Acaba bütün canlılar başlangıçta çamurdan bataklık haline gelmiş bir su birikintisi içinde var olan küçücük bir hücreden mi türediler, çıktılar ve sonra taşınacakları yere göre gelişme göstererek değişime uğradılar? Eğer böyle bir şey varsa, bu olayın gelişim çizelgesin de milyonlarca yıl içerisinde maymun olmayı başarabilen bir amip bizim zaman akışındaki en yakın akrabalarımızdan mıdır? Yani çarşıda kısaca söylendiği gibi maymundan mı geldik?
Çağlar ötesi zamanlarda ne olduğumu pek önemsemiyorum. Acaba beşer görünümlü şu bedenimin arkasın da insan olabildim mi? Ahrete insan sıfatında ulaşabilecek miyim? Bu sorular beni daha çok ilgilendiriyor.

Sponsor Bağlantılar

Döner çarkı felek asla yorulmaz

Sanın sununa akıllar ermez ( Allahın işine akıllar ermez )

                                                              Salih baba

Kurulu ve kusursuz bir sistem bizim irademiz dışında yorulmadan biteviye işlemektedir. Yaradan bir tarzda yaratmıştır. Elini tutan mı var? İster semada yaratır bir sepetle indirir. İster bir çekirdek de gizleyip tomurcuklar açtırır. Konu ile ilgili âlimler insanın var oluşunu sürekli ve çeşitli yollarla incelemeye devam etmektedirler. Kimileri dini öğretilerinin ışığında bu araştırmaları yaparken, kimileri de hiçbir yazılı metnin tesiri altında kalmamak için sadece çevresini inceleyerek bir sonuç bulma çabasındalar.

Bana göre de Allah evrim teorisinde ki gelişime paralellik gösteren bir tarzla yaratmaya kadirdir. Benim anlayamadığım konu ise neden insanlar hayali bir evrimin var oluşunu Ateizmin ispatı olarak görmektedirler. Dini görüşlerde olanların da buradan gaza gelerek hayır evrim teorisi yanlıştır çünkü Allah vardır demeleri. Bu inanan kesim eğer bir gün belli bir oranda ki değişim, gelişim veya evrim kanıtları ortaya konabilseydi inançlarından vazgeçip ateist mi olacaklar? Sanmıyorum. İnancın öyle bizim irademizle gönüllere sokulup çıkarılabilen bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Hakiki iman kalbe ancak Allah tarafından yerleştirilir. Hak imana sahip olanlarsa ateistlere göre ıslah olmaz bir şekilde imanlarına devam ederler. Allahın yerleştirdiği bir imanı hangi cengâver söküp alacak?

Aslında evrimciler ile inanlar arasındaki temel farklılık. O en başta ki ilk canlının nasıl meydana geldiğidir. Ateistler bir şekilde kendi kendine var olmuştur diyorlar. İnandıklarını söyleyenler ise eğer böyle bir olay varsa o ilk canlıya can veren “ ol “ emriyle varoluş kurallarını var eden Allah tır demiyorlar, hayır evrim yoktur Allah vardır diyorlar. Tabi bu iddiada olan inanan bilim adamları ekseri Hıristiyanlardır. Bu durumda bize Hıristiyanlığında neyin peşinde olduğunu bilmeden şaşırmamak düşer. Ama Hıristiyanlık neyin peşinde olursa olsun, Müslümanlar her şeyi var edenin Allah olduğunu ve bunun Allahın ilim sahibi olmasını gösteren sıfatından olduğunu bilirler. Böylece ilimden ya da ilime ters düşmekten korkmazlar. Sonuçta ilim doğruları buldukça dinle de var olan uyumu ortaya çıkaracaktır.  Fakat ilimle uğraşanların yanılgıları olabileceğini unutmadan! İlim Allahın malıysa kutsaldır. Fakat bilim adamlarının yanlışı put edilmemelidir.

Herhangi bir zaman ve yerde Allah ile alakası olmadan, erk sahibi olmak için Allahın ayetlerini ufak bir bedele takas edenler ya da eski metinleri tahrif ederek çıkar sağlayanlar tabii ki bir gün bir şeylerin doğruları açığa çıkararak batılı yani kazanç musluklarını kapatacağından korkarlar. Ayrıca insanlığın bildiği ilimin Allahın ilminde bir katrenin sembolize edilmiş hali olduğunu düşünüyorum. Sadece Allahın isimlerinden bir tanesinin Âlim olduğunu hatırlattıktan sonra, daha önceki Yunus emre benzeri bir altı yok testi olduğuna kanaat getirdiğimi ifade ettiğim Salih baba’nın:

“Birkaç esma bilmek ile hakkı bildim sanma sen”

Cümlesini duyunca da acaba sadece ilim ile Allah’ı anlayabilir miyiz? Diye sormadan geçemiyorum.