İçine atma duygularını. Savur dışarıya rüzgar alsın götürsün. Duyguların dört bir yana dağılsın. Asla içine hapsolma. At kendini dışarıya. Kenetlenmiş vücudunu aç, rahat bırak birbirini sıkı sıkıya tutmuş parmaklarını. Gözlerini aç ve bir günün daha içinde olduğunu gör.

Sponsor Bağlantılar

Sabah erkenden kalk, sonuna kadar aç perdeleri. Pencereyi de açmayı unutma ardına kadar. Başını pencereden çıkar derin bir nefes al önce. Güneş varsa eğer; seyret onu, seni içine çeken büyüsünü hisset. Çok uzaklardan gönderdiği ışığının dokunduğu her şeyi iyi izle. Yaprakların bir anda nasıl parladığını, onu davet eden her eve misafir oluşunu, camlardan içeriye kimseye fark ettirmeden girişini gördün mü? Kimse bilmeden sessiz sedasız… Yağmur yağıyorsa eğer; yağmur damlalarının toprağa değişine bak, çiçeklerin üzerinde oluşturduğu şekilleri daha önce görüp görmediğini düşün. Sanmıyorum ki göresin. Ve kar yağıyorsa eğer; en tepeden bir kar tanesi seç kendine, yavaşça aşağıya inişini, inerken diğer kar tanelerine çarpmamak için kıvrak dansını seyret. Sonra tekrar başa dön bir kar tanesi daha seç.

Gözünü alabildiğince uzaklara götür. En ötedeki ağacın büyüklüğünün nasıl da nokta kadar kaldığını, hafif sis altında uçmaya çalışan “V” çizmiş karga sürüsünü süz iyice. Yeşil tarları, rengarenk ağaçları olan ormanı hafızana al ki özleyince hatırına gelsin.

İçini büyük bir huzur kaplamadıysa devam et doğayı seyretmeye. Kuş cıvıltılarını duy. Onlarca ses cümbüşü arasında yalnızca onları dinle. Her birinin ayrı ezgisini keşfet. Eğer hazırsa tüm bedenin maceraya, kapat pencereyi. Ya da dur kapatma. Akşama kadar açık kalsın. Güneşi de, yağmuru da, karı da girsin içeriye.

Gidip bir müzik aç kendine. Öyle ağır olanlardan değil; hafif ve rahatlatıcı olsun. İstersen bir kitap al eline geç bir köşeye okumaya başla. Tüm gün istiyorsan kitap oku. Ama bir ara dışarıya çıkmayı unutma. Uyuma sakın, gez dolaş biraz. Kendini hazır hissettiğin an ilk adımını at dışarıya.

Deniz kenarında dalga sesleri eşliğinde martıları seyret. Bir martının onca uğraşından sonra ağzındaki balığı düşürüşüne hem üzül hem de sevin. Üzül; çünkü martının zahmeti boşa gitti aç kaldı. Sevin; çünkü balık kurtuldu o şimdi yavrularına kavuşacak. Ya da anne ve babasına. Deniz kenarında bir banka otur. “Sıcaaak simiiiit“  diye bas bas bağıran simitçiden bir simit al. Bırak üstü kalsın paranın. Ortadan ikiye böl simidi. Merak etme az sonra diğer yarısını vereceğin birini bulursun. Henüz ilk lokmayı attığında yanı başına usulca yaklaşmış bir deri bir kemik köpeği görürsün. Simidin yarısını ona ver. Deniz manzarası eşliğinde simidi bitir. Sonra eve dönmeye karar ver. Yolda gelirken gördüğün çiçekçiden bir gül al kendine. Rengi kırmızı olsun. Kendini ne kadar çok ihmal ettiğini hatırla. O gül sana bir armağan olsun. O doyumsuz kokuyu iliklerine kadar çek. Eve geldiğinde bir başka sen ol; bir başka gör, bir başka duy…

Hava kararınca açık pencereyi kapatmak için ayağa kalk. Son bir kez dışarıyı seyret. Bu kez sana gülümseyen yüzüyle bakan ayı fark et. Ayın yakınında duranlardan büyük bir yıldız seç kendine. Sırlarını, acılarını, hayallerini ona anlat. Sonra avucuna al yıldızı ve parmaklarını üzerine kapat. Yıldız sana işaret vermeden açma sakın. Yıldızın göz kırpışından sonra açabilirsin parmaklarını. Sen de teşekkür için bir göz kırp yıldızına. Birbirinize gülümseyişlerin ardından kapat pencereyi. Perdeyi de çek iyice.

Mutlu günün ardından yarına ulaşma umuduyla yatağa uzan. Bugünün heyecanını kalbinde hisset. Bugün de var olduğun için şükret Allah’a. Gözlerini yum ve kendinden geç bir süre sonra.