Yazar: nisa

Mücadele Etmek

Hayatı algılayabilmek için herşeyi bilmek gerekmiyor ki zaten herşeyi bilmekte pek mümkün değil….. Küçüklüğünden beri psikiyatrist olmak isteyen Nisa sonunda bu dileğine kavuşmuştu ve mesleğini en iyi şekilde yapıyordu. Gelenlere hasta gözüyle değilde sanki dertleşmeye gelen bir arkadaş gözüyle bakıyordu ve bu yüzden de işini en iyi şekilde yapıyordu. Nisa yedi yıl önce evlenmişti ve Dila adında çok güzel, akıllı bir kızı vardı. Eşi Tamer Bey ise çok kibar, zarif ve Nisa’yı hiç üzmeyen bir beydi. Onlarında evinde kavgalar oluyordu fakat Nisa hiçbir zaman kızının gözü önünde eşiyle tartışmıyordu. Bir gece Dila çok ateşlenmişti ve ikiside apar topar hastaneye koştu. Dila’nın canını yakan önce bir iğne vurdular ve sonra Dila biraz gözetim altında kaldı.Yarım saat kaldıktan sonrada eve dönmüşlerdi ama Nisa çok korkmuştu kızına birşey olacak diye…. Çünkü Dila’yı çok zor dünyaya getirmişti. Herşey bu kadar mükemmel değildi tabiki de,,, Nisa işinden çıkmış ve arabasına bindiği gibi İstanbul’un yoğun trafiğine kendini atmıştı. Klasik bir müzik açmış ve içinden mırıldandığı şarkısıyla da yola devam ediyordu. Kırmızı ışık yandı ve durdu bir an kafasını yana çevirdi ve sol tarafında ki siyah jipin içinde eşini ve yabancı bir kadını görmüştü. Nisa kendini saklamak istesede zaten eşi onu göremeyecek kadar meşguldü. Nisa neye uğradığını şaşırmış bir vaziyetteydi ve arkadaki arabanın kornasıyla irkildi hemen sürmeye başladı. Rüya gibi geliyordu o her ne kadar kabullenmesede aldatılıyordu. Aldatılan kadın her zaman karşısındaki oluyor ve onları teselli...

Devamını Oku

Büyük Aşk Bitti

Ailelerini çok zor ikna etmişlerdi evlenmek için. Fakat şimdi ise çözemedikleri, anlaşamadıkları bir şeyler olduğundan şikayet ediyorlardı. İki tane kızları vardı ama onlar kendi aralarında sanki mutlu değildi. Sürekli birbirlerinden ayrı vakit geçirip, sorunu çözmeye çalışıyorlardı. Bir sabah uyanan Elif, yanında eşini göremeyince kalkıp salona bakmıştı.Salonda yoktu, diğer odalara da baktı ama oralarda da yoktu. Pazar olduğundan işe gitmişte olamazdı. Hemen çocuklarının odasına baktı ama çocuklar yoktu. Çocukların yatağını boş görünce dehşete kapılmıştı ve telefona koştu. Eşi Alper’e telefon etti. Telefon kapalıydı ve bu Elif’i daha da korkutmuştu. Oturup ağlamaya başlayan Elif nereye gideceğini, ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu. Hemen yatak odasına çıkıp üzerini değiştirdi ve arabasının anahtarını alıp kapıya yönelmişti. Kapıyı açtığında eşi ve iki çocuğu karşısında görünce neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen çocuklarını kucağına alıp onlara sımsıkı sarıldı. Alper ne olduğunu eşinin gözyaşlarından tahmin etmişti. Çocuklar odalarına gidince Alper sert bir tavırla konuştu: “Ne o yoksa çocukları kaçırdığımı falan mı düşündün? Ben onları annelerinden ayıracak kadar vicdansız mıyım Elif?” Elif ne diyeceğini şaşırıp kalmıştı. Kalkıp yatak odasına gitti ve üzerini değiştirip, anahtarları yerine koydu. Odayı toplayıp kızlarının yanına gitti. İkisi de yerde oyuncaklarıyla oynuyorlardı. Büyüğü Simay dört yaşındaydı, diğeri de Beray üç yaşındaydı. Onlar anne ve babalarının bu anlamsız kavgalarını daha pek anlamıyorlardı. Elif salona indiğinde Alper gazete okuyordu. Birbirlerini aslında şans eseri tanımışlardı. İkisi de Uludağ’a tatile gelmişti ve kayarken birbirlerine fena çarpmışlardı. İkisi de hatalı olduğundan...

Devamını Oku

Yetimhanede ki Rüya

Tanımadan yapılan evlilikler ve zevk için yapılıp sonra sokağa atılan çocuklar!!! Kötü insanların olduğunu ben bir türlü kabul edemem yani kabul etmek istemem. Çünkü bir anne asla ama asla bebeğini bırakmaz. İnsan kendi canından, parçası olan, savunmasız bir çocuğu nasıl atar ya nasıl? Bu çöp değil ki atılsın. Kanlı, canlı, bir çocuk ya niye bu kadar bilinçsiz bir toplumuz? Peki  hadi o insanlar daha doğrusu insan olmayı beceremeyenler çocuklarını attılar peki hiç çocuk esirgeme kurumuna gidiyor muyuz? Ya da evlat edinebiliyor muyuz? Malesef hayır hatta çocuk esirgemenin anlamını bile bilmeyenler var ya, yazık gerçekten çok boş yaşıyoruz… Yirmi sekiz yaşında, iki çocuk annesi bir bayanım. Mesleğim psikiyatrist, altı yılı geride bırakmış olan bir evliliğim ve canımdan çok sevdiğim iki kızım var. Tabi birde bize çok düşkün, bizi gözünden sakınan babamız var. Eşim her konuda bana destek olur, bazen çözemediği problemlerini gelir anlatır ve sanki o benim hastammış gibi onunla ilgilenip çözüm yolunu gösteririm. Çocuklarımızlada çok sıkı bir ilişkimiz vardır. Zaten ikisi de daha çok küçükler. Küçüğü Beray henüz bir yaşında, büyüğü de Didar üç yaşındaydı. Eşim Çağdaş’ın kendine ait bir tekstil firması vardı. Sabah ikimizde evden saat sekiz gibi çıkıyoruz ve çocuklara da bakıcımız Zehra Hanım bakıyordu. Sabah evden çıktığımda hava çok soğuktu tekrar eve dönüp montumu almış ve öyle çıkmıştım. Aslında önce ofisime gidicektim fakat yolumu değiştirdim ve çocuk esirgemenin yolunu tuttum. Tabi önce oyuncakçıya ve kitapçıya uğrayıp...

Devamını Oku