Mainz, 27.12.2012
 
Kimilerine göre icranιn önünde ayakbağι kimilerine göre ise demokrasinin vazgeçilmez unsurlarι olan bu kuvvetler elbette ki kara, deniz ve hava kuvvetleri değil. Gerçi memleket dizaynι açιsιndan bunlarι da vazgeçilmez sayan marjinal bir grup var ama onlar devede kulak kabilinden…
Demokrasi olsun olmasιn dünyanιn hemen her yerinde bir şekilde mevcut bulunan yönetim anlayιşιnda sözü edilen kuvvetlerin Yasama, Yürütme ve Yargι dan ibaret olduğunu biliyoruz. Bu kuvvetlerin her düzende olduğu bir vakιa. Meclisi, Mahkemesi olmayan bir ülke ben bilmiyorum. Ancak tabiidir ki bu kuvvetlerin siyaset düzeni içinde nasιl konumlandιrιlmιş olduklarι önemlidir. Yaklaşιk ikiyüz yιldan bu yana tutku ile bağlanmιş olduğumuz Batι dünyasιnda bu kuvvetler düzenlenirken birbirinden bağιmsιz ama birbirine karşι sorumluluk sahibi olan birbirini nakzeden ve engel yada rakip olan değil birbirini tamamlayan ve karşιlιklι denetleyen bir mekanizma biçiminde düzenlenmiş ve gördüğümüz kadarιyla başarιlι bir şekilde de çalιşmaya devam ediyor. Bizim gibi her 10 yιlda bir „darbe“ geleneği olan ve demokrasiyi de bir şekilde tepeden inmeci yaklaşιmla ve bunu isteyenlerin istediği kadar bir demokrasi ile yönetilmeye alιştιrιlmιş toplumlarda ise bu kuvvetler icat edildikleri topraklarιn aksine birbirine rakip olmanιn ötesinde çoğu zaman „hasιm“ bile olabilmektedirler. İşte problem de buradan kaynaklanmaktadιr. Eli kanlι bir uygarlιk olduğuna bütün bir samimiyetimle inamakta olduğum Batιlιlar, ilgili kuvvetler arasιnda çok güzel bir sistematik kurarak sağlam bir işleyiş elde etmişlerdir. Türkiyemizde ise bu konularda daha yakιn geçmişte çok can alιcι sorunlar yaşanmιş ve hâlen de yaşanmaktadιr. Şimdi kimisi bu kuvvetler yeterince „ayrι“ değil daha da ayιralιm derken kimileri kuvvetleri „birleştirelim“ hevesindeyken kimileri de ilgili kuvvetlerin „hak, sorumluluk ve yetkilerini“ düzenleyelim demektedirler. Yasama, Yürütme ve Yargι erklerinin tek bir elde toplanmasι elbette ki „dikta“ tehlikesini çağrιştιrιr. Bunun tehlikeli bir yol olduğu zaten biliniyor. Üzerinde konuşmaya bile değmez. Zira bu tartιşmayι çιkaran Başbakan ve onun kadrolarιnιn böyle bir talebinin olmadιğι ve hatta olamayacağι çok aşikar. Peki neden bir tarafta ayrιlιğι bir tarafta birleşmeyi savunanlar var gibi sunuluyor bu konu kamuoyuna. Ülkede muhalefet yapmasι için toplum tarafιndan meclise gönderilmiş bulunan partilerin öylesine kötü bir performansι var ki mecburen işi bu olmadιğι halde muhalefet etmeye soyunan bazι „beyaz“ lar olayι bu şekilde sunup mevzi kazanmaya gayret ediyorlar. Hele bazι entel takιmι var ki onlar her kuvvet kendi başιna buyruk olsun ve ne isterse yapsιn demeye getiriyorlar ki bu en hafif tabirle bir „zιrvalama“ dan ibarettir. Kuvvetler ayrι olsun, kuvvetler eşit olsun, kuvvetler birleştirilsin, esasen bu üç tezin üçü de yanlιştιr. Bir yanlιşι başka bir yanlιşla düzeltmeye kalkιşmak bir başka yanlιşa meydan verecektir. Mesele ne kuvvetleri eşitlemek ve ne de ayrιştιrmaktιr. Zira ayrιştιrmak kaosu, birleştirmek diktayι, eşitlemek ise yozlaşmayι getirir. Önemli olan bu kuvvetlerin yetki ve sorumluluklarιnι, hak ve selahiyetlerini evrensel normlara uygun bir şekilde yeniden dizayn etmektir. Buna rağmen sorunlar olabilir mi, elbette olur ama bugün yaşanmakta olanlar bir daha yaşanmaz. Bunun en kestirme yolu da bu düzenlemelerin tamamιnιn Milletin vekilleri tarafιndan yapιlmasιdιr. Aksi takdirde başarι sağlamak yine de mümkün olmaz. Bugün için zaten Yasama ile Yürütme yetkisi pratik olarak tek elde toplanmιş durumdadιr, bu bir realite. Ancak yürütmenin başιndaki Başbakan buna rağmen yine de şikayet ediyor. Dolayιsιyla yeni politika üretmekten aciz olan muhalefet işte buna daha çok içerliyor ve söyleyecek sözü olmadιğι için de çoğu zaman ağzιnι bozmayι tercih ediyor. Türkiyemizde esas şikayet edilen meselenin Yargι konusunda olduğu açιk. En azιndan Başbakanιn şikayetinin bu noktada olduğu çok açιk. Bu da aslιnda kabul edilebilir bir durumdur. Zira ülkemizde bu kuvvetler ayrιlιğι denen ve Hindistan inekleri gibi kutsallaştιrιlan bu prensibin 27 mayιs darbesinin ürünü olduğu gerçeğini de gözönüne aldιğιmιzda ve Yassιada Mahkemeleri ile 367 şaklabanlιklarιnι kιsaca hatιrladιğιmιzda adeta görünmez bir iradenin ülke yönetimini milletin tasarrufuna bιrakmamak için ciddi önlemler aldιğιnι müşahede etmekteyiz. Bazι akιl fukarasι zavallι insanlar ise kuvvetlerin sadece ayrιlιğιndan değil eşitliğinden dem vuruyorlar ki bunlarι geçelim. Demokrasi olsun isteniyorsa Egemenliğin bilâ kayd-u şart milletin elinde olmasι gerektiği açιktιr. Memleketimizde özellikle de yüksek yargι adalet dağιtan bir organ olmak yerine „ideolojik“ kaygιlarla hükumete ciddi bir muhalefet etmekle uğraşmaktadιr. Yargιnιn işlevi adaletsizlik ve hukusuzluklarι düzeltip vaki anlaşmazlιklarιn hukuka uygunluğunu denetlemek olmalιyken biz de yargιnιn idarenin kararlarιnι denetlemesi olayι kutsal hale getirilmektedir. Madem ki yürütme (sayιsal çoğunluk gereği) yasama tarafιndan yeterince denetlenememektedir o zaman bu işi yargι kendi başιna yapmalιdιr. Üstelik bunu yaparken kendi sιnιrlarιna uymasι bile gerekmez. Sözümona bir belediye meclisi bir otobüs biletinin fiyatιnι bile danιştaya sormadan belirleyemez. Böylesi acayip bir durum „yargιçlar devleti„ sonucuna yol açmaz mι?

Sponsor Bağlantılar

Akιl sahibi hiç kimse yahutta nasιlsa hâlâ yargιda zamanιnda yerleştirdiğimiz ideolojik elemanlar önemli mevkilerdedir diye inanmayan hiç kimse böylesi bir durumu demokrasi olarak adlandιramaz. Bütün bunlarι söyledikten sonra pekiyi kuvvetlerin tamamι tek elde mi toplanmalι ve bu bir diktatörlüğe yol açmaz mι? Diye sorluabilir. Elbette ki buna yol açabilir ama zaten kimsenin bunu savunduğu yok. Mesele kuvvetleri birleştirmek yada ayrιştιrmak değildir. Mesele Millet egemenliğinin kime sorularak üç ayrι kuvvete bölüştürüldüğüdür. Vazgeçilmez olan Milletin egemenliğidir. Millet kendi egemenliğini hangi organlar vasιtasιyla kullanacağιna bizzatihi milletin kendisinin karar vermesi gerektiğidir. 27 mayιs darbecileri bu millet yüzünden ellerine başbakan kanι bulaştιrdιklarιndan ve çok yakιn bir gelecekte bu milletin yine de “jakoben mühendisler“ yerine „göbeğini kaşιyan adamlarι“ tercih edeceğini gördüğü için zaten egemenliği bölüştürmüştür. Devletin kemalist felsefesini ciğerlerine kadar solumuş bulunan devletçi hakimler kanalιyla iktidarι nasιl olsa beyazlar dιşιnda kimseye bιrakmayιz düşüncesiyle bu bölüşüm ve ayrιm getirilmiştir. Mevcut düzende çok ciddi reformlar yapιlmasι gerektiği açιktιr. Ancak görünen o ki böylesi radikal değişikliklere çok uzakta bulunmaktayιz. Bu durumda yapιlmasι gereken yargι yerindelik denetimine de girsin ve idarenin her kararιnι kendi ideolojik şârtlanmasιna göre kararlaştιrsιn, yani hükumete muhalefet edip hukuku muhalefet aracι olarak istismar etsin diyemeyiz. Mahkemeleri toptan kaldιralιm da diyemiyeceğimize göre ve var olan bu devletçi hakimlerin zihniyetlerini de bir kaç günde olumlu hale yani vatandaşι ve hizmeti önceleyen bir anlayιşa çeviremiyeceğimize göre özellikle yüksek yargι konusunda Millet Meclisinin yetkilerini arttιrmak yerinde olacaktιr. Sözkonusu atamalarιn büyük bir
kιsmιnι Meclisin doğrudan yapmasι halinde tam demokratik yeni bir anayasa yapιlana kadar ülkenin yönetilebilmesi mümkün olacaktιr.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya