Sekiz Ölümsüz

Çin mitolojisindeki Daoist geleneğin bir diğer önemli öğesini de Sekiz Ölümsüz[26]. Penglai Dağı Adasında yaşadıklarına inanılan Sekiz Ölümsüzün çoğunluğunun Tang veya Song Hanedanlığı zamanında doğduğu söylenmektedir.

Sponsor Bağlantılar

Bahsi geçen Sekiz Ölümsüzün şu kişiler olduğuna inanılmıştır:

  • He Xiangu (veya Ölümsüz Kadın He),
  • Cao Guojiu (veya Asil Amca Cao),
  • Li Tieguai,
  • Lan Caihe,
  • Lü Dongbin,
  • Han Xiang (Han Xiang Zi veya Filozof Han Xiang),
  • Zhang Guo (Zhang Guo Lao veya Zhang Guo Ata), ve

Zhongli Quan.

Her ne kadar Sekiz Ölümsüz kişiden hangisinin ilk kez ölümsüzlüğe ulaştığı tartışmalı da olsa, genel kanı Li Tieguai’nin ölümsüzlüğe ilk ulaşanları olduğudur. Li Tieguai topaldı; bununla birlikte doğuştan mı yoksa sonradan mı topal olduğu tartışmalıdır. Yine de özellikle sonraki dönemlerde, genellikle sonradan topal olduğu görüşü yaygınlık kazanmıştır. Bu görüş bir mite dayanmaktadır: ruhu Daoizmin kurucusu Laozi’nin bir çağrısı üzerine bedenini geride bir öğrencisine emanet bırakır ve eğer yedi gün içerisinde dönmezse bedenini yakmasını zira o süre zarfında dönmezse tamamen ruha dönüşeceği, mükemmeliyeti yakalamış olacağını öğütler. Altıncı günde annesinin ölümcül bir şekilde hasta olduğu haberini alan öğrencisi, üstadının büyük ihtimalle zaten mükemmeliyete ulaşmış olduğunu düşünerek bedeni yakar; oysa durum bu değildir ve dönen Li vücudunun külleriyle karşılaşır. Bunun üzerine kendisine uygun bir vücut ararken yeni ölmüş topal bir dilencinin cesedini görür ve buraya yerleşir. Mitler Li Tieguai’nin topallığını işte bu anlatıyla açıklamaktadırlar. Mitlere göre sofu bir hayattan sonra bir gün Laozi, Li Tieguai’yi insan formunda ziyaret etmiş ve onu sınamıştır. Sınamalardan başarıyla çıkan Li Tieguai’ye ölümsüzlük verilir.

Okçu Yi

Daha sonraları Çin kültürü ve foklorunda önemli bir yere sahip olacak bir kahraman da okçu Hou Yi’dir. Mitlere göre eskiden 10 farklı güneş bulunurdu. Bunlar Doğu Cennetinin tanrısı Di Jun ve tanrıça Xi He’nin çocuklarıydılar. İçlerinde birer karga kuşu barındıran bu güneşlerden biri, sırası geldiğinde, kuşun yardımıyla havalanır ve dünyayı ısıtırdı. Böylece her gün 10 güneşten biri iş yapar, diğerleri dinlenirdi ve sırasıyla her güneş dünyayı ısıtırdı. Fakat kesin olmayan sebeplerle, İmparator Yao’nun zamanında bu güneşlerin hepsi birden göğe çıkarlar. Mitlere göre on güneşin birden aydınlatması ve ısıtması, arzdakileri perişan eder ve yoğun bir ısı ile kuraklık başlar. Bunun üzerine İmparator Yao tanrılara yakarır ve tanrı Di Jun sorunu halletmesi için bilinen en usta okçu olan ölümsüz okçu Yi’yi görevlendirir. Her ne kadar Yi başlarda sorunu barışçıl yollarla çözmek istese de, yeryüzünün gördüğü zarar karşısında hemen harekete geçmek ister ve gökyüzündeki güneşleri taşıyan kuşları, tek bir tanesi kalıncaya kadar, bir bir vurur. Böylece, efsaneye göre, artık sadece bir tane güneş vardır. Fakat mitler okçu Yi’nin serüveninin burada bitirmezler; tanrı Di Jun Yi’nin meseleyi barışçıl yollarla çözmek ve çocuklarını kendisine geri getirmek yerine onları öldürmesine çok kızar ve Yi’nin ölümsüzlüğünü alarak onu dünyaya mahkûm eder. Yeniden ölümsüz olma arzusuyla Batı’nın efsanevi ana kraliçesi Xi Wang Mu’ya gider. Xi Wang Mu’ya ölümsüzlük iksiri için bir saray inşa eder ve inşaatın sonunda kraliçeden ölümsüzlüğün iksirini barındıran bir hap alır. Mitlere göre yurduna tekrar döndüğünde Yi’nin yapması gereken bazı önemli ve acil işler çıkar; hapı evinde bir rafın üzerine koyan Yi bu işlerle ilgilenmek için hemen yolculuğa çıkar. Bir süre sonra hafif bir parıltıyla parlayan hapı fark eden Yi’nin eşi Heng E hapı alıp incelemeye başlar, tam o sırada kocasının ayak seslerini duyar ve paniğe kapılıp hağı yutar. Çok büyük bir parlamanın ardından ölümsüzlüğe erişen Heng E göğe doğru yükselir ve Ay’a ulaşır. Çin mitolojisinde daha sonraları Heng E’nin adı, Cheng E olarak değiştirilir ve ona bir ay tanrıçası olarak tapınılmaya başlanır. Bu noktadan sonra hikâye farklı mitlerde farklı şekillerde ele alınır. Bazılarında Yi asla ölümsüzlüğü kazanamaz ve sonunda bir fani olarak ölür[29], bazılarında ise tanrılar onun yakarışları ve hüznü sebebiyle ona merhamet eder ve onu güneş tanrısı yaparlar. Böylece Heng E’nin, Ay ile temsil ettiği yin, Yinin, Güneş ile temsil ettiği yang sayesinde bir dengeye oturur

Beş Element

Vu Şing (pinyin: wǔxíng) yani Beş Element Çin mitolojisi ve kültürü açısından çok önemli bir kavramdır. Beş Element kavramı tüm doğal fenomenleri ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini açıklamakta kullanılır ve mitte önemli bir yere sahip olduğu gibi Çin kültüründe yönlendirici role sahip olan kozmoloji ve felsefe için de çok önemli anlamlar taşır. Çin kültürüne göre bu beş element şunlardır:

  • metal ( pinyin: jīn)
  • tahta (pinyin: mù)
  • su ( pinyin: shuǐ)
  • ateş (pinyin: huǒ)
  • toprak (pinyin: tǔ).

İki Denge Döngüsü olduğuna inanılır; biri yaratılış diğer ise yok ediş döngüsüdür. Yaratılış döngüsüne göre: tahta ateşi besler, ateş toprağı (külü) oluşturur, toprak metali doğurur, metal suyu toplar, su da tahtayı besler. Yok ediş döngüsü ise şöyledir: tahta topraktan ayrılır, toprak suyu emer, su ateşi söndürür, ateş metali eritir ve metal tahtayı keser.

Yaratıcı tanrı Pan Gu’ya ilişkin bir yaratılış mitinde, Pan Gu’nun Beş Elementten doğduğu belirtilir. Bu mite göre doğumundan sonra Pan Gu Dünya ve Göğü (Cenneti) bir çekiç ve iskarpela yardımıyla yaratır.
Bir mite gören Huang Di ile Yan Di’nin arasında geçen savaşta elementler önemli bir rol oynamıştır. Eski kaynaklarda mit aktarılırken, Huang Di’nin suyu kullanarak, Yan Di’nin ise ateşi kullanarak savaştığına değinilir ve bu mit içerisinde önemli bir yere sahiptir. Sonuçta savaşı su kazanır ve galip Huang Di olur. Yan Di’nin yaşlıyken Huang Di’nin daha genç olması da bazı anlatılarda vurgulanmıştır. Kaybeden Yan Di ise güneye kaçar.