Gitar kursundan çıkmış eve doğru gidiyordum. Elimde telefon, kulağımda kulaklık. Hava çok sıcak, sırtımda gitar. Bir de dar bir gömlek giymişim, ayağımı yara yapmasına rağmen sırf gömlekle uyumlu diye o ayakkabıyı giydim, farkında değilim topallıyormuşum. Parkın ordan geçerken bir sesle irkildim.

Sponsor Bağlantılar

Ardından bir el dokundu arkadan sağ omzuma. Arkamı döndüm. Şöyle tahminen 60-70 yaşlarında bir amca. Ömründen geçen her yıl, saçlarına bir ak kondurup terketmiş yaşlı adamı. Hemen kulaklığımı çıkardım. ‘Buyur amca’ dedim, tüm samimiyetimle. Yaşlı adam tek kelime etmedi. Önce gözlerini güneşe bakar gibi kıstı, üstüme başıma baktı. Sonrada kolumdan tutup banka oturttu. Başka brir olsaydı itiraz eder, sesimi yükseltir oradan uzaklaşırdım. Ancak bu yaşlı adama sesimi yükseltmek aklımın ucundan geçmiyordu. Oturduk banka, tam ne olduğunu soracaktım ki yaşlı adam konuşmaya başladı.

‘Neden yüzün düşük? diye sormayacağım. Çünkü neden olduğunu çok iyi biliyorum evlat. O gömlek seni çok sıkıyor, rahat değilsin o gömlekle. Hele ki sen narçiçeği rengini hiç sevmezsin, değil mi?’. Bu sözleri şaşkın bir halde dinliyordum. Yaşlı adam sözünü kesip, gülümsemişti. Ve devam etti. ‘Ah birde o ayakkabıları giymişsin. Yazık günah değil mi sana? Hadi herşeyi geçtim birde gitar kursuna gidiyorsun zamanına yazık. Ah evladım ah yanlış yoldasın.’. Ben büyük bir şaşkınlık içerisindeyken, bu eleştiriyle kendime gelmiştim. ‘Amca neyim yanlış benim, ne hatamı gördün? Ayrıca nerden biliyorsun sen bu ayakkabının ayağımı acıttığını?’ dedim. Elini koluma vurdu. ‘Evladım bunu anlamak için kahin olmaya gerek yok, topallıyorsun. Zamanını boşa harcıyorsun. Bu tasaları sırf kız seni beğensin diye çekiyorsun. Bana kızma oğlum. Bir kız içinde şekilden şekile sokma kendini. Seni seven, seni sen olduğun için sevsin. ‘demişti yaşlı adam. Aylardır beni gözetliyormuş gibi herşeyi birbir söylemiş, açıklamasız ardı sıra gelen gerçekler sinirlendirmişti. Ardından ekledi. ‘Bak delikanlı, gençsin beğenilmek senin en büyük gayelerinden biri bunu iyi bilirim. Senide işinden gücünden ettim, düşüncelerini, şarkını yarıda kestim. Kusuruma bakma evlat.’ dedi. Tam kalkıyordu. Bana döndü. ‘Seni olduğu gibi kabul etsin herkes, sen onların istedikleri gibi olma. İleride kendi doğrumu yapsaymışım dersin. Ben dedim evlat. Senin şimdi yaptıklarını bende yaptım. Sırf istenen gibi biri olduğum için kendi benliğimi kaybettim. Hayatımı kaybettim evlat. Eşimi kaybettim, ailemi kaybettim. Hayallerimi kaybettim.’ dedi sesi titriyordu. Cümlesini bitirdi ve uzaklaştı. Düşüne düşüne evin yolunu tutmuştum.

O zaman anlamamıştım yaşlı adamın ne demek istediğini. 2 yıl sonra gazetede ‘KİMLİKSİZ ÖLÜ’ başlığı dikkatimi çekmişti. Okumuştum. Sonradan resime gözüm kaydı. O meçhul yaşlı adamdı. Ölmüştü. Dediği gibi ‘benliğini’ kaybetmişti. Sürekli kimlik değiştirmiş fakat kendi kimliğini unutmuştu. 20 Kasım günü o gazete haberinden sonra hayatım değişti. Benliğimi buldum ve kaybetmemeye yemin ettim. Hayatımı o meçhul yaşlı adama borçluyum.

Siz belki hikayedeki adam kadar şanslı değilsinizdir. Sizin meçhul bir kurtarıcınız olamayabilir. Bu yüzden tekrar okuyun yazıyı. O yaşlı adam ne demiş size!