İnsan, yaşadığı sıkıntı ve zorluk zamanlarında içinde iki farklı ses duyar. Bunlardan biri özveriyi, güzel ahlakı ve her zaman Allah’ın buyruklarına uygun davranmayı emreden vicdanının sesidir. Kişi bu sese kulak verdiğinde, her zaman Allah’ın hoşnut kalacağı tavrı gösterecek, sabır göstermeyi ve tevekkül etmeyi seçecektir. Duyduğu ikinci ses ise Kur’an’da Hz.Yusuf’un sözlerindeki gibi ‘var gücüyle kötülüğü emreden’ nefsinin sesidir.

Sponsor Bağlantılar

Bu ses kişiye isyanı, bencilliği ve çirkin davranışları fısıldar. Bu ikinci sese uyanlar, çok büyük bir kayba uğrar ve nefsi sözcüsü olarak kullanan şeytanı kendilerine dost edinirler.  Şeytan, insanları Allah’ın dosdoğru yolundan engellemek ister, insanı yanıltır ve kötü işlere sürükler. Bir zorlukla karşılaştığında insana her zaman için çıkarlarını düşündürür, özveriyi, merhameti çirkin ve zor gösterir.

Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Suresi, 168-169)

Şeytan, kıskançlığı ve büyüklenmesi nedeniyle Allah’a itaatsizlik ederek Hz. Adem’e secde etmemiş, kendinden aşağı gördüğü insanları Allah’ın yolundan saptırmaya and içmiştir. Kalplere sinsice kuruntular veren şeytan, insanları Allah’ın ve ahiretin varlığından kuşkuya düşürmeye çalışır, dünya hayatını insanlara süslü ve çekici gösterir. Gerçekte şeytan, vicdanın karşısındaki olumsuz güçlerin temsilcisidir.

Kişiye vicdanı her an doğruyu söylerken, şeytan hep yanlışı telkin eder. Ancak bunu sezdirmeden, sinsice yapar. Örneğin bir insanı, “sen zaten iyi bir insansın, Müslümansın, cennete gidersin” telkiniyle ibadet etmesine gerek olmadığına inandırmaya çalışır. Kişi, bunun şeytanın kasıtlı planı olduğunu anlamaz, kendi düşünceleri zanneder. Vicdanı insana her zaman gerçek dini yaşamasını söyler ancak şeytanın, nefsi aracılığıyla söyledikleri daha kolay geldiği için birçok kişi onun söylediklerine uyar.

Müminlerin zorluk ve sıkıntı durumlarında hemen vicdanlarına uymaları çok önem taşır. Çünkü önlerinde iki seçenek vardır; biri Allah’ın diğeri ise şeytanın ve onu izleyen taraftarlarının yoludur. Allah’ın yolu, vicdanlarına uyan samimi müminlerin yoludur. Diğerinde ise çıkarcılık, bencillik, ikiyüzlülük vardır; kısacası tüm kötü ahlâk özellikleri bu yoldadır.

Zorluk zamanlarında gösterilen sadakat üstün bir ahlâk özelliğidir. Musibetle karşılaşacak olurlarsa sadık ve güçlü olacaklarına dair yemin eden kimseler, zorluk anı geldiğinde yeminlerini unutur, kötü/çirkin davranışlar sergileyebilir, kin ve öfkeyle hareket edebilirler. Bir anda sabırsız, tevekkülsüz, isyankar davranabilirler. İşte bu zamanlar, nefsine ve vicdanına uyanların birbirlerinden ayrılacağı, kötü ahlâkın ortaya çıkacağı dönemlerdir.

Vicdanın, dünyada devam eden imtihandaki önemi burada karşımıza çıkar. Karşılaşılan her olayda hem vicdan hem de kötülüklerin kaynağı olan şeytanın sözcüsü nefis devrededir. Her ikisi de insanı kendi yoluna çağırır. Bu iki sesi ayırt ederek vicdanlarına uyanlar, Allah’ın hoşnutluğunu elde ederler.

Aslında bu hayatî seçim insan için hiç de zor değildir. Çünkü Rabb’i, insanı vicdanının sesine uymaktan haz alacağı şekilde yaratmıştır. Dine göre yaşamak, insan fıtratına en uygun olandır.

Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

İnsanlar ahireti, sonsuz cennet ve cehennemi düşünmediklerinden, dünyada çeşitli mazeret ve yalanlarla vicdanlarını rahatlatmaya çalışabilirler. Ancak yaşayacakları rahatlık geçicidir, kaçtıkları gerçeklerle ‘o gün’ karşılaşacaklardır, kesinlikle karşılaşacaklardır.

Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: “Andolsun, siz Allah’ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz.” Artık o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 56-57)

elif@elifalaca.com