Türk Ulu Tanrı’nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans’ın Türk’e secdesi
Bu ses insanlığa hakkın müjdesi
Bu seste birleşir bütün yürekler
Ya Allah…Bismillah…Allahüekber!..
MUHAREBE SAFHASININ GELİŞİMİ
Türklerin Anadolu’ya yaptıkları akınlarda başkaları gibi yöre halkına kıyım ve tahribat yapmayıp, adaletle muamelesi, zalimleri ortadan kaldırmaları, can, mal, ırz emniyetini sağlamaları halkın Selçuklu idaresini gönülden tercih etmesini sağladı. Tabiî ki bu durum Bizans’ı telaşlandırdı. Türklerin doğu seferine çıktığını öğrenen Romen Diojen, 13 Mart 1071de İstanbul’dan Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Ermeni ve Rumeli’de yaşayan İslam dinini kabul etmemiş Peçenek ve Uz Türklerinden de askerlerden oluşan 200.000 kişiyi aşkın kuvvetiyle Anadolu seferine çıktı. Diojen öyle azimliydi ki azmini askerlerine şu sözlerle ifade ediyordu: ”Doğu sınırlarımızda bir İslam tehlikesi belirmiştir. Ordumun başında bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmaya gidiyorum.”
ZAFER GÜNÜ
25 Ağustos gecesi Alparslan, ayırdığı bir kuvvetle Bizanslıları atılan ok ve naralarla bütün gece taciz ettirip yorgun düşürttü.26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, atından inip secdeye vardı ve :“Ya Rabbi niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret” diye dua etti. Sonra askerlerine dönerek:”Burada benimle birlikte cihat etmekte ve ayrılmakta serbestsiniz” dedi. Sultan, beyazlar giydi atının kuyruğunu bağladı ve eline er silahı olan gürzü alıp askerlerine şu etkileyici sözleri söyledi:”Askerlerim! Şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Bende sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarın ve ona bağlı kalın. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”Sultanın bu nutku muharebe öncesi askerlerin moral bulması ve tabiri caiz ise gaza gelmeleri için çok etkili olacak bir konuşmaydı. Biranlık kendinizi o gün orada düşünün. Karşınızda sizden daha donanımlı ve yaklaşık 4–5 katı büyüklüğünüzde bir kuvvet var. Ve sizin Kumandanınız diyor ki “Ya Rabbi niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret. Askerlerim! Şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.” Ölüme koşmak için bir dakika düşünür müydünüz? Birçoğunuz düşünmezdiniz herhalde. Çünkü o gün Allah davasını yaymak için tereddütsüz ölüme koşanların torunlarısınız sizlerde. Muharebe sonucu Türklerin ok gürz ve kılıçlarından kurtulanların akşama teslim olmaya can attıkları görüldü. Yaralı halde esir alınan İmparator Diojen, Sultanın yanına geldiğinde utancından başını kaldıramıyordu. Ama bizim Sultanımız, Diojen her ne kadar savaş öncesi kin kusmuş ve kazandığı takdirde yapacağı işkenceleri çevresine anlatmış olsa da onu nezaketle kabul etti ve oturttu. “Eğer zafer sizin olsaydı ne yapardınız?” diye sordu. Diojen muharebe öncesindeki kadar cesur ve açık sözlü değildi. Öldürteceğini söyleyemedi ve “Kamçılatırdım” dedi. Alparslan:”Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz” dedi. Türk Sultanını kendisi gibi zalim zanneden Diojen:”Ya öldürtürsünüz, ya da İslam memleketlerinde esir olarak dolaştırır, süründürürsünüz. Belki de… Mümkün görmüyorum ama affedersiniz” dedi.
Alparslan, yenilgiye uğramış bir insanı daha fazla küçük düşürmek istemedi. Bizans İmparatorunu affetti. Ağır şartlarda anlaşma imzaladı. Romen Diojen Bizans’a döndü. Döndü ama dönünce ne oldu? İşte burada Türk Milleti’nin diğerlerinden farkını ortaya çıkaran bir olay yaşandı. Romen Diojen, kendisine sahip çıkılacağını zannederek gittiği Bizans’ta Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürtüldü. Bu zaferden sonra Türkler Anadolu’ya büyük kavimler halinde yerleşmeye başladı. Kültür, sanat ve sosyal yönden müesseseler kuruldu. Şehirler günümüzde de hala bulunan çok önemli eserlerle süslendi.
ZAFERİN GENEL ANALİZİ
Türk tarihi ve kültürü açısından çok önemli olan ve dönüm noktalarından birisi olan bu zafer incelenirken dikkat edilmesi gereken hususlar da var. Türk Milleti’nin azmini ve hoşgörü anlayışını bir kez daha gösteren bu zafer sonucu Türkler, gidip de orada bulunan ahaliyi evinden atıp onların yerine mi yerleşti? Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Türkler zaferin ardından Anadolu’ya büyük kavimler halinde gelmiş ve çoğu kırsal alanlara yerleşip tarım ve hayvancılık işleriyle uğraşmıştır. Şehirlerdeki Rum ve Ermeni ahali, yine eski işlerine devam etmiş, can, mal ve ırzlarına en ufak bir zarar verilmemiştir. Ondandır ki bu millet binlerce yıldır bu topraklar üzerindedir. Bir diğer önemli husus ise; yılardır Malazgirt’in “Türklerin Anadolu’ya girdiği zafer” olarak bilinmesi. Evet, Malazgirt Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi bakımından önemli bir zaferdir. Ama ondan önce Anadolu’da Türk yoktu demek de bence çok doğru olmaz. Büyük zaferlerimiz incelendiğinde görülecektir ki; bizde zafer sadece kılıçla, okla, yayla kazanılmaz. Biz zaferi ozanımızla, askerimizle, dervişimizle, mehterimizle yani her şeyimizle topyekûn kazanırız. Birçok zaferimizden önce de oraya gönderdiğimiz dervişlerimiz ve erenlerimizle bölgeyi manevi olarak fethe hazırlamışızdır.
Türk Gençliği olarak bunları iyi bilmeliyiz. Geçmişimizi iyi bilmeliyiz ki geleceğimizi ona göre şekillendirelim. Bu topraklar üzerinde bin yıllık süre zarfında on milyonlarca şehidimiz var. Yani bu topraklar kanla beslenen topraklar. Bedeli ağır ödenmiş. Buralar on milyonlarca şehidin kanı ile bu günlere geldi. Ancak ve ancak bir o kadar kanla geri verilir. Bu on milyonlara ve atamız Sultan Alparslan’a layık olmaya çalışmalıyız. Bu da maalesef ki sadece yazmakla veya söylemekle olmuyor. Cumhuriyet’imizin 100.Yılı yaklaşıyor. Cumhuriyet’imizin 100.Yılı 2023’de “Lider Ülke Türkiye” olabilmemiz için günümüz Türk Gençliği, kendisini geliştirip, inanıp, azimle çalışıp iyi yerlere gelmeli ki bu ülkeyi “Kalbi Türklük aşkıyla ve Türk Dünyasıyla atan, yaptığı işlerde Cenabı Allah’ın emir ve yasaklarını gözeten” insanlar yönetsin. İşte o zaman belki bize bırakılan bu emanete biraz sahip oluruz.
Açılış gibi kapanışı da destanlar şairi Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU’nun Malazgirt Zaferi için yazdığı marştan bir bölümle yapmadan önce küçük bir bilgi daha vermekte fayda var. Malazgirt, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin güzide şehirlerinden Muş’un sınırları içerisinde bulunmaktadır ve muharebenin yapıldığı alanı kapsayan ilçenin de adı Malazgirt’tir.
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya…
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya!
En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah…Bismillah…Allahüekber!..
16.08.2009
Emrullah TÖREN
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
– 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
– Biz de onlara yaklaşıyoruz.
alpaslaın söylediği ünlü bir sözünü bilen 🙂
Ben yazılarımda siyasi görüşümü bastıra bastıra vurgulamam arkadaşım.Bu siyasi görüşümü sakladığım anlamına da gelmez tabi ki.Her şey gerektiği yerde ve zamanında…
Bırak da herkes istediği lafı kulansın.Kısır tartışmalarla burada zaman harcatma…
Bırak da herkes kendi görüşüne ve kulanacağı kelimelere kendi karar versin.
Anlatacaklarımı direk söylerim 2023 v.s bu lafları hangi siyasi tarafın kulandığı belidir zaten senin söylemene gerek yok ki
Bu üslup bir öğretmene yakışmıyor arkadaşım.Öyle ayak mayak yazarsan sana da “sen ne ayaksın” derler.
Bu yazıyı kısa da olsa Malazgirt hakında kısmi bilgi vermek ve kendi fikirlerimi üç-beş cümleyle anlatmak için yazdım.
Orada Ülkücülük ile ilgili herhangi bir vurgu veya bu işleri sadece Ülkücüler yapabilir diye bir ibare görüyor musun?
13 sene kalmış,hiçbir şey değişmeyecekmiş,ben de biliyormuşum…
Ben,Alah’a şükür ki yazdıklarımı veya söylediklerimi uygulamaya da elimden geldiği kadar,gücüm yetiği kadar çalışıyorum.
Bu hedefim doğrultusunda da o günlerde siyasete olsun,akademik kadrolarda olsun veya bürokraside olsun.Bunlardan birisinde ila ki iyi yerlerde olacağım.Ben,bu hedef doğrultusunda ilerliyorum.Bunun sadece lafta mı olacağını,yoksa icrata de dökebilecek miyim bunu Alah ömür verirse o günlerde beraber göreceğiz.
Bir ikincisi de 2023 deniliyorsa,aman ha o gün olmazsa bitik diye bir şey yok.Veya ila ki o gün olacak diye bir şey yok.O beli bir hedef konmak için ve Cumhuriyet’in 100.Yılı olması dolayısıyla işe biraz maneviyat katmak için söylenmiş bir söz.
Ben,eleştiriye her zaman açığımdır.O konuda yanlış anlaşılmasın.
Gerçek ismin nedir bilmiyorum kardeşim.Bu yüzden kardeşim diyeceğim.
Şimdi bak kardeşim,ben yazımda Ülkücü,Demokrat,Liberal,vesaire vesaire ayrım yapmadım.”Türk Gençliği” olarak dedim.
Artık tek ayrımın “Bölücü” ve “Karşısındakiler” olarak yapıldığı günümüzde; sen çıkıp da aklı başında,evli barklı,okuyan,yazan hem de öğretmen olan birisi olarak “şu ayak,bu ayak” gibi hoş olmayan tabirlerle tanımlar ve kendi içimizdeki birliği bozarsan, biz yılarca 30 yıl önce olduğu gibi birbirimizle uğraşmaya devam ederiz.
Bilmem anlatabildim mi?
Bu ülkücü ayaklarıyla olmuyo bu işler. 2023 e şurda 13 sene kldı o zaman da gelecek ve hiç bir değişme olamayacak bunu siz de biliyorsunuz.