Şimdiye kadar çoğu Mehmet Baransu imzalı olmak üzere birçok belge ve bilgi yayınlayan Taraf gazetesi 12 Haziran 2009 Cuma günü ‘AKP ve GÜLEN’İ BİTİRME PLANI’ manşetiyle okurlarının karşısına çıktı ve yine Türkiye’yi şoke etti.
Gazetedeki habere göre belgedeki imza Psikolojik Harp Dairesi’nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürü Kurmay Albay Dursun Çiçek’e aitti. TÜBİTAK, Jandarma, Emniyet ve Adli Tıp raporlarında ‘belgedeki ıslak imza Dursun Çiçek’in el ürünüdür’ tespiti yapılmasına rağmen Çiçek ısrarla imzanın kendisine ait olmadığını söyledi ve hatta savcılıktaki sorgusunda farklı imza attı. Belge, emekli yüzbaşı avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda ele geçirildi. ‘Islak imza’ tartışmaları sürerken orijinal belge ‘bir subay’ tarafından soruşturmayı yürüten savcılara gönderildi. Belgede ‘Durum’ başlığı altında ‘Ergenekon soruşturması’ Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya yönelik girişim olarak değerlendiriliyordu.

Sponsor Bağlantılar

Planın ‘icra’ bölümü ise şöyleydi: “Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.”

Bu amaçla cemaat mensubu şahısların iş yerlerine veya evlerine silah bırakılarak “silahlı örgüt üyesi” muamelesi yapılması, AKP’nin yıpratılması için her türlü propaganda yürütülmesi öngörülüyordu. Evlere silah bırakma planı da Erzincan’da karşılığını buluyordu. AKP ve Gülen cemaatine yönelik eylem planının uygulama sahası olarak Erzincan seçilmişti.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in cemaatlerle ilgili yürüttüğü soruşturma İsmailağa Cemaati mensubu bir kadının 2007 yılı Kasım ayındaki şikâyetiyle başladı. Şikâyet aile içi bir konuydu. Dosya yaklaşık 2 yıl açık kaldı ve daha sonra 16 ilde 235 şüpheliyi kapsayan büyük bir soruşturmaya dönüştü. İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ve Yenişafak’ın sahibi Ahmet Albayrak ‘örgüt üyesi olmak’, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise ‘örgüte yardım etmekle’ suçlanıyorlardı. Cihaner 9 Şubat 2009’da Jandarma ve Emniyet’e bir yazı göndererek İsmailağa cemaati dışında yasadışı faaliyette bulunan bir dini grubun olup olmadığını sordu. Ve 23 Şubat 2009 günü Erzincan’da 29 kişi gözaltına alındı, 9 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında bulunan hamile bir kadın ikiz çocuklarını düşürdü. 2 Mart’ta ise kendilerine ulaşan bir ihbar mektubu üzerine cemaatlerle ilgili ayrı bir soruşturma açan Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal ve arkadaşları da bir operasyon yürütmeye başladılar. Şanal 5 Mayıs’ta Erzincan Valiliği’ne bir yazı göndererek Cihaner tarafından yürütülen soruşturmada Cihaner’in yetkisinin kaldırıldığını bildirdi. Cihaner ise 26 Mayıs’ta Valiliğe itiraz ederek Şanal’ın bu konuda yetkisinin olmadığını öne sürdü, HSYK ve Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda bulundu.

Erzurum’daki soruşturmaya konu olan iddia özel yetkili suçlar kapsamında olduğundan Erzincan dosyası Cihaner’den alınarak Erzurum’a devredildi. Ve Şanal’ın yürüttüğü operasyonda gözaltına alınan Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Nedim Ertan “İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı” 23 Mart 2009’da uygulamaya sokmakla suçlandı. Çünkü savcı, eylem planının 23 Mart günü Erzincan’da uygulamaya konduğunu iddia ediyordu. 27 Ekim 2009’da Erzincan Çatalarmut Köyü mevkiindeki Gönye Baraj Gölü’nde suların çekilmesiyle birlikte cep telefonu ve sim kartıyla beraber onlarca mühimmat bulundu. Bulunan bu el bombaları ve mühimmatla ilgili Erzincan’da bazı Jandarma ve MİT personelleri tutuklandı. Soruşturma gittikçe derinleşti ve Cihaner ile beraber 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk de soruşturmaya dâhil edildiler. Hazırlanan iddianamede Berk bir numaralı, Cihaner ise iki numaralı sanık oldular. İddianameye göre ise Erzincan’da hukuk sınırları zorlanmıştı. Örnek mi? Cihaner 2 yıl boyunca yürüttüğü soruşturmayla ilgili Adalet Bakanlığı’na bilgi vermedi, polis bölgesindeki operasyonlarda jandarmayı kullandı, soruşturmanın başsavcılıkça görevlendirilen bir savcı tarafından yürütülmesi gerekirken Başsavcı Cihaner doğrudan kendisi soruşturmayı planladı, Gülen Cemaati mensupları İBDA-C üyesi gibi tanımlanarak telefon dinleme kararları alındı. Tabi tüm bunlar yaşanırken medya da Cihaner’in cemaate dokunduğu için yandığını düşünen medya ve bütün olup bitenin Ergenekon’un Erzincan yapılanmasıyla ilgili olduğunu düşünen medya olmak üzere 2’ye ayrılmıştı. 12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye’de bulunan el bombaları sonucunda Ergenekon sürecinin başladığını, HSYK’nın 2 Temmuz 2007 günü İlhan Cihaner’i Erzincan’a başsavcı olarak atadığını, Saldıray Berk’in de Cihaner ile aynı dönemde Erzincan’a 3. Ordu Komutan’ı olarak atandığını, Ergenekon sürecinde tutuklamalar başladığında Erzincan’da da kasım ayı içerisinde İsmailağa cemaati soruşturması için düğmeye basıldığını, İlhan Cihaner’in ‘Ergenekon Terör Örgütü’ üyeliğinden tutuklandığında HSYK’nın Cihaner’i savunduğunu, davaya bakan Erzurum’daki savcıların ise özel yetkilerini ellerinden aldığını gördük bu süreçte. Ve dava süreci ilerlerken ses kayıtları düşmeye başladı internete. Bunlardan biri de Yargıtay 8. Daire Üyesi Hamdi Yaver Aktan’a ait olduğu öne sürülen ses kaydıydı.

Erzincan Ergenekon’u ile ilgili olarak dosyanın Erzurum’dan gelmemesi durumunda, birleştirme kararının fotokopi belgeler üzerinden yapılacağı ve ardından da Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tahliye edileceği anlatılıyordu bu ses kaydında. Aynı ses kaydındaki gibi oldu ve Erzincan Ergenekon’u çerçevesinde yürütülen davada önce Erzincan Başsavcısı Cihaner hakkındaki “evrakta sahtecilik” suçundan yargılamayı “dosya birleştirme” üzerine kilitleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesi, fotokopi üzerinden sonuca varma kararı aldı 11 Haziran günü ve 18 Haziran Cuma günü de İlhan Cihaner’in Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde “Ergenekon terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla yargılandığı dava ile Yargıtay’daki “evrakta sahtecilik” davasının birleştirilmesi kararını açıkladı. Yargıtay Cumhuriyet Savcısının talebi doğrultusunda Cihaner ve 9 tutuklu sanık tahliye edildi. Dolayısı ile Türk Hukuk tarihinde bir ilk gerçekleşti, mevzuata ve hukuka aykırı bir şekilde davanın aslı olmadan CD üzerinden tahliye kararı verildi. Ve böylece ses kaydı doğrulanmış oldu. Ancak işin daha ilginci yazıldığı gibi oynanan davada Cihaner’i yargılamada normal mahkemeler yetkili olmasına rağmen Yargıtay Ceza Genel Kurul’unun yargılaması kararının alınmasıydı.

Bu arada 22 Ekim 2010 Cuma günü birleştirme kararının ardından yapılan ilk duruşmaya Cihaner de katıldı ve Cihaner’in Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki davası 24 Aralık’a ertelendi. Neyse… Artık Cihaner Adana’ya düz savcı oldu. Berk ise Ankara EDOK Komutanlığına atandı. Son olarak da Erzincan’dan ayrılırken Cihaner ve ailesine veda yemeği vermiş Erzincan ADD yöneticileri. Hani son
yerel seçimlerde Erzincan’daki seçmenin yarısından çoğunun oyunu alan Erzincan Belediye Başkanı Yüksel Çakır’a karşı MHP adayı için çalışan Erzincan ADD yöneticileri. Hani Cihaner serbest kaldıktan sonra Erzincan’a gelirken Cihaner’i şehrin girişinde konvoy ile karşılayıp adliye binasına kadar kornalar eşliğinde götüren, adliye binasının çevresindeki birkaç kişinin Cihaner hakkında olumsuz laflar söylemesi üzerine küfürler ederek o birkaç kişinin üzerine yürüyen ADD yöneticileri… Erzincan halkı Cihaner’i unutur mu bilemem ama Türkiye unutmayacak. Çünkü eseri “Erzincan Ergenekon’u” kalbimizde yaşıyor! Ne diyelim? Güle güle Cihaner…

Erden ÖZKANT