Serdar YILMAZ AMASYA C. SAVCISI

TCK142/1-b de Düzenlenen Hırsızlık Suçu

Sponsor Bağlantılar

Gelişen ve değişen toplum yapısı ile birlikte yenilenme ve uyarlanma ihtiyacı hisseden hukuk kuralları; bağlı bulunduğu kültür, sosyal olgular ve değişik ihtiyaçlardan ayrı düşünülemez. Bu bağlamda; Türk Hukuk sistemi globalleşen dünyaya uyum için cumhuriyetin ilanı döneminden bugüne dek hukuksal açıdan birçok yeniliği iktibas ile çokta gelişmeden ilerleme göstermiştir.

Fakat bu durum artık ihtiyaçlara tam olarak cevap verememeye başlayınca, son 10 yıl içerisinde hukuksal konularda daha da süratli bir ilerleme kat edilmiştir. Bu açıdan özellikle Avrupa Birliği’ne uyum süreci yolunda birçok konuda olduğu gibi hukuksal açıdan da Ceza Kanunumuzda yenilemeye gidilmiştir. Bu durumun tamamen uyum süreci ile ilgili olduğunu ileri sürmek yerinde olmayan bir düşüncedir. Velev ki; süratle gelişen ve birçok yeniliğe ihtiyaç duyan Türkiye’nin bu konuda da düzenleme yapmaması düşünülemezdi. Bu bakımdan yenilenen ve ilk kez ortaya çıkan ihtiyaçlar, gelişen teknoloji ve değişen toplum yapısı ile sosyal ve kültürel ilerleme karşısında Ceza Kanunu alanında da yeni bir düzenleme yapmayı gerektirmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ nda düzenlenen hırsızlık suçu asıl şekli ile 141. maddede belirlenmiştir. 147. maddeye kadar[1] ise değişik halleri düzenlenmiştir. Bu şekli ile hırsızlığın öz yani ilk hali olan 141. madde adeta istisnai bir hal almıştır. Uygulama alanı da oldukça azalmıştır.

Burada Ceza Kanunu bakımından üzerinde durulan konu, hırsızlık suçunun nitelikli hali olan ve Türk Ceza Kanunu’ nun 142/1. maddesin (b) bendinde oluşturulan kanuni tiptir. Hırsızlık suçunun; herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, işlenmesi halinde verilecek ceza, suçun basit haline göre daha fazla olacaktır.

Söz konusu suç tipi, mahkeme ve Yargıtay kararları bağlamında incelenip değerlendirildiğinde, hırsızlık eyleminin en çok karşılaşılan şeklidir. Hayatın günlük ve olağan akışı içinde insanlar konutlarını ve işyerlerini yoğun bir şekilde kullanmakta ve yaşamlarının en büyük zamanını buralarda geçirmektedirler. Bu durum dünya düzeninin de doğal bir sonucudur. Bu şekilde hayatlarına idame eden bireyler ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile sahip oldukları maddi değerleri buralarda muhafaza etmektedirler. Mesela bir bakkal sahibi olan esnafın sattığı malları dükkânında muhafaza etmesi veya konutunda ikamet eden bir bayanın ziynet eşyalarını evinin gizli bir bölmesi ya da kilitli bir yerinde gizlemesi olasılıklarında bu durum söz konusu olacaktır.Veya bireyler yine hayatın olağan akışında kullandıkları bazı eşyalarını kilitleyerek muhafaza altına almaktadırlar. Bu eşyaların devamlı suretle kapalı bir yerde muhafaza edilmesi mümkün değildir. Mesela uzakta olan işyerine bisikleti ile giden birinin bu bisikleti işyerine yakın bir yere kilitlemesi çok karşılaşılan bir durumdur. İşte bahsedilen bu hallerin insan hayatında çok fazla karşılaşılması sebebiyle, kanun koyucu, söz konusu durumla ilgili ortaya çıkabilecek eylemleri öngörerek çeşitli düzenlemeler yapmıştır.

Hırsızlık suçunun; herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi halinde cezanın, suçun basit haline nazaran artırılması sebeplerinden biri de güven olgusudur. Birey işyerinde veya konutunda kendisini güvende hissetmektedir. Aynı zamanda malvarlığı da güvence altındadır. Yine diğer halde de kilit altına alınan eşya bakımından kilide bir güven duyulmaktadır.Başka bir neden de hırsızlık suçunun basit haline kıyasla, söz konusu eşyaya bir engele rağmen müdahale edilmesidir. Evet, konut veya işyerinde meydana gelen hırsızlıkta var olan bina engeline rağmen bir girişim söz konusudur. Yine herkesin girebileceği bir yere kilitlenerek bırakılan eşyada da kilit engeline rağmen bir müdahale vardır. Kanun koyucu bu kavramları da değerlendirerek hırsızlık suçunun bu şeklini diğerlerinden ayırmıştır.

Hırsızlık suçunun bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi durumunda genellikle başka kanuni tiplerde oluşmaktadır. Bunlardan ilki bu suç tipinin de nitelikli olmasını sağlayan bina veya eklenti içerisinde suçun işlenmesi halidir. 765 sayılı TCK zamanında bu suçun gerçekleşmesi durumunda, ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verilmemekte idi. Çünkü bu hal söz konusu suçun unsuru olarak kabul ediliyordu. Fakat 5237 sayılı TCK’ nda ise bu durum her ne kadar suçun unsuru olarak gözükse de ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçunun da oluştuğu kabul edildi. Bu durumla ilgili, Ceza Kanunu yeni değiştiği sıralarda eski kanun zamanındaki gibi uygulama yoluna gidildi ise de süreç içerisinde ve Yargıtay kararları ışığında konut dokunulmazlığını ihlal suçunun da ayrıca oluştuğu kabul görmüştür. Yine hırsızlık suçunun; herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi sırasında oluşan bir diğer suç tipi de mala zarar verme (m.151) suçudur. Bu durumda da yine ayrıca şartlar oluştuğunda, mala zarar verme suçundan da ceza verilecektir. Zaten 5237 sayılı TCK’ nda ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.6.md ile yapılan değişiklik[2] sonrası bu durum netleşmiştir. Ayrıca bu değişiklik ile basit halleri şikâyete tabi olan konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçları artık hırsızlık suçu ile birlikte işlenmeleri halinde şikayete tabi olmaktan çıkmıştır.[3]

Burada tartışma yaratan bir diğer husus, hırsızlığa konu malın çalındığı yer yani malın bulunduğu yere girmeden gerçekleştirilen eylemin ne olacağı meselesidir. Bu durumda TCK’ nın 142/1. maddesinin (b) bendinin gerekçesinde belirtildiği üzere, bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırılırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmediğinden içeri girilmeden mesela, el uzatılarak etrafı çevrili bir bahçeden alınan el arabası veya bir işyerinin açık olan camından elde bulunan değnek yardımı ile çantanın alınması durumlarında da artık söz konusu nitelikli hal oluşacaktır. Çünkü burada suça konu malın bulunduğu yer önemlidir. Eğer bu yer bina veya eklentisi vasfında ise bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçu oluşacaktır.

Bu nitelikli hale teşebbüs mümkün olduğu gibi zincirleme halde de işlenebilen bir suçtur. Aynı zamanda daha az cezayı gerektiren hallerde de bu nitelikli hal uygulama alanı bulacaktır. Mesela malın değerinin az olması veya kullanma hırsızlığı durumlarında diğer şartlarda oluştuğunda öngörülen oranlar dahilinde indirim söz konusu olacaktır. 

Sonuç olarak Türk Ceza Kanunu’ nun 142/1. maddesinin (b) bendinde düzenlenen;. herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi hali, işleyiş içinde çıkacak bazı aksaklıkların giderilmesi sonrası yerinde olan bir düzenlemedir ve uygulayıcılar tarafından titizlikle üzerinde durulan ve aynı zamanda pratikte soruşturma ve kovuşturmasına sıkça rastlanan bir kanuni tiptir.


[1] 142 ila 147.(dâhil) maddeler arasında ağırlaştırıcı ve hafifletici durumlar düzenlenmiştir.

[2] Genel kurulda, verilen önerge ile 142. maddenin 2. fıkrasına “ suçun, bu fıkranın ( b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde verilecek ceza 1/3 oranına kadar artırılır” cümlesi eklenmesi teklif edilmiş ise de bu teklif düzenleme içerisinde yer almamıştır. Yalvaç, Gürsel, “TCK, CMK, CGTİK İlgili Kanun ve Yönetmelikler” Adalet Yayınevi, Dördüncü Baskı, Ankara 2008, s. 258

[3] Gerekçesi: Adalet Komisyonunca kaç tane fiil varsa bu kadar suç kaç tane suç varsa o kadar ceza kural gereğince, hırsızlık suçunu işlemek için başkasının konutuna girilmesi veya mal varlığına zarar verilmesi halinde ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmetmek gerekir. Ancak, her iki suçun temel şekli, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olduğu için örneğin konut dokunulmazlığını işlemek suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesi halinde, konut dokunulmazlığının temel şekli uzlaşma kapsamına girmekte ve fakat hırsızlık suçu uzlaşma kapsamı dışında kalmakta ve bu durumlarda, uygulamada, hırsızlık suçundan dolayı soruşturmanın bekletilmesi veya ayrı yürütülmesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Belirtilen sakıncanın ortadan kaldırılması amacıyla 5237Sayılı Kanunun 142 maddesine fıkra eklenmesine ön görülen önerge kabul edilmiş ve Teklife, 6. madde olarak eklenmiş ve diğer madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir. Yalvaç, s. 262-263