Cinsellik, Mahremiyet ve Türkçemiz

İnsanoğlu, hem kendi yaşamının, hem de neslinin devamını sağlamaya eğilimli olarak yaratılmıştır. İnsana verilmiş olan şehvet duygusu, bu eğilimin somut yansımasıdır adeta… Bu mânâda, yapılması gerekli olan faaliyetlerin bir lezzet yumağı ile harmanlandığını ve ücretini bizzat faaliyetin içinde barındırdığını müşahede ediyoruz.Yeme-içme tamamıyla lezzetsiz olsa, çoğumuz itibarıyla belki yine yer içerdik, ama bazı kişiler bundan sarfınazar eder, hayat çekilmez bir hal alırdı. Karşı cinse olan duygusal yakınlaşmada ve cinsellikte bir lezzet olmasaydı, çoğu kişi aynı yastığa baş koymaz, insanlık tarihi ilk bin yılda sonlanırdı. Bu anlamda, cinsellik ayıp olan bir tabuyu değil, fıtri hislerin hayırlı bir sonuç adına bir araya gelişini temsil etmektedir. Ancak, her şey yerli yerince güzeldir. Mahrem alana ait olması gereken haller, kamusal alanda alenileşince, “güzel” çirkinleşmekte, “iyi” kötüleşmektedir. “Benim bedenim benim kararım” kampanyasına destek vermek için soyunan bir yazara (!), Cüneyt Özdemir’in attığı twit çok anlamlı değil mi? “‘Bedenim benimdir’ bahanesi ile her fırsatta soyunup bizlere teşhir etmelere doyamıyorsan, o beden pek de senin olmuyor artık…” Günümüz modern yaşamında birçok ürün, nesne ve olay cinsel çağrışımlarla yüklenmiş durumda… Cinselliğe olan zaafı bilen güç odakları, özellikle medya ve reklam endüstrisi tarafından cinsel mesajlar bilinçli bir şekilde toplumu manipüle etmekte kullanılmaktadır. Bir kola şişesinin tasarımı bir kadın bedenini akla getirecek biçimde yapılmakta,  bir çikolata/dondurma reklamında konu mankeninin yeme tarzı, cinsel daveti hatıra getirmektedir. Manipülasyona açık alanlardan biri de dildir. Mahremin (cinselliğin) kamusala geçişini latif teşbihlerle sağlamak, yerine göre...

Devamını Oku