Yaman bir çelişki bu ülke.
Yıllarca ekmek dendi, aş dendi, özgürlük, kardeşlik dendi, devrim dendi. Beri yandan; başörtü dendi, cihat dendi, tek yol islam dendi. Aşk dendi, sevda dendi, ezan dendi, türkü dendi tükenircesine.
Kavgalar, katliamlar, idamlar yaşamdı. Sürgünler, işkenceler, ve dahası. Hep birşeyler uğruna öksüz kaldı çocuklar, yetim kaldı. Analar, eşler, bacılar dul kaldı, haraç mezat satıldı pazarlarda leş kargaları insan tacirlerince. rakı masalarına meze oldu kimi zaman. Çocuk yaşta emekçiler yetişti yıllarca, geçim uğruna. Kaçakçı olundu, mafya olundu, katil olundu çok zaman, bilinmeyen bu kavgalar uğruna. Belkide bilinen ama adı gizlenen. Yalakalıklar, yaltaklanmalar hep bu geçim denen şey uğruna.
Sağıda denendi, soluda denendi. Muhafazakarda denendi, sosyaliste denendi. Her nedense bu yaşananların içinde olan bireylerimiz, hükmetmeye başladıklarında bir anda kapitalizm denen meretin azı dişleri konumuna geçiverdiler. Ve her türlü öğütme işlemini çıkarları doğrultusunda umarsızca süregelen bir yeme sevdasında, doymak bilmez nefislerinden. Birer leş yiyici olup çıktıklar karşımıza. Baş kaldıranlar, direnenler, mücadele edenler aynı sitem ama farklı bir şekilde sindirilip durdu. Terörist dendi, parelel dendi, anarşist dendi, vandal dendi, marksist, leninist, çapulcu, ve daha sı dendi durdu. Nedense yönetenlere bir türlü kapitalist denmedi, dedirtilmedi ya da dendide geçiştiriliverdi.
Netice itibarı ile demem şuki; Acı veren Soma olayı olabilir bir kaza sonucu gerçekleşmiş bir facia değildir. Ne yazıkki buda kapitalizm denen meret sistemin doyurulması uğruna vuku bulmuş bir çaresizliktir. Şöyleki 40’lı yaşlar ve üstü iyi bilirki işçi sınıfının bazı hakları vardı ve bir çok işçi kesimi memurlardan daha iyi bir ücret karşılığında hizmet verirlerdi. Dahası ikramiyesi vardı, yakacağı vardı, giyeceği vardı, çift maaş uygulaması vb. hakları mevcuttu. Ama ne yazıkki yıllar içinde bu haklar birer birer işçilerin elinden alınıp nihayetinde 840 tl. gibi komik bir paraya çalıştırılmaya mahkum edilip kapitalizmin dişleri arasında sıkıştırılıp bırakılmış bir çiğnemlik lokma haline getirildi. Öyle bir lokma ki hiç bir haksızlığa karşı direnecek en ufak bir hareket alanı bile bırakılmadı.
TKİ’nin işletmeyi yaptığı dönemde bir ton kömürün 300, 400 dolara mal edildiği aynı maden ocağında, özelleştirme denen kapitalizmin bir sistemi ile peşkeş çekilmek için birilerine verilmiş aynı maden ocağında kömürün tonun maliyeti bu kez 23 dolara mal edilir bir duruma getirilmiş ve bu sonuçla azı diş övünç duyarak röportajlarda beyanat vermiştir.
Umarım bu ilk ve son olur, zira özelleştirme adı altında memleketin sayısız kurumları, arazileri, bu şımarık, kendini bilmez semirtilmiş nefis sahiplerine verilmiş durumdadır. Onlar kazandıkları ile memleketin en güzel yerlerine gökdelenler dikme yarışına girişe dursunlar. Bizim emeklilerimiz, işçilerimiz, dul ve yetimlerimiz, en düşük kira bedelinin 600 tl olduğu bir düzen içinde 840 tl ye geçinme telaşı ile yaşamaya çalışsınlar. Peki ama nereye kadar?
ve son söz kurandan;
FE EYNE TEZHEBUN.
NEREYE BU GİDİŞ ?
Bilal Bark