Yazar: eyupyetis

Eyüp Yetiş

1985 Amasya doğumluyum. Meslek lisesinin muhasebe bölümünden mezun oldum. Devamında yüksekokulun muhasebe programını bitirdim. Hiç aralık vermeden Süleyman Demirel Üniversitesi işletme programından mezun oldum. Şimdi henüz bir yere yerleşmiş değilim, bende çareyi askere gitmekte buldum. Nasipse Kasım Aralık gibi askere gideceğim. Bu süre zarfında hem kendimi geliştirmek hem mesleğimle ilgili bilgileri tekrar ederek sizlerle olmayı hedefledim. Sizlerden tek arzum, iyi veya kötü yorumlarınızı göndermeniz. Sizde olan bilgileri bana bende olan bilgileri size ileterek daha iyi şeyler ortaya çıkaracağımızı umuyorum. Şimdiden teşekkür...

Devamını Oku

Kapitalist Ekonomi Nedir?

Kapitalist Ekonomi Nedir? Akıbeti Ne Olacak? Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim ve mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle bireylerin ya da grupların oluşturduğu tüzel kişiliklerin ya da şirketlerin emek, yer, üretim aracı ve para ticareti yapabilmeye hakkı vardır (wikipedi). Kapitalizm ekonomi biliminin ürettiği en mükemmel sistemlerden bir tanesidir. Öyle avantajlar sunar ki saymakla bitmez, örneğin; özel mülkiyet, alıcı ve satıcının fiyatı belirlemesi ve daha önemlisi sosyal olması. Şaka gibi değil mi… Avrupa ve Amerika da insanlar bu gün çöpe ne atsak diye düşünürken, Afrika ve diğer fakir ülkelerde insanlar bu günde çöp boş yine aç kaldık diyorlar. Ortada kalanlardan bahsetmeyeceğim çünkü onları çok iyi biliyorsunuz. Böyle bir düzenin, sistemin aslında fevkalade sosyal bir dünya sunması gerekmiyor muydu? Sosyallik demek küresel ısınma veya açlıkla boğuşan ülkelere havadan ekmek arası patates cipsi mi dağıtmaktır. Daha önemlisi kutup ayılarını kurtarmak mıdır? Böyle olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Peki, bu hale nasıl geldi bu kapitalizm? Kapitalist sistemde ilk olarak fakirin yeri olmadığını bilmemiz gerekiyor. Nedeni ise satacak bir şeyin yoksa ve alacak paran yoksa piyasada işin ne kardeşim… dır. Örneğin; cebinde parası olmayan, malı mülkü olmayan ve iş yapmaya gücü olmayan kişi nasıl gelir elde eder ne yapabilir ki. Gelelim piyasaya dâhil olanların akıbetine… Önceki yazımda da belirttiğim altın para yani bütün dünyada geçen...

Devamını Oku

Ekonomi Bir Cepten İbaret Değildir

Ülke insanımız ekonomi denildiğinde ilk önce kendisini hesaba çeker. Bu doğal ve çokta doğru bir davranıştır. Ancak gel gelelim ekonomi iyiye gidiyor, faizler düştü, enflasyon düştü, döviz tabana vurdu denildiğinde yine kendi cebini göstererek bu tür haberleri hep yalanlıyor. Her ne kadar vatandaşın dedikleri doğru olsa da şu da bir gerçek ki devlet ekonomisi eşittir vatandaşın bireysel ekonomisi anlamına gelmiyor. Vatandaşta haklı, ekonomiyi yönetenlerde haklı işte haksızlık bahsettiğim eşitsizlikten ibarettir. Enflasyonun düşmesi vatandaşa direkt yansımaz. Ancak işsizlik verilerindeki olumlu gelişme vatandaşa hemen yansır. Bunun sebebi devletin bütünsel ekonomisi ile vatandaşın bireysel ekonomisi arasındaki bağlantıdır. Bu bağlantı 3 türlüdür birincisi direkt vatandaşı etkileyen, ikincisi vatandaşı dolaylı etkileyen, üçüncüsü vatandaşı etkilemeyen ancak moral yönünden etkileyen bağlantıdır. Bunları vatandaşla bağlantısını kurmak için birde vatandaşın bireysel ekonomisini inceleyelim. Vatandaşın bireysel ekonomisinden bahsedecek olursak, Keynes’in ücret yapışkanlığının da bilinmesi gerekir. Bu ücret yapışkanlığı kavramı piyasa şartlarında ücretler nominal olarak artış gösterse de reel olarak her zaman düşmeye mahkumdur. Bu şu demektir; her ne kadar ücrete zam yapılsa da ücretteki artış fiyatlardaki artışın altında kaldığıdır.   Eğer vatandaş ekonominin iyiye gittiğine inanmıyorsa bu olağan üstü bir durum değildir ve kokulacak bir durumda değildir. Asıl korkulacak durum devlet ekonomisinin kötüye gitmesidir. Kavramları anladı isek şimdi bağlantıları oluşturalım.   Birinci bağlantı vatandaşı direkt etkileyen devlet ekonomisi verileri; yatırımlar, işsizlik, milli gelir gibi kalemlerdir. Bu kalemler olumlu olduğunda piyasa çarkları hemen dönmeye başlar ve kendini hissettirirler. İkinci bağlantı...

Devamını Oku

Çağdaş Devletçilik Anlayışı Bu Olsa Gerek

Devletçilik, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir ( wikipedia). Cumhuriyetin ilk yıllarında savaştan çıkmış ve yeni kurulmuş bir devlet için özel sektörden bahsetmek pek mümkün değildi. Bu nedenle devletçilik cumhuriyetin ilk yıllarında altın çağını yaşamış ve sonraki yıllarda yavaş yavaş gerileyerek düne kadar artık sadece seçim kampanyalarının bir aracı haline gelmişti. Bu durumun sebebi olarak birçok şey gösterebiliriz. Örneğin; özelleştirme hayranı hükümetler, iki seçim arası hiç bir şey yapmamış hükümetler, ihaleden para aklamak isteyen hükümetler vs. vs.. Sonuçta  tek sebep hükümetlerin izledikleri politikadan geçmektedir.   Ancak bu gün baktığımızda devletçiliği çoğumuz iliğimize kadar hissederken çoğumuz eski dönemdeki devletçiliğe benzeterek dudak buruyoruz. Dudak buranlarda haklı ki özelleştirmeler son sürat devam ediyor. Ancak tanımda da bahsettiğim gibi devletçiliğin sınırları özel sektörün üretme isteği ile sınırlıdır. Yani devlet özel sektörün üretmek istemediği ancak halkın onu çokça talep ettiği mal ve hizmetleri devletleştirip halka sunmakla yükümlüdür. Bu çerçeveden bakarsak eğer özel sektör üretmek istiyorsa, bunu devletin omuzlarına yüklemek açıkçası devlete yapılmış büyük bir haksızlık olarak adlandırmak yanlış olmaz. Gelelim diğer kesime. İliğine kadar devletçiliği hisseden kesime, yıllardır süre gelen devletçilikmiş gibi görünen aslında öyle olmadığını bildiğimiz yatırımlar, bu gün öyle bir hal almış vaziyette ki ilikleri sızlayanları yanıltmıyor. Kara yollarında ki hummalı çalışmalar, yarım kalmış devlet projelerindeki ilerleme hızları bunları görünce inanası gelmiyor çoğumuzun. Seçim için...

Devamını Oku

Dünya'yı ABD Yutacak Sanıyorsanız Yanılıyorsunuz

1. ve 2. dünya savaşına ağırlığını koyarak son noktayı koyan Amerika bu ağırlığını düzgün senaryolarla pekiştirerek son 100 yılın dünya lideri olmuş ve dünya yı istediği gibi şekillendire gelmişti. Şuan kime sorsanız her taşın altından Amerika’yı çıkarır yetmezse yanına da İsrail’i koyar.  Gerçektende böyle hangi taşı kaldırsanız altından bu ikisinden başkası çıkmıyor. Örnek vermek isterdim ama gerek olduğunu sanmıyorum. Sizlere daha önemli noktalardan bahsetmek istiyorum. Amerikanın ekonomiyi nasıl kullandığını, nasıl yön verdiğini hatta zenginleşen fakirleşen ülkeler nasıl oluyor da zenginleşiyor ya da fakirleşiyor bunlardan bahsedip asıl konuyla ilişkilendireceğim. Asıl konumuzu hatırlatacak olursam dünyayı bundan sonra ABD mi yönetecek…   ABD ekonomisinin işleyişi tamamen para basmaktan ibarettir. Açacak olursak; bir para her yerde geçiyorsa o para altın gibidir ve adına altın para denir. Örneğin; ABD ihtiyacı olan her şeyini rahatça ithal ediyor ve karşılında yığınla doları çekinmeksizin veriyor ve ihracatçı ülkeler de o parayı aralarında dolandırıp duruyorlar ve nihayetinde o para ya yok olup gidiyor ya da ABD den alınan silah, enerji, ya da borçların faizi olarak geri ABD ye dönüyor. Durum böyle iken sistemin batmasına imkân var mı?   Şimdi gelelim dünya ekonomisine nasıl yön veriyor. Kendisine borçlu olan ülkeleri analiz edip, kendisinin dışarıya mal karşılığı verdiği dolar miktarını da göz önünde bulundurarak bir eylem planı hazırlıyor. Nasıl? Örneğin bu yıl dış piyasaya 100 dolar sürdü bunun kendisine dönmesi için kendisine 100 dolar borç faizi olan ve ya birden...

Devamını Oku