Şu an garip bir hissediş içindeyim. İnsanlar, arkadaşalarım genelde bu durumda yanlış yaptığımı söylüyorlar. Yanlış mı yapıyorum bilmiyorum; haklı olduğumu biliyorum; ama aynı zamanda kırıcı olduğumun da bilincindeyim. Şu an bu  psikolojim gerçekten iyi, kulaklıklarım takılı ama; müzik dinlemeye ihtiyacım yok, lanet olası psikoloji kelimesini de kullanmak istemiyorum ama kahrolası ağır basıyor düşüncelerimde.
Burnumdan soluyorum diyemem. Kırıcıyım biliyorum, kalp kırıyorum ama bunu ben yapmıyorum, insanların benim iyi hallerimi, lanet olsun iyi halim felan yok benim, süistimal etmesini içime sindiremiyorum, salak yerine konmuş gibi hissediyorum. Genelde rezil olan ben oluyorum, insanların düşüncesizliği beni çıldırtıyor. Ya onlar çok zeki ya da ben fazla iyimserim.

Sponsor Bağlantılar

Surat mı asayım herkese he! İstediğiniz bu mudur yani? Şu an çok iyi bir şekilde midemin gastrit salgıladığını biliyorum. Tüm bu olanlar gerçekten benim hatam. Sevdiğim insalarla kendi arama bir sınır koyamıyorum. Düşünüyorum, gerçekten düşünüyorum, yanlış olan ne? Bu lanet olası yazdıklarımın dışında  başka bir şey mi? Galiba insanları hayatı, lanet olası şu hayatı gereğinden fazla seviyorum.

Çayımı alıp bi köşeye mi çekileyim. Hayattan soğuttunuz beni, gerçekten hayattan soğudum.  Sürekli bir şeyleri saklamak istemiyorum. Rahatça davranabilmek istiyorum. İnsanların –aaa bugün sanırım aybaşı, buna yaklaşılmaz, dokunmayın bile dediği gibi kızlara davranış şekillerini üzerimde hissediyor gibiyim. Sonra ne mi oluyor adımız -cimri oluyor, agrasif, dengesiz, gerizekalı, mal vs vs vs aklınıza gelebilecek ve 2 saniyede tüm o arkadaşlık, dostluk, samimiyet zırzavatları zırzavat oluyor yani her türlü salakça şey olabiliyorum anlıyacağınız.

Nasıl bir geri zekalı yazı yazabilir anlamış değilim ama hayata karşı korkak olmak konusu gerçekten korkutuyor beni. Birilerini gerçekten sevmek, onlara daha fazla değer vermek, arkdaş olmak istiyorum. Korkmadan sarılabilmek ve paylaşmak istiyorum. Güvendiğim insanlarla ilgili kafamda  soru işareti olsun istemiyorum. Acaba arkandan, ben gidince ya da başka arkadaşların ya da  arkadaşlarımın yanında acaba hangi küçük düşürücü kelimelerle beni “sevecek” diye düşünmek istemiyorum. İnsanların hayatta gerçekten zaafları olabilir.

Kimi alkolsüz yapamaz kimi kadınsız kimi vs vs vs ancak insanlar kendi zaaflarının başkalarına ne gibi zararlar vereceğini en azından düşünmeli, bakın uygulamalı demiyorum en azından düşünsün ya. Kafasından geçsin. Bu hareketlerine elbet yansıyacaktır. Neticede biz de insanız biliyoruz “zaaf”  bu! Derin bir nefes alıyorum, bu olanları hala sindirmiş durumda değilim, sanırım ilk zamanlarda olduğu gibi olcam. Bilmem ne kadar etkili olur ama bir süreliğine de olsa insanları sevemiycem.

Mutluluğun insanın içinden geldiğini okumuştum geçenlerde oturduğum bir kültür-sanat  cafesinde. Evet gerçekten insanın içinden gelmeli ve mutluluk gerçekten sadece 2 dudak arasından çıkan bir tebessüm değilmiş.

Şu an çok gergin ve sitresli bir şekilde yazıma devam ettiğimi biliyorum ancak bu halimin olması gerektiğini ve  yanlış olmadığını bilme duygusu beni pişmanlığa iteklemiyor. Ancak son anda yaptığım yani sonradan pişman olacağımı bildiğim davranışların aslında o an verilmesi gereken tepkiler olduğunu bilmek ve pişmanlığın haksız olduğuna inandığın anlarda keşkelerin karşındakine  göre daha fazla olması; mutlulukla pişmanlık arasında kalan araaftan ifadesiz bir suratın pişmansızlığının çizginin öbür tarafında, mutlulukta olduğunu bağırıyor bana. Duyabiliyor musunuz?

Yazıyı yazmak beni rahatlattı diyemiycem ancak; biliyorum yüzleşmeler… Neyse…