Yazar: müverrih

Res Gestae Divi Augusti, The Achievements Of The Divine Augustus

Res Gestae Dıvı Augusti, which copied and written down bronze tablets after Augustus’ death, opens not only the expression of the rememberence of a man, Octavian Augustus, but also; shows us a cross-section of Roman history which begins with last century of the Roman Republic to Early Roman Empire.1 Augustus himself was a product of chaotic history of the last century of Roman Republic and his words actually give us the nature of that area. The last century of the Roman Republic was in many respects a determining era in Rome’s history: not only because it was a period when, to quota Appian, ‘’violence ruled everything’’, the fate of the men and of the res publica, but also because it was a time when traditional values were collapsing, left behind by new new attitudies of mind and a desire for new standards of living.2 Before starting the analysis the Res Gestae Divi Augusti in this article, to talk about the document itself by asking questions to it will be helpful for understanding the nature and the content of the Res Gestae Divi Augusti. First of all, by answering the questions which are how was Res Gestae Divi Augusti comprised and how did the text itself come today is forming our first step. Augustus, when he died on 19 August AD 14, he left behind him four documents and those...

Devamını Oku

Anadolu'dan Filistin'e Türklerle Omuz Omuza

Anadolu’dan Filistin’e Türklerle Omuz OmuzaHans Guhr“Anı İnceleme Yazısı“ 1) Giriş Genel hatlarıyla bakıldığında, Osmanlı tarih yazımında bir “resmi belge hegemonyası” mevhumunu saptamak gayet mümkündür. Günümüzde etkisini görece kaybetmiş olsa bile; yine de ciddiye alınması gereken bu daraltıcı yaklaşım, resmi kurumlar (yani devlet) tarafından üretilmiş olan evraka tarih çalışmaları için tek meşru belgesel olarak bakma eğilimindedir.1 Bu durumda, yalnızca resmi belgelere bağlı kalınarak yazılacak ve kurgulanacak bir geçmiş, okuyucuya yalnızca tek boyutlu şekilde aktarılmaya mahkûmdur. Sonuç itibariyle, kısıtlı ve olaylara yalnızca tek perspektiften bakan bu vesikaların kullanımı yazılacak olan tarihin salahiyeti açısından ciddi sorunlar teşkil etmektedir. Bu minvalde bir örnek verilecek olursa, modernizasyon periyodunda Osmanlı İmparatorluğu’nda zorunlu askerlik sisteminin tarihini incelerken eğer yalnızca askere alma kanunları ve ilgili materyalleri kullanmakla yetinilirse, aslında gerçekte hiç var olmamış bir mükemmellik ve pürüzsüzlükle işlemiş bir sistem resmedilmeye başlanabilir.2 Hâlbuki bu sistemin içindeki aktörlerin anlatılarından yararlanıldığında, bu mükemmel işleyen sistemin pratikteki yüzünü çok daha sağlıklı bir şekilde görebilme imkânına kavuşmak gayet mümkündür. Bu merhalede, anılar tarihçiliğimizde sıkça görülen resmi belge hegemonyası mevhumuna alternatif birer dengeleyici unsur oluşturmaktadırlar. Osmanlı askeri tarihi bağlamında da, günümüzde benimsenmeye başlanan Yeni Askeri Tarihçilik3 perspektifi ile birlikte, savaşın dâhilinde oluşturulan salt resmi belgelerden ziyade; savaşa bizzat katılmış ve onu tecrübe etmiş bireylerin anlatıları bu bağlamda büyük önem kazanmaya başlamıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alınarak bu makalede, Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Askeri Misyonu tarafından Osmanlı ordusunda görev almış bir Alman...

Devamını Oku

Askeri Transformasyon Çağında (1550-1660) Osmanlı-Habsburg Sınır Mücadelesi ve Macaristan

Askeri Transformasyon ya da ‘’Askeri Devrim’’ terimi ilk defa Michael Roberts tarafından ortaya atılmıştır ve bu tez 16. ve 17. Yüzyıllarda Avrupa’da görülen devletlerarası olağandışı güç kullanımı ve savaş sistemlerinde görülen köklü değişimlere değinmektedir.[1] Michael Roberts ve Geoffrey Parker’ın tezine göre bu devrim savaşlarda görülen 4 kritik evre sonucunda ortaya çıkmıştır: 1) Taktiklerdeki devrim, 2) Ordu hacminin büyümesi, 3) Savaşlarda karmaşık stratejilerin benimsenmesi ve son olarak ‘’savaş’’ olgusunun değişmesi; yani, savaşın toplum üzerindeki etkisinin dramatik bir şekilde artması[2]. ’’Askeri Devrim’’ teriminin yalnızca Avrupa’ya has bir olgu olduğunu iddia eden bu yazarlar Avrupa dışında varlığını sürdüren devletlerin içinde cereyan eden askeri değişimleri incelemeyi göz ardı etmişlerdir[3]. Öyle ki, Avrupa’da ‘’askeri devrim’’ alanında üç sima: Michael Roberts, Geoffrey Parker ve Jeremy Black[4], bu konu hakkında önemli ilerlemeler sağlamışken; bugün Osmanlı askeri tarihçiliği ülke genelinde  emekleme aşamasındadır[5]. Diğer taraftan, konu ile ilgili son derece önemli araştırmalar yapan Ferudun Emecen, Gabor Agoston ve Kahraman Şakul gibi akademisyenler bu konu ile ilgili önemli çalışmalar yapmakta ve Osmanlı Devleti’nin ‘’askeri devrim’’ içerisindeki yeri ve önemini kavramaya çalışmaktadırlar. Bu makalede, Askeri devrimin Osmanlı Devleti için geçerli olup olmamasından ziyade askeri Devrim çağında (1550-1660) Macaristan üzerinde Osmanlı- Habsburg mücadelesi esnasında inşasına başlanan tahkimatların konumunu belirleyen fiziki etkenlere değinmeye, bu mücadele çerçevesinde Macaristan’da gerçekleşen askeri devrime ve bu devrim sürecinde iki devletin birbirilerine verdikleri reaksiyonlara atıfta bulunmaya ve son olarak, tüm bu mücadele sürecinde Macaristan’ın demografik yapısına ve...

Devamını Oku