Nasibinde varsa görmek, kırk yıllık kör olsan kaç yazar?

Ben tuhaf bir cenderede sıkışıyorum şimdilerde… Hiç görmediğim birini seviyorum. Ulaşamadığım, tutamadığım ellerinin sıcaklığıyla içimi ısıtıyorum. Ve bir nebze bile tanımadan onu herşeyini biliyorum. Onu, çok fena seviyorum !
Hiç göremediğim gözlerinin içinde inci gibi pırıldayan ışıltıyı görüyoruım. O enfes kokusu öldürüyor burnumun tüm yeteneklerini…

Sponsor Bağlantılar

Biliyorum kimsenin anlamadığı beni ağzıma açmadan anlayacak sevgilim… ”Leb demeden” derler ya hani işte öyle…

En güzellerin layığı o olacak, ikinci baharım, ilahi ikramiyem …Savrulan gençliğimin, yıkılan dallarımın arasından isyankar bir köle gibi çıkıp beni özgürlüğüme kavuşturacak, hissediyorum…

Görmeden daha bir kez bile gözümle şunu iyi biliyorum: Dünyamın merkezi o olacak. Sinemada hep en güzel yerde oturup izleyecek filmleri, benim filmi değil onu izliyor olduğumu bilmeden…

Göl kenarında birbirimize bakarak attığımız oltanın ucunda bir balığa yem değil dünyaya aşk kırıntısı armağan ettiğimizi söylemeyecek kimselere…

Bilim bile açıklayamayacak elleri terlediği halde neden hala ellerimi sıkı sıkıya tuttuğunu ve rüzgar saçlarını kıskanacak benden, hasetle esip geçecek… Hüzünle hemhal olan ‘benim’ rönesansım olacak sevdiğim manifestosu, bildirgesi, silahı ve ordusu olmadan zaptedecek tüm kalelerimi. Direnemeyeceğim…

Ya Rab ! Bu ne şanlı bir fetihtir !

Eskimeden, eskitmeden tek bir anı bir sarraf titizliğiyle saklayacağım. Gülüşünü, bakışını, öpüşünü şerha şerha işlediği zihnimin en büyük tımarhanesinde onu sevdiğimi haykıracak deliler yetiştireceğim…

Onu çok fena seviyorum !

Halt etmiş şairler… Sevmek neymiş hepsinden iyi biliyorum !

Hayal bile edemediğim çocuklarımın kucağında uyuduğu fotoğraf geliyor gözlerimin önüne.. Cennetin kapısı gibi… Ürperiyorum !

Ve en son ”Babam kadar sevdiğim” bir adamın ardından yaşaran gözlerim tekrar ediyor son görevindekileri…

Onu çok fena seviyorum !

Bilmiyorum hayatımın hangi zaman diliminde geleceğini. ”Belki yarındanda yakın” mısrasını en çok bu aşka armağan ediyorum … Şiirler gönderiyorum kuşların diliyle…

İfritten sualler yankılanıyor beynimin işkencehanelerinde. Bazenlerimin kuşatmasına kahramanca direniyorum!

Düşünüyorum yılların birikmiş sukünetini hangi nota namelere çevirir ?

İşte bak ! Dudaklarından dökülüyor… Duyabiliyorum.

Kalmasada benim için yanacak tek bir sigara, ben kendime sığdıramadığım bu güzellik için yanıyorum.

Gökkuşağı gibi kıvrımlı kirpiklerine asıyorum ruhumun inceliklerini…

Çabuk karşılaşalım diye hızlandırıyorum nefesimi…

Bir aşk, daha gelmeden bir kalbi nasıl kül eder artık biliyorum.

Çocukluğumdan beri bitiremediğim düellolarda sıra… Yeni bir düşmana kılıç çekiyorum !

İşte Dünya ! İşte ben !

Herkese meydan okuyorum ! :

”Nazik davranın her bir kadına ! İçlerinden birini çok fena seviyorum ! ”