Her Pazar sabahı kahvaltıda aynı sohbet vardır bizim evde; çayımı yudumlarken gözlerimi hiç ayırmadan, bazen soluğumu tutarak dinlerim babamın dudaklarından dökülen her cümleyi. Masal dinleyen çocuklar gibi bıkmadan, usanmadan anlattırırım ona. Her seferinde hüzünle beraber o günleri yaşayamamış olmanın verdiği bir burukluk belirir içimde. Ne geç gelmişim ben dünyaya…
Bu sohbeti her yapışımızın ardından odama gider, duvarımda asılı resme bakarım. Bana bakan bir çift göz de dilerse neler görür insan bilemezsiniz. Ardından kitaplığıma kayar gözlerim. Üstünde resminin olduğu, onu anlatan, onları anlatan ne çok kitabım vardır. Hepsini defalarca okudum, defalarca resimlerine baktım. Masa da son aldığım kitap duruyor onunla ilgili, kitabın kapağındaki resme bakıyorum, elinde bir gazete var, hapishanede kendisine ayrılmış ranzada oturuyor. Kitabın arkasında kendi sözleri yazıyor: “Ben 24 yaşında, kendimi Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına armağan etmekten gurur duyuyorum.” Ölümünden birkaç gün önce söylediği bir söz bu…
Öldüğünde 24 yaşındaydı Deniz Gezmiş. Aynı yaşlardaydı Yusuf Alan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Mahir Çayan… 1972 yılının bir Mayıs akşamında idam ettiler, 6 MAYIS akşamı. Onu ve onunla beraber iki genci. Oysa daha lise yıllarında başlayan amansız mücadelelerle dolu bir yoldu onların ki. Sonunun ölüm olduğu bilinerek çıkılan bir yol… İsyanlar, gözaltılar, tutuklanmalar, protestolar, kaçmalar, yakalanmalar, vurulmalar, kaçırmalar, serbest bırakmalar… Gençliğinin en güzel yıllarını bunlarla geçirmiş insanlar… Sorarım babama “Hiç korkmamışlar mıdır sence?” Cevabı belli babamın, “Korkunun faydası yoktu kimseye, herkes ister istemez başlardı o zamanlar bu yolda yürümeye, isterse sağdan giderdi, isterse soldan.” Merak ederim bunu gerçekten, çünkü hiçbir resimde korku yoktur Deniz’in gözlerinde. Bazen kantinde bir taburenin üzerinde, bir eli havada konuşurken; bazen yurtta bir odada çevresindekilerle plan yaparken ya da Şarkışla da yakalandığında, mahkemede savunmasını okurken ve ya idam sehpasında…
Birçok gençlik hareketinde en önde Deniz Gezmiş. Arkasında milyonlarca insan. Dudaklarından dökülen tek bir sözcükle ölüme giden yolda bir adım daha ilerleyen insanlar… Dağlarda gerilla Deniz Gezmiş ya da Filistin de asker… Türk Halk Kurtuluş Ordusu’nun neferi Deniz! Atatürk İlke ve Devrimlerini savunan, kurulmuş bir düzene başkaldıran Deniz… İyi bir hatip, cesur bir genç… Ölüm yanı başındayken bile af dilemeyecek kadar yaptıklarının arkasında olan Deniz! Sadece Deniz mi? Yusuf, Hüseyin… O zamanın siyasilerinin canını sıkmayı başaran, ölümleriyle her şeyin çözüleceği sanılan , yaşanan tüm olayların sorumluluğu yüklenen, dünya üzerinden bedenleri silindiğinde isimlerinin de silineceği sanılan üç genç insan…
Kimdir Deniz Gezmiş, nedir istediği, beklediği ya da değiştirmeye çalıştığı… 68 solcu gençliğinin lideri Deniz Gezmiş. Üniversite öğrencisi… Lise yıllarından başlayarak Amerikan Emperyalizmine karşı çıkan, tüm insanların eşit olması gerektiğini savunan, işçinin, emekçinin yanında olan, haklarını savunan, ezilen halkın sesi olan… Paralı eğitime hayır diyen, bunun için rektörlere kafa tutan Deniz. Ne yapmıştır derseniz burada anlatılmaz ki bu… Yapmadıklarını söyleyeyim size, adam öldürmemiş, cana kıymamış, ırza geçmemiştir Deniz Gezmiş… Sadece düşünmüş, düşündüklerini söylemiş, kendi gibi düşünen arkadaşlarına liderlik yapmıştır. Tüm dünyada başlayan 68 hareketlerinin Türkiye deki gençlik lideri, bütün bunların sonucunda idam sehpasına götürülen üç gençten biri Deniz Gezmiş!
İdam edildi yıllar önce Deniz Gezmiş ve arkadaşları. 6 Mayıs gecesi Ankara’da. Sıkıyönetim varmış dışarıda, bırakın camları, perdelerin bile açılması yasakmış o gece. Kimse sesini çıkaramamış olanlara, çıkarabilenler de bir işe yaramamış zaten… Asılmışlar göz göre göre!
Ankara da Karşıyaka mezarlığında yatar bu üç genç… Ama gömüldükleri yerde bile yan yana değillerdir, her birinin arasında başka bir mezar daha vardır; nedeni ise belki dirilip yattıkları yerden kalkıp tekrar eylem yapabilecek oluşlarıdır. Bu belki de size komik gelecek ama gerçek biliyor musunuz. Çünkü Deniz’in babası Cemil Gezmiş bu şekilde gömülmelerinin sebebini sorduğunda bu cevabı almış. İşte böyle bir zihniyetin kurbanıdır o ve onun gibiler…
Aslına bakarsanız size onu ve onun gibileri anlatayım diye başladım bu yazıyı yazmaya görüyorum ki benim onu anlatmam için yeterli kelimem yok. Belki bu kısa hikaye anlatabilir yapılan hataları. Ama ölümlerinden sonra birer kahraman oldu onlar, bilmeden yaptı onları idam edenler. Belki bugün yaşasaydı bu kadar önemli olmayacaktı bizim için Deniz!
Bugünün gençliği tanımıyor onları, kim olduklarını, ne uğruna can verdiklerini bilmiyorlar; ancak o kuşağın gençlerinin çocukları tanıyor işte benim gibi. Babam bana anlattı, bende çocuklarıma anlatacağım, onlarda bilmeli, bilmeli ki bedenler ölüyor ama isimler her zaman yaşıyor.