Ağlamak istersin. Belki bir çay bardağı kadar gözyaşı dökebilirsin, öyle sanırsın, belki mübalağaya başvurur bir kova suyla yarıştırırsın gözyaşlarını. Dolmuşsundur çünkü; bir sabır taşı olsan çoktan çatlamışsındır, unufak olmuşsundur, atom tanelerine bölünmüşsündür ve artık gözden kaybolmuşsundur.Ağlayamazsın. Değil bir çay bardağını doldurmak, gözyaşların kirpiklerini dahi ıslatamaz. Bazen bağırmak istersin, bağıramazsın çünkü ne izlediğin filmler, diziler gibidir hayat, ne okuduğun masallar gibidir. Gerçek hayatın ne olduğunu işte o an ayrımsarsın. Burnun sızlar. Ağlamaktan, bağırmaktan, yıkmaktan, dökmekten, kırıp parçalamaktan bir şeyleri, daha fenadır burnunun sızlaması. Burnunun sızladığını hissettiğin o birkaç saniye koparsın hayattan, sanki o anda orda değilsindir. Nefes alamazsın biraz, biraz kalbinin atış ritmi değişir. Yerin dibine girmeyi yeğlersin, yaşamaktansa dünya üzerinde artık hüküm sürmemek, sürememek; daha basit, daha kolay, daha cazip gelir gözüne. Ama ne daha basittir yok olup; sevdiklerini, sevenlerini arkanda bırakmak, ne de daha kolaydır, fazla yapaydır sadece. Gücün varsa; ya akan bir suya anlatırsın derdini – merak etme balıklar dile gelip haykırmaz onlara anlattıklarını- ya da bir kağıda yazarsın. Ve o kağıdın kül olmasını izlersin. Gücün yoksa; yüzün erkenden kırışmaya başlar, çizgiler yüzünü asimetrik parçalara ayırır, bünyen seninle oyun oynar ve saçların beyazlar, ne ağlayabildiğin için rahatlarsın, ne bağırabildiğin için rahatlarsın, ne yazabildiğin için, ne de anlatabildiğin için rahatlarsın; rahatlayamazsın. Beklersin sadece, zaman her şeyin ilacı mıdır, beklemek; beklenen sona daha mı erken varmanı sağlar, yoksa beklemek; ölüme her geçen saniye daha da yaklaşmak mıdır bilinmez, sadece...

Devamını Oku

Yanımdasın Ama Değilsin

Yine boş bir dersteyim,Yanımdasın şimdi.Aynı havayı soluyoruz,Ama aslında, yanımda değilsin.Ne vazgeçebiliyorum,Ne vazgeçmek istiyorum.Yalnızca seviyorum,Ve yine, seni sevmek istiyorum.Sen yanımdasın şimdi, ama,Benim değilsin.. Emircan...

Devamını Oku