Mainz, 01.06.2012
 
İster hükümetin herhangi bir konuda yasa hazιrlιğι aşamasιnda iken ilgili konuyu „tartιşιlmak“ üzere kamuoyu önüne getirmesi metodu, isterse sayιn başbakanιn „Uludere“ konusunu gündemden düşürmek üzere gündeme taşιdιğι „ustaca bir manevra“ olsun, her iki durumda da bu ülkenin gündemini başbakanιn tek başιna dilediği gibi belirleme gücü olduğunu kabul etmeli ve görmeliyiz.Bu ve benzeri konularιn her ne kadar mahremiyeti havi olsa da tartιşιlmasιnda fayda görenlerdenim. Nitekim bir kaç günden bu yana hem mevzuatιmιzdaki mevcut durum konusunda ve hem de meselenin biyolojik boyutunda epeyce bilgilenmiş olduk. Başbakan ülkenin gündemini elbette ki „rüya“ `ya yatarak belirlemiyor. Hemen her konuda kendisine danιşmanlιk hizmeti vermekte olan yetkin kadrolarιn önüne getirdiği meseleleri belli başlι öncelikler ittihaz ederek gündeme taşιyor. Başbakan yerine bir bakan yahut başka bir kurum tarafιndan bu tür meseleler gündeme taşιnmιş olsa daha „şιk“ olur ama bizim ülkemizde malesef bu anlayιş yaygιn değildir. Kanarya sevenler derneği gibi bir dernekte bile mutlaka başkan konuşursa işler yürür aksi takdirde yürümez. Bu tabi ki tipik bir üçüncü dünya ülkesi refleksidir ama ne yazιk ki realite bu dur. Kürtaj gibi hayati bir mesele bile başbakan dιşιnda birisi tarafιndan gündeme taşιnmιş olsa medya`da ancak bir kare haber olabilir, hepsi bu.

Sponsor Bağlantılar

Kürtajιn yanιsιra “sezeryan” konusunun da tartιşιlmakta olduğunu görmekteyiz. Özellikle sezeryan konusunda ülkemiz kadιnlarιnda neredeyse bir „akιl tutulmasι“ yaşanmakta olduğu verilen resmi rakamlardan rahatlιkla anlaşιlabiliyor. Bu konularda insanιmιzιn yeterli „bilgi ve bilinç“ seviyesinde olmadιğι ortada. Kürtaj konusunun da benzer şekilde hoyratça istismar edildiği bir vakιa. Ülkeyi idare edenlerin böylesine önemli mevzulara kayιtsιz kalmalarι elbette düşünülemez.

Önce meselenin gelişimi üzerine bir kaç kelam edelim: Türkiyemizde uzun yιllardan bu yana sürdürülmekte olan planlι bir nüfus kontrolü olduğunu bilmeyen yok. Geçmişte aile planlamasι için servet harcayan gönüllü „laikçi“ işadamlarιmιzιn olduğunu da herkes biliyor. Hatta meselenin askerlikte ki „gece“ derslerinde üzerinde en fazla durulan konu olduğunu fiilen yaşayanlardanιm. Biz ülkemizin genç nüfusu var diye hava atιp dururken demografi alanιnda çalιşan bilimadamlarιnιn 2040 yιlιndan itibaren nüfus artιş hιzιmιzιn eksiye döneceği ve yaşlanmιş nüfus ile başbaşa kalacağιmιz gerçeğine dikkat çekmeleri manidardιr. Başbakanιmιza bütün bu bilgiler filtrelenip özet halinde geldiğinde o da ülkesinin geleceğini düşünen ve bunu dert edinen birisi olarak alenen en az 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyor. Aslιnda son zamanlara kadar hem kürtaj ve hem de sezeryan konusu sadece „jet sosyetelerimize“ ait olduğu için fazla bir yekün teşkil etmiyor, istatistik rakamlarι şişmediği için de bunlar konu haline gelmiyordu. Fakat son 20 senedir zenginleşen ve zenginleştikçe de habire „dünyevileşen“  müslümanlar hizmete ulaşma kolaylιğιnιn da katkιsιyla kürtaj ve sezeryan konusunu istatistik ilminin konusu haline getirmiş oldular. Kadιnlarιmιzιn „özenti“ hayranlιğιnι bilmeyenimiz yok. Bu konuda cesaret veren doktorlar ve „ekran hocalarι“nιn da katkιlarιyla tιbbi gereklilik gibi gerekçelere bakιlmadan önüne gelen bu yöntemleri kullanιr hale gelmiş. Memleketin bu ahvali ortada iken konunun tartιşιlmamasι olmazdι. Ancak henüz böyle bir durum yok ama kürtajιn „yasaklanmasι“ bence doğru bir yaklaşιm değildir. Evet, kürtaj benim iman ve ahlâk ölçülerime göre kesin olarak bir „cinayettir“. Hatta bence bu cinayet yetişkin birini taammüden öldürmekten daha ağιr bir cinayettir, zira o kişinin en azιndan bir savunma ihtimali vardιr. Fakat anne karnιndaki tamamen savunmasιz bir „canlιyι“ katletmek daha ağιr bir suçtur. O halde yasaklanmasιna neden karşι çιkιyorsun bu bir çelişki değil mi denebilir. Tabii dir ki, laik bir ülkede bütün kurallarι „din dιşι“ belirleyip sadece bu konuda din emri uygulamaya kalkιşmak dine de dindara da haksιzlιk olur. Yasaklamak yerine meselâ kürtaj konusunu daha fazla denetim mekanizmalarιndan geçirmeyi zorunlu kιlan bir düzenleme yapιlmasι daha yerinde olur. Bu konuda ama özellikle de sezeryan konusunda insanιmιzι çok daha iyi bilinçlendirmek için sağlιk bakanlιğι çok ciddi bir bilgilendirme seferberliği başlatabilir ve hatta laikçilerimiz kudurmazsa Diyanet İşleri Başkanlιğιmιz da bu konuda inisiyatif alιp ciddi bir bilinçlendirme hareketi başlatabilir.

Ben bu konularda rakamlarι; hakikaten özenti ile hareket eden ve bir miktar para görmeye başlayan, sevmiyorum ama hadi o kelimeyle diyelim „muhafazakâr“ kesimin kabarttιğιnι dolayιsιyla burada önemli bir kιrιlma yaşandιğιnι düşünüyorum. Dolayιsιyla yukarιdaki tekliflerimizin zaman içinde ilgili rakamlarι makul seviyelere çekebileceğini düşünenlerdenim.

Hem sayιsal ve hem de doğurganlιk olarak az sayιda bulunan ve şimdi ekran ekran gezerek ve hatta biraz da edepsizce yakιştιrmalarda bulunan laikçi sosyetelerimize lafιm yok. Onlarιn bir canlιnιn ölümü ile o kadar ilgili olduklarιnι sanmιyorum. Modern(!) bireyler için hayvan sevgisinin daha orijinal olduğu malumumuz. Kürtajι kadιnιn bedeni üzerindeki tasarruf hakkι olarak görmekte olan bir zihniyete ne denebilir?

Beden benim diyor, istediğim gibi tasarruf ederim. Vücudumu „deforme“ ediyorsa mutlaka sezeryan yaptιrιr, bir kaçamak yaptιysam neden diğer koruma yollarιna başvurup da „zevkimden“ mahrum kalayιm, hamile kalιrsam aldιrιrιm. Ne aldιrιyorsun, pazardan elma mι diye soramazsιn. Sorsan ne olur, sana ne diyecek hem de küstahça. Peki sen bir katilsin dersen bu defa da hakaretten sana dava açacak kadar küçülecek. Tek dünyalιlara bunlarι anlatmak gerçekten mümkün değil.

Biz çift dünyalιlar için son birkaç kelâm edip bitirelim.

Kürtaj tιbbí bir zaruret olmadιğι sürece müslümanlara yasaktιr. Kanunen yasak olsa yahut serbest olsa ne olur. Kanundan kaçan çok ama Allahtan kaçmak mümkün değildir. Ne kadιnιn ne de erkeğin bedeni kendine ait değildir. Bu beden benim, sahibi benim diyen ya zιr cahildir yahutta deli. Bu beden nereden senin oluyor. Müslüman dünya`ya sahip olmaya değil şahit olmaya gelir. Bedenin de aklιnda, paran ve servetinde, çocuklarιn da alιp vermekte olduğun nefeslerinde senin değildir. Unutma onlarιn hepsi sana emanettir. Günü geldiğinde emaneti sahibine teslim etmekle yükümlüsün. Müslüman „hazzperest“ yahut „zevkperest“ olarak yaşayamaz. Müslüman sadece „hayr“ olanιn peşinden gider. „Keyfim öyle istedi, Pek keyif aldιm, zevkten dörtköşe oldum“ bu ve benzeri nefsi putlaştιran sözcükler müslümanlarιn sözlüğünde yer bulamaz. Tabi sözümüz sadece „müslüman“ iddiasιnda bulunanlaradιr. Yoksa küçücük beyniyle kendisinde „Tanrιsιnι bile atama“ küstahlιğι vehmeden kibir abidelerine sözümüz yoktur.

Baki Selâm ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem />Mainz/Almanya