Hızla değişen dünyada iletişim teknolojisinin de hızla gelişmesi, öğrenme ve öğretme süreçlerini içinde kullanılan yöntemleri değiştirmiş, son yıllarda bilgi edinimi bilişsel stratejilerin de etkisiyle sürece yönelerek öğrenmeyi etkileyen bütün değerlerin analizine yoğunlaşmıştır. Bireyin öğrenebilmesini, iletişim yeteneklerini ortaya çıkaran alt iletişim becerileri belirlemektedir. Ve “dili etkili olarak kullanabilme becerisi” kişinin iletişim yeteneğini belirleyen en önemli unsur haline gelmiştir. Anadili tam olarak gelişmemiş bireyler, anadillerini etkili öğrenme araçları olarak kullanamamaktadırlar.

Sponsor Bağlantılar

Anadillerini iyi bilen bireylerin yaşamları boyunca öğrenme çevreleri açık, bilgiyi bulma ve kullanma yetileri yüksek olmaktadır. Bu nedenle anadilini iyi kullanabilme yetisi öğrenme ve kendini geliştirmenin ilk ve en önemli adımı olarak kabul edilmektedir. Bireyin, bilgi ve yaşantı birikimini zenginleştirebilmesi, her şeyden önce, anlama ve anlatma becerilerini çok iyi geliştirmiş olmasını gerektirir. Çünkü bilgi ve yaşantı zenginliği, öğrenmeye koşut bir süreci içerir (Erginer, 2000). Bilgi aktarımını kolaylaştırarak öğrenmeyi çabuklaştırmanın en temel yolu ise bireylere anlama ve anlatma aracı olarak dille ilgili davranış örüntülerinin kazandırılmasıdır. Türk eğitim sisteminde, bireylere zihinsel gelişimlerine dayalı olarak dilsel becerilerin kazandırılması görevi İlköğretim birinci kademeden başlamak suretiyle verilir. İlk ve temel olan eğitimin bu sürecinde karşılaşılan sorunları değerlendirmek için böyle bir çalışma yapma yoluna gidilmiştir.

İçinde bulunduğumuz asrı, geçmişten ayıran en önemli özellik bilgi alışverişinin yoğun ve çok boyutlu olması, küresel bir değişimin içinde barındırmasıdır. Böyle bir asırda bireylerin ve toplumların saadeti, rahatı, gelişmesi ve geleceği bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve bilgiyi üretmeye bağlı bulunmaktadır. Bilgiye ulaşma, bilgiyi üretme ve kullanma ile ilgili donanım bireye hiç şüphesiz nitelikli ve birçok boyutla tasarlanmış bir eğitim ile ve bunun temeli olan ilköğretim ile olur.

Anadil eğitimi Dilbilimi üzerine kurulmakta, Öğrenim bilimi üzerine sonuçlanmaktadır. Bu iki temel öğenin birbirinden ayrı düşünülmesi imkânsız görünmektedir. Eğitim süreci içerisinde hedeflere ulaşmak için öğrencinin bütün derslerde alma ve ifade etme becerilerini yeteri kadar geliştirmiş olması gerekmektedir. Bu süreçte karşılaşılan problemleri örtbas etmek yerine, bu problemleri iyi analiz edip değerlendirerek gidermek öğrencilerin sağlıklı bir okul dönemi geçirmelerine yardımcı olmak gerekmektedir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar öğrencilerin sınıf arkadaşları ve öğretmenleri ile iyi ilişkiler içinde olduğu, iyi iletişim kurduğu sınıflarda daha iyi öğrendiğini ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi öğrenme çok uygun bir “Öğrenme İklimi”nde gerçekleşir. Öğrenciler sadece sınıftaki fiziksel ortamdan değil öğretmenin beklenti ve vaziyet alışlarından da etkilenir.

Olumlu bir sınıf iklimi (A Positive Classroom Climate) oluşturan faktörler,

Hedefe dönük rahat bir öğrenme ortamı

Sınıfın fiziksek özelliklerinin eğitim ve öğrenmeye uygun olması

İç ve dış motivasyonu yüksek öğrenciler

Mükemmel öğretmen öğrenci ilişkileri

Öğrencilerin kendi aralarındaki mükemmel ilişkiler şeklinde sıralanabilir.

Yukarıda bahsedilen fiziki özelliklerle ilişkili olan faktörden başka diğer bütün faktörlerin temelinde şüphesiz iyi bir iletişim yatmaktadır. Duygu ve düşüncelerini doğru ve eksiksiz bir şekilde ifade edemeyen ve karşısındaki bireyin anlatmak istediği mesajı algılayamayan öğrenci, böyle bir öğrenme sürecinde kaos yaşayacaktır.

Türkçe öğretimi için saptanan hedeflerin gerçekleştirilmesi büyük ölçüde öğrencinin çevreyle etkileşimine ve iletişimine bağlıdır. Diğer bir deyişle, etkili bir öğrenme- öğretmenin gerçekleşebilmesi için, ortamın iyi düzenlenmesi, öğretim etkinliklerinin iyi desenlenmesi ve öğretmen niteliğinin iyi olması gereklidir. Bu bağlamda, öğrencisine bilgi aktarımı yoluyla yeni davranışlar kazandırabilmeyi hedefleyen öğretmenin de etkili iletişimci özelliğine sahip olması, öğrencinin de bu bilgiyi almaya hazır olması gerekmektedir. Ana dili öğretmeni, araştırıcı, kaynaklara ulaşmayı bilen, kaynak ve kitap seçimini iyi yapabilen, Türkçe’yi iyi konuşan, hızlı ve etkili okuyan, iyi yazabilen öğretmen olmalıdır. Öğrenme büyük ölçüde etkili iletişimin ürünü ise, bunun gerçekleşmesi öğretimi gerçekleştirecek öğretmenin dili kullanma becerisiyle bağımlıdır diyebiliriz (Topbaş, 1998: s,12).

İki dilli ve çok kültürlü (İDÇK) bir toplumda yetişen çocuk, okula başladığında, düşüncesini, istek ve dileklerini dile getirmeye alışkın olduğu dilin artık okul denen yeni ortamda işe yaramadığını görmektedir.

Ruhsal, toplumsal ve duygusal ilişkilerdeki güvensizlikleri derleyip, toparlayan ve onlara güvenirliliği kazandıran o ana kadar kullanılan dilin okula başlamakla birlikte bu fonksiyonunu yitirmesi öğrenciyi zor bir durumda bırakmaktadır.

Bu zorluklar ve sıkıntılar özetle şu şekilde ifade edilebilir. Çocuk kendi dilini konuşmaya başladığında anlaşılmadığını görecek ve şüphe içine düşecektir. Bu durumu kendi için olumsuzluk olarak algılayacaktır. Bu çelişkili ortam çocuğun geleceğini etkileyecektir. Özellikle şahsiyet gelişimini de şekillendirecektir. Doğru bildiklerinin ve ona kadar kendi diliyle temel eğitiminde aldığı değerlerin belli bir oranda sarsılmasına sebebiyet verecektir.

Okula gelmeden önceki yaşantısında yoğun olarak ya da tek dil olarak kullanılan dilin okul ve sınıf ikliminde kullanılmaması öğrencilerin bu dili sadece kendi aralarında ya da dikkat çekmek için kullanmasına sebebiyet vermektedir. Dikkat çekmeye çalışmaları aynı zamanda bir yardım çağrısı olarak da algılayabiliriz. Öğrenciyle öğretmenin sağlıklı bir iletişim kurması Sınıf ikliminin vazgeçilmez bir unsurudur. Birleştirilmiş Sınıflı okullarda zamanla Anadil Türkçeyi öğrenen üst sınıftaki öğrenciler, okula yeni başlayan ve Türkçeyi hiç kullanamayan birinci sınıftaki arkadaş ya da kardeşlerine sınıf içi iletişimde yardımcı olmaktadırlar. Fakat bağımsız sınıflarda öğretmenler kimi zaman sadece beden dilini yoğun olarak kullanmak suretiyle sınıf içi iletişimi sağlıyorlar.

Okula gelinceye kadar ki sosyal, kültürel ve bilgisel birikimini kendi dilinde edinmiş olan bir çocuğa, okula geçiş döneminde sadece yeni bir dil ve kültür ürünleriyle eğitim öğretime zorlamak onu başarısızlığa itmekten başka bir şey değildir.

İki dilli ve çok kültürlü olan öğrencilere ders veren öğretmenlerin de çok iyi gözlemlediği üzere bu çocuklarımızın diğer öğrencilere nazaran okuma yazma becerileri daha geç gelişmektedir. Kendi dilinde gelişimini tamamlayamadan ya da öğrenim dili olan Türkçe ile ilgili bir ön eğitimden geçirilmeyen çocuklar İlköğretim birinci sınıfın büyük çoğunluğunda yeni bir dil öğrenmeye zaman ayırıyorlar.

Ortak dil olarak konuşulması gereken Türkçenin hala yurdumuzun bazı bölgelerinde çok az ya da hiç bilinmemesi bilinen bir gerçektir. Bu durumda olan ailelere yaygın eğitim kanalıyla verilmesi gereken eğitimin verilmemesi bu ailelerin çocuklarına da verilmemiş bir eğitim olarak görülebilir. En birinci eğitimin ailede verildiği göz önünde tutulduğunda iki dilli ve çok kültürlü olan çocukların okula başladığı yıllarda konuşma ve öğrenim dili olan Türkçenin kullanılmasında sorun yaşamamaları için okul öncesinden önlemler alınmalıdır (Yaman, 2006).

İlköğretim birinci kademe öğrencilerinin içinde bulundukları süreç Türkçe konuşma problemi yaşayan öğrenci grupları açısından daha da önemlidir. Bu öğrenciler okula, arkadaşlarına uyum gösterip, becerilerini geliştirmeleri için iletişimin gereği olan dil becerilerini en kısa zamanda edinmelidirler. Bu
gruptaki öğrencilere sahip okullar, idareciler ve öğretmenler bu geçiş dönemini kolaylaştırmalı, problemleri örtbas etmek yerine bu sorunları gidermeye çalışmalıdırlar.

Nisan, 2008

Ahmet Can ASRAĞ
Eğitim Programı Ve Öğretim Bilim Uzmanı-MEB

Kaynakça:

Topbaş, S. (1998). “Türkçe Öğretimi” Açık öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.

Yaman, B. (2006) “Yaygın Eğitim Yoluyla İki Dilli Ve Çok Kültürlü (İdçk) Ortamlardaki Çocuklara Türkçe Öğretimine İlişkin Yöntem Ve Teknikler (Göçler Ve İkidillilik)” Çukurova Üniversitesi, Adana

Erginer, E.(2000) “Anadil Eğitim Programları ve 2000’li Yıllar İçin Bir Model Önerisi”, Eğitim Araştırmaları Dergisi.