Çay, ÇaydanlıkÇay keyfi gibisi yok şu fani dünyada… Gün boyunca yaşanan onca eziyetin, sanki bir karşılığı gibi, sımsıcak, mis kokulu içecekler… Yorgunluğumuzun üzerine demli, mis gibi bir çay…

Sponsor Bağlantılar

Soğuk bir kış günü. Arkadaşım Yusuf’la Konya caddelerini adımlarken kendimizi Kapı Camisi civarında bulunan bir çay ocağının önünde bulduk.Çay ocağı ama onu diğerlerinden ayıran çok önemli bir farkı var. Burada çaylar tüple değil meşe odununun ateşiyle kaynıyor. Meşe odunu ateşinde pişen çayın tadı da bir başka oluyor. diyor Konyalı Hacı Hüsrev Amca ”Bizler bu tada alıştık. Bu gelenek çok eski yıllara dayanıyor. Tüp çıkmadan önce çaylar meşe odunu ateşinde pişirilirdi. Tüp çıkınca tabii ki kullanılmaya da başlandı ama bu iş yeri tüpe geçmedi ve biz hala buraya gelir meşe odunu kokulu çaylardan içmeye devam ederiz. Buraya dışarıdan gelen misafirlerimiz çayın, odun ateşinde demlendiğini görünce önce şaşıyor fakat içince farkı görüp beğeniyorlar. Tarifi olmayan bir lezzet… Meşe odununda, kararmış çaydanlıkta çay demleniyor. Sonra afiyetle içiliyor.” diyerek bize çay ve çaydanlığın hikayesini anlatarak ders veriyor. Aman siz siz olun ne annenizi ne de Allah’ın size emanet ettiği eşinizi üzün. Gelin-kaynana hikayelerine o da katılarak çay ve çaydanlık hikayesini anlatıyor:

Çayın Alt Demliği Evdeki Kaynanadır; Devamlı Kaynar Durur…

Üst Demlik Evdeki Gelindir; Alt Demlik Kaynadıkça O Olgunlaşır Demlenir…

Damat ise bardaktır; Biraz Gelin Doldurur Onu Biraz da Kaynana…

Çocuklar Çayın Şekeridirler; Tat Verirler…

Görümce de Çay Kaşığıdır; Arada Bir Gelir ve Karıştırır Gider…

Kaynataya Gelince O da Çay Tabağıdır; Dökülenleri Bir Araya Toplar…

Kaynatası güçlü mutlu yuvalar dilerim. Dedelerin ve ninelerin torunlarını görme hakkı vardır. Bunu engellememek insani ve İslami bir görevdir.