İnsanlar arası iletişim sürecinde birbirini anlama, anlamlandırma, bellekte belli bir yere konumlandırma söz konusudur. İnsan kendini “ben” diye anlamlandırır ve kendi dışındaki varlıklar, olaylar ve hayatlar hakkında farklı tanımlamalar yapar. Ayrıca kendi dışındaki olay ve varlıkları yine kendi aralarında kategorileştirebilmektedir. Söz konusu tanımlama ve algılamaların sonucunda ortaya çıkan anlam ise “başka” kavramının arkasında yatmakta ve başka kavramı çerçevesinde insan diğer kategorilere yerleştirdikleriyle iletişim kurabilmektedir.

Sponsor Bağlantılar

İletişim süreci bir takım anlamların aktarıldığı, bireyler arasında karşılıklı etkileşimin olduğu bir olaydır. Karşılıklı etkileşimin etkililik derecesi yine bireyin başka kavramını kullanmasında etkilidir. Kişi sevgilisini kendisi ile bir bütün görebilmekte, sevgilisini herkesten başka bir yere koyabilmektedir. Burada kişinin sevgilisini herkesten başka olarak tanımlamasının sebebi ikisinin sınırları çizilmiş başka bir dünyada olduklarına inanmasından kaynaklanabilmektedir.

İletişim sürecinde özellikle firmalar, devlet kurumları ve medya gibi unsurlar halkı etkilemek için etkili iletişim yöntemlerini kullanabilmektedir. Etkili iletişim beraberinde etkileşimi getirir ve hedef kitlelerin istenilen hedefler doğrultusunda yönlendirilmesini kolaylaştırabilir. Etkili iletişim yöntemleri kullanılırken temel felsefelerden birinin de hedef kitlelere yönelik “başka” kavramının kullanılmasıdır. Gerektiğinde başka kavramı insanları birbirinden uzaklaştırmak, farklılaştırmak, diyaloglarını bozmak için kullanılabilinirken, gerektiğinde de ortaya çıkarılan yeni ürün veya liderin “o sizden biri” yani başkası değil gibi bir algı yaratmak için de kullanılabilmektedir. “O bizden biri” ifadesi genelde seçim zamanlarında adaylar için kullanılmaktadır. Anlatılmak istenen halktan birisi olduğudur. Amaç siyasi adayı halktan başkalaştırmamaktır.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘başka’nın anlamları, sıfat olarak özge, farklı, değişik şeklinde verilmektedir. Değişkin, değiştirilmiş, ayrımlı, yeni, eşsiz, benzersiz, başka boyut, başka dünya, başka kültür, öteki, diğer, seçenek, başka insan, başka açı, başka görüş gibi başkaları sıralamak mümkündür. “Başka işi yok mu?, “…dan başka”, “başka surete girmiş”(değişmiş, başkalaşmış, kopyalanmış, yeni bir şekle bürünmüş anlamında)… “Başka biri mi var”, “senin yerin başka, onun yeri başka” ifadeleri de kişilerin kendi dünyaları ile karşısındaki kişileri nasıl anlamlandırdığını göstermektedir.

Aşağıdaki grafikle anlatılmaya çalışılan aslında bireyin sevdiği kişiyi başkalarından nasıl ayırdığıdır. Birey için aslında başkaları, diğerleridir ve sevdiği kişi onlardan farklı olmakla birlikte, kendi “ben” diye tanımladığı dünyasının içerisindedir. Diğer bir ifadeyle kişi sevdiği kişiyi kendi dünyasıyla birleştirip bir bütün oluşturmak suretiyle diğer insanlara başka bir boyut kazandırmıştır.

Yine örneğin bazı deyimler hep “başka” anlamlar için kullanılmışlardır. “Ağzını bıçak açmıyordu”, “Ayağıma kara sular indi” ve “Ağaç yaş iken eğilir” cümleleri kullanıldıkları anlamdan başka şeyleri ifade etmek için söylenmektedir.

“Amma da başkasını sever o” cümlesi yani o kimseyi sevmez kendinden başka, tabi bir de diğer anlamı vardır bu ifadenin benden başka birini sevmez o.

İletişimde tarafların anlaşabilmesi için ortak bir dile ihtiyaç vardır. Nitekim bazı iletişimciler iletişimin benzeşme ve ortak kelimesinden geldiğini belirtmektedir. İletişim sürecinde birçok anlam “bağlam” aşamasında ortaya çıkmaktadır. Bağlam aşaması iletişimdeki tüm öğelerin bütünleşerek ortak bir kavramı yansıtmasıdır. Sözcüklerin ne anlama geldiğini, kişilerin veya kitle iletişim araçlarının ne anlamda kullandığını bağlam aşamasında anlayabilmekteyiz. Eş anlamlı olan bazı kelimeler bile farklı bağlamlarda değişik anlamları ifade edebilirler.

Kavram, nesnelerin, olayların, hayatların ister somut olsun ister soyut olsun ortak özellikler altında toplayan bir yapıdır. Kavramlar soyutturlar. Ancak hayattaki soyut ve somut her şeyi anlamlandırmaya çalışmaktadır. Kavram ve anlamlar kişisel veriler olabildiği gibi bilimsel verilerle de açıklanabilmektedir. Birey gündelik yaşamda iletişim vasıtasıyla birtakım bilgiler alır ve bunları kendi yaşam deneyimleriyle bütünleştirerek kendini ve çevresini anlamlandırmaya çalışır. Dolayısıyla bireyin bir kendi dünyası bir de kendi dışında “başka” olarak tanımladığı dünyalar vardır. Somut kavram örneğin bir kalemi işaret ederse, kalem, başlı başına bir kavramdır. Ancak soyut kavram nesneler arasındaki ilişkilerden doğan genel anlamları açıklamaktadır. Tartışma konumuzdaki gibi başka kavramı da yine bireyin diğer olaylar, hayatlar, nesneler arasındaki ilişkilerden doğan anlamlar ile bu anlamların kendi dünyasındaki ifadeleri açıklayan soyut bir sözcüktür.

Bunu bir örnekle açıklayacak olursak, her gün kullandığımız arabamızı düşünmemiz, onu şekli, rengi ile zihnimizde hayal etmemiz bir simgedir. Ancak “araba” kavramı genel olarak bütün arabaları kapsayan daha genel bir anlatımdır.

Yine başka kavramı arabaların birbirinden farklılığını göstermek için kullanılabilir. Örneğin “falan kişinin arabasında başka özellikler de varmış” ifadesi, arabalar arasındaki faklılaşmaya işaret etmektedir. Söz konusu ifade bireyler arasında başka kavramı kullanılarak gelişen bir iletişimi göstermektedir. Diğer taraftan üretici firmalar için ise başka kavramı “ürün farklılaştırması”, “değişik özellikler” katmak gibi anlamlarda kullanılabilmektedir. Hangi firma “başka” kavramını daha bilinçli ve etkili kullanırsa, etkili bir iletişim gerçekleştirmiş, hedef kitlesinin dikkatini çekmiş olur. Uygulanan pazarlama ve reklam taktikleri sonucunda verilen mesajlarla, birey veya tüketicinin zihninde arabaya yönelik başka kavramıyla ilişkili farklılık, özgüven, kalite, daha çok özellik, yenilik gibi anlamlar oluşabilmektedir.

Başka kavramının kullanılabileceği bir diğer olgu da doğu ve batı toplumları arasındaki kültür ve diğer farklılıklarla ilgilidir. Eskiler bazı farklılıkları tanımlarken “onlarda başka bizde başkadır” ifadesini kullanmaktadır. Aslında buradaki biz sözcüğü bireyin kendi dünyası ile bütünleştirdiği toplumu ifade etmektedir. Toplumun görüşünün kendi görüşü ile bütünleştiği algısından hareket ederek batı toplumunun hayatlarını başka, yani farklı olarak düşünmektedir.

Başka kavramı İslam’da Allah inancını vurgulamak için kullanılmaktadır. Tanrının bir ve tek olduğu ondan başka ilah olmadığı Kur’an’da geçen bazı ayet ve sürelerde yer almaktadır. Sürelerdeki başka kelimesinden kasıt Allah’ın bir başka benzerinin ve değişiğinin olmadığıdır. Çünkü Allah’ın adına konuşmak veya ondan başka varlığın olduğuna inanmak Allah’a şirk koşmaktır, onun denginde bir ‘başka’dan söz etmektir. Kelime-i Şahadette geçen “O’ndan başka…yoktur” ifadesi, insanları “başka”dan kurtulmaya çağırmaktadır. Kutsal kitaptaki bazı süre ve ayetlerin de başka kavramının gerçeklik ve inanç boyutuna işaret ettiği söylenebilir. İnananların psikolojik olarak hissettiği şey bir tek Allah’ı vardır “başka”sı yoktur.

Felsefi açıdan tarihsel sürece bakıldığında bütün filozoflar iyiyi aramak, doğruyu bulmak, güzeli tanımlamak gibi arayışlarda olmuşlardır. Temel anlayış aslında “başka”yı bulmak yani varolandan başka bir konuma geçmek, yeni olmak, değişik olmak anlamında olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle hem düşünce yapısı olarak hem de davranış olarak başka bir ortam yaratılması söz konusudur.

Ben – sen – o ve biz – siz – öteki kavramlarının altında yatan gizli sözcük aslında iletişim bağlamıyla da ilişkili olarak ırk, ayrım, ötekileştirme, başkalaştırma gibi anlamlara kayabilmektedir. Kişinin dünyası “başka” kavramı ile doldukça kendini diğer insanlardan farklı görebilmektedir. Aslında kafalardaki başka sayısı çoğaldıkça, diğer insanları ötekileştirme duygusu artabilmektedir. Başka kültür, başka ırk, başka etnik köken, din, mezhep, inanış, renk vs.. Dolayısıyla başka kavramı insanları birbirinden uzaklaştırabilecek bir değere de bürünebilmektedir. Söz konusu ırk ayrımı sürecinin zaten batı kökenli bir yerde de baskın ataerkil sistemle başladığı söylenebilir. Nitekim batı literatürü “başka” kavramını her zaman açıkça olmasa da insanları ve kültürleri kategorileştirirken kullanmıştır. Şöyle ki, Doğu – batı kavramı, doğu kültürü – batı kültürü, beyaz – siyah gibi kavramlar batı merkezli, beyaz merkezli tanımlanarak ortaya “başkalar” çıkarılmıştır. Beyazın siyaha olan üstünlüğünün tarihsel bir getirisi olarak da beyazın siyahı, batının doğuyu ötekileştirebildiği, başka diye tanımlayabildiği bir düzeni getirmiştir.

Günümüz dünyasında birey kendi özgür dünyası ile düşünemez ve kafasının içini başkaları doldurdukça gerçeği, doğruyu, hakikati bulması o kadar zorlaşır. Yani “başkaları ne der?” durumunu yaşamaya başlar ve kendini başkalarına göre şekillendirmeye başlar.

Kimi insanlar vardır ki kendini bilmez, kendini tanıyamaz “ben” dediği aslında başkasıdır, “sen” dediği ise başkasıdır. Kendini bilmeyen başkasını da tanıyamaz ve tanıdığını sandığı aslında başkasıdır. “Başka” insanları düşman edebilir, kin, ayrımcılık duygularını harekete geçirebilir ve bu süreç toplum içerisinde veya toplumlar arasında çatışmalara kadar ilerleyebilir.

“Başka” kafada ikilik de yaratabilmektedir. Çünkü “başka’nın olduğunu bildikçe bir konuda kesin bir kanaate varamayabilir. İnsan kendi dışındaki değil kendindeki “başka” bilincinden dünyayı algılamaya çalışırsa bu “ben” merkezli bir düşünce yapısına işaret etmektedir. Birey doğduğu andan itibaren önce aile ortamında zamanla da okul ve arkadaş ortamında gerçekleşen ilişkileri sırasında bir takım davranışlar ve düşünceler elde edebilmektedir. Söz konusu süreçte kitle iletişim araçlarının da etkisi büyüktür. Birey toplumsal yaşamdan elde ettiği davranış ve düşünce biçimlerini kendi iç dünyasında yorumlayarak kendi ‘ben’ini yani benliğini oluşturmaktadır. Benlik kişinin kendini nasıl gördüğü, kendi iç dünyasını nasıl tanımladığı ile ilişkilidir. Birey bu süreçte ben neyim? Kimim gibi sorularla kendini bulabilmekte, ‘başka’lardan kurtulabilmektedir.

Yazar: Kamil Kanıpek