Özet

Bu çalışmada Nâzım Hikmet’in şiirindeki biçimsel farklılığa dikkat çekeceğiz. Çalışmadaki temel amaç Nâzım Hikmet’in Türk şiirine getirmiş olduğu ‘serbest vezin’i şairin şiirleri içerisinde göstermektir. Heceden ziyade serbest vezin, dörtlük ya da beyitten ziyade özgün şekillerin başarılı ve anlam bütünlüğü içerisinde ses ve biçim özelliklerine uydurularak nasıl kullanıldığını irdeleyeceğiz.
Şiirdeki biçimi ve ses ögelerinin şiire etkisini anlayabilmek için öncelikle şiirde biçimi oluşturan unsurlar ve ses ögeleri hakkında genel bir bilgi verdikten sonra biçim-anlam ve biçim-vurgu ilişkisine değineceğiz. Bu bilgiler ışığında Hikmet’in ‘Kerem Gibi’ ve ‘Makinalaşmak İstiyorum’ şiirlerindeki biçimsel ögeleri ve ses unsurlarını değerlendireceğiz.

Sponsor Bağlantılar

Sonuç olarak Hikmet’in şiirinin biçimlenmesinin tesadüflerden oluşmadığını ve şiirin biçiminin özüyle birleştiği görürüz. Bu durum çalışmamızda örnekler ile yer almıştır.

Anahtar sözcükler: Şiirde biçim, Nâzım Hikmet, Makinalaşmak İstiyorum, şiirde ses ögeleri, Kerem Gibi.

GİRİŞ

Nâzım Hikmet’in şiirinde biçimi ve ses ögelerini incelemeden önce mutlaka şiirde biçime değinmemiz gerekir.

Şiirde biçimi ya da bir başka ifade ile şekli açıklarken göze çarpan unsurlar dizelerin sayısı, sözcüklerin sıralanma ve bölünmeleri ile ilgili kalıplar ve bunların dışındaki değişik düzenlemelerdir. Bir başka tanımla Nurullah Çetin derki: ‘Şekil, şiirin iç ve dış unsurlardan birbirleriyle anlamlı ilgilere sokarak estetik bir kompozisyona kavuşturmaktır. (Çetin, 2004: 129)

Şiirin biçim açısından tüm dünyada bugüne kadar değişik kalıplarla kullanıldığı görülmüştür. Örneğin Arap, Fars ve Türk şiirlerinde rubai, beyit, gazel, kaside gibi türler kullanılırken Türk halk şiirinde mani, koşma, semai, divan gibi çeşitler, Japon ve Çin şiirinde haiku, tanka türleri, Batı şiirinde sonnet ve ballade’lar hep bu kalıpların geleneksel örneklerindendir. (Aksan, 2006: 244)

Şiirde biçimin temel unsurlarına kısaca değinecek olursak, genel olarak nazım çeşitlerinden bahsetmemiz gerekir. Ahengi sağlayan tüm unsurlar şiirde biçimi de etkilemiştir. Nazım şekillerini türlerine göre ayırırken de genel olarak bu unsurların etkisi görülür. Örneğin dörtlüklerden oluşan yabancı bir nazım şekli olan ‘Sarma Kafiyeli Nazım Şekli’, kelime sonlarındaki ses benzerliklerinden ortaya çıkmıştır. Bir başka nazım şekli olan Serbest nazım şekli mısraların sıralanışına göre meydana gelmiştir. Hacim bakımından şekil ya da görüntüye dayalı şekil denemeleri şiirde biçimi çeşitlendiren ve oluşturan alt başlıklardır.

Şiirde kullanılan biçim ve anlam bütünlüğü birbirini tamamlar. Şiirdeki anlam bütünlüğünden kastımız aslında biçim ve özün uyuşmasıdır. Biçim ve öz birbirine kenetlenmiş zincir halkaları gibidir. Biçimsiz öz ya da öz olmadan biçim olmaz. Aksi takdirde şiir bir anlam taşımaz. Biçimin etkisi de öz yönünden bu noktada belirginleşir.

Biçim ve şiir ilişkisini anlatan birçok yazıdan biri olan ‘Şiirde Biçimden Yoksunluk’[1] yazısında Veysel Çolak derki:‘ Şiirin varlığı, oluşturduğu biçim oranındadır denebilir.’ (Nayır, Bolat, 2003:270) Özdemir İnce ise: ” ‘Anlamı olmayan bir şiir, şiir değildir, çünkü artık dil de değildir.’ “. “Kısacası biçim anlamın yapısıdır. Şiirin biçimi anlamın biçimidir. Şiirin bu iki ögesini birbirinden ayırmak, birbirinin karşısına çıkarmak, birbirleriyle çarpıştırmak olanaksızdır. Çünkü biçimin biçimi değil, anlamın biçimi vardır.”demiştir. Bu durum bize şiirde biçimi, özden ayıramaz bir parça, ritmi ve ahengi yakalatan en büyük ögelerden biri olarak karşımıza çıkarır.

Şiirde biçimi incelerken üstünde duracağımız noktalar daha çok ses tekrarları, vurgu yani ses ögeleri ve görüntüye dayalı şekil denemeleri olacaktır.

Şiirde ses ögelerine kısaca değinecek olursak şiirde ses ögelerinden yararlanma, şiiri etkili kılan düz yazıdan ayıran en önemli noktalardandır. Ses ögelerini özele indirgeyecek olursak başta ritim olmak üzere, uyak, ölçü, cinas, ses yinelemeleri gibi ses ögeleri şiir dilini oluşturur. Ses ögeleri anlam ile bütünleşip şiiri etkili kılar. Ayrıca vurgu ve tonlama ses-anlam ilişkisinde ön plandadır.

Mısralarının sıralanışına göre şekillenen şiirlerdeki biçim, karşımıza ‘Kırık Mısra Düzeni’[2]ve ‘Somut Şiir’ olarak çıkar. Görüntüsünden ötürü Behçet Necatigil bu şekille yazılmış şiirlere ‘merdiven şiir’ demektedir.

Genel bilgilere değindikten sonra Nâzım Hikmet’in şiirlerinde biçime ve ses öğelerine değinecek olursak; Nâzım Hikmet’in daha çok ‘Kırk Mısra Düzeni’ ile yazdığı görülür. Nâzım Hikmet genellikle bu şiir biçimini kullanır. Nâzım Hikmet’in şiirlerindeki farklılığı ortaya çıkaran en dikkat çekici noktaların başındadır. Hikmet’in bu türü, gençlik yıllarında okuduğu Rus şair Mayakovski’den etkilenerek yazdığı da bilinmektedir. Bu türü şekil olarak şiir üzerinde gösterecek olursak;

VEDA

Hoşça kalın
     dostlarım benim
                  hoşça kalın!

Sizi canımda
       canımın içinde,
           kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın
        dostlarım benim
                      hoşça kalın…

.

Nâzım Hikmet

Görüldüğü üzere satırların her birisi merdiven gibi basamaklar halinde belirli bir düzen içerisinde yazılmıştır. Her ne kadar serbest tarz olarak görünse de şiirdeki biçime baktığımızda şiirde bir düzen olduğunu görüyoruz.

Kırık mısra düzene bir örnekle değindikten sonra gene aynı şiirdeki ses olayına baktığımızda genelde ses tekrarları yani ‘Aliterasyon’[3] dikkatimizi çeker. Örneğin özellikle ‘h’, ‘ş’, ‘ç’ ve ‘k’ sesleri tekrar eder. Bunun yanında mısralar arası kelime tekrarlarından oluşan ses öğeleri vardır. Bu ses olayını açıklayacak olursak; ses tekrarlarının birden fazla mısraya yayılmasıdır. (Çetin, 2004: 251) ‘Hoşça kalın’ kelimesi birden fazla mısrada tekrar etmiştir.

Şimdi Nâzım Hikmet’in kendi şiirindeki içerik-öz-biçim ve temel unsurlar hakkındaki görüşlerini okuyalım:

Evvela, bir metodoloji meselesi olarak şunu kabul etmeli: şekilden öze, muhtevaya değil; muhtevadan, özden şekle. İlkönce muhteva [içerik], sonra şekil [biçim]. Şeklin nasıl olacağını tayin edecek muhtevadır. Tabii bu metodoloji bakımından böyledir, yoksa şekille muhteva bir birliktir. Lakin bu birlikte, karşılıklı tesirleri olmakla beraber eninde sonunda tayin edici unsur muhtevadır. (…) Kafiye ve vezin mutlak olarak kullanılmamalı diye bir kaide, her mutlak kaide, her mücerret iddia gibi insanı yobazlığa, softalığa götürür. Tıpkı bunun gibi, konuşma dilinin ahengini mutlak, mücerret [soyut] bir esas olarak kabul etmek de bir yobazlıktır; kafiyeyi, vezni mutlak surette, mücerret bir görüşle inkâr ve umumiyetle konuşma dili ahengi diye bir şey kabul etmek ve bundan başka ahenk ihtimallerini red ve
inkâr yenilik değil, kafiyeyi, vezni mutlak olarak kabul ve başka türlü ahengi kabul etmeyenlerinki gibi geriliktir. (…) Öyle muhtevalar vardır ki, onlarda kafiye istemez, konuşma dili – bazen şehirlinin, bazen köylünün, bazen münevverin, bazen işçinin, bazen külhanbeyinin, bazen ev kadınının vs. konuşma dili – ahengi ve imkânları yeter ve en uygun olanıdır. Lakin bazı muhtevalar vardır ki, kafiye ister – kafiye de çeşit çeşit olabilir, kafiye imkânları da hudutsuzdur – ve bazı muhtevalar vardır ki, konuşma dili yetmez, daha geniş, daha mücerret, belki bundan dolayı daha renksiz bir dil ister. Hâsılı bu getirdiğim misalleri istediğin kadar çoğaltabilirsin. Yalnız, bir şey yapma, dogmatizme saplanma, gençlikte dogmatizme, değişmeyen, ebedi hakikatlere saplanmak ve bunları kabul etmek ileri bir işmiş gibi gelir insana. Bak ben, yıllardır, hiç kafiyesi olmayan şiirler yazdım, konuşma dillerinin çeşidiyle şiirler yazdım, içinde bol resim olan yahut hiç resim olmayan şiirler yazdım, kitap diliyle şiirler yazdım, çeşitli kafiye telakkileriyle yazdım, hâsılı, muhtevama, o şiirdeki, o muayyen, müşahhas yazıdaki muhtevaya uygun şekli bulmaya çalıştım. Yanlış bir iş yaptığıma da kani değilim. Şiirimizin genel olarak – bazen çok güzel şeylere de rastlanıyor – bugünkü sefaleti şairlerimizin bir dönüm noktasında iki çeşit, birbirine zıt iki yobazlığa, yani hareketsizliğe, yani ölülüğe saplanmış olmaları, şekil meselesini, kendilerinin kabul ettiği bir tek şekli esas olarak almalarıdır. (Memet Fuat’a Mektuplar, s. 52-53) Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar
(De, 1968; Adam, 1998)

Sadece kendi şiirindeki ‘Şekil’ üzerine yazmış olduğu bir yazsında da şunları belirtir:

Ben şimdi bütün şekillerden faydalanıyorum. Halk edebiyatı vezniyle de yazıyorum, kafiyeli de yazıyorum. Tersini de yapıyorum. En basit konuşma diliyle, kafiyesiz, vezinsiz de şiir yazıyorum. Sevdadan da, barıştan da, inkılâptan da, hayattan da, ölümden de, sevinçten de, kederden de, umuttan da, umutsuzluktan da söz açıyorum, insana has olan her şey şiirime de has olsun istiyorum. İstiyorum ki okuyucum bende yahut bizde, bütün duyguların ifadesini bulabilsin. 1 Mayıs Bayramı’na dair şiir okumak istediği zaman da bizi okusun, karşılıksız sevdasına dair şiir okumak istediği vakit de bizim kitaplarımızı arasın. (Ran, 180-186)

Tüm bu ayrıntıları verdikten sonra Makinalaşmak istiyorum şiirindeki biçim, ses ve anlam bütünlüğü yönüyle inceleyelim:

MAKİNALAŞMAK İSTİYORUM

Trrrrum,
        trrrrum,
                trrrrum!
trak tiki tak!
Makinalaşmak
              istiyorum!

Beynimden, etimden, iskeletimden
             geliyor bu!
Her dinamoyu
          altıma almak için
                çıldırıyorum!
Tükürüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
                 otodirezinler lokomotifleri!

Trrrrum,
        trrrrum,
                trrrrum!
trak tiki tak!
Makinalaşmak
               istiyorum!

Mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!

Trrrrum,
        trrrrum,
               trrrrum!
trak tiki tak!
Makinalaşmak
              istiyorum!

Nâzım Hikmet RAN  (Kaplan, 2005: 329)

Şekil olarak incelediğimizde kırık mısra düzeni ile serbest düzen kullanılmıştır. Her mısra yazışında belli bir düzen içinde olmasıdır. Şiirdeki serbestliğe kaçan yer ise aynı tekrar eden Trrrrum ile başlayıp istiyorum ile biten altı mısralık kısımdan sonra yazılan kısımların birisinin dörtlükten ötekinin de sekizlik olarak yazılmasıdır. Aslında sekizlik olarak yazılan kısım kırık mısra düzenine uyarken dörtlükten oluşan kısım bu düzeni bozmuştur.

Bu şiiri incelerken şekilden çok ses ögelerine dikkat çekmemiz gerekir. Zaten şiirde Hikmet’in de yapmak istediği budur. Bir başka ifade ile İçerik ile şekli, ses taklidi ile etkili bir şekilde şiire yerleştirmeyi amaçlıyor. Öyle ki yapılan ses taklidi makine ses taklidinden başka bir şey değildir. Ayrıca bu ses taklitleri makinenin hareketine ve kendisine uygun olarak sert, katı ve monotondur. Diyebiliriz ki anlatmak istediğini en aşır şekilde ifade etmek amacı ile hiçbir mânası olmayan sesleri yazmıştır. Örnek:

Trrrrum,
       trrrrum,
              trrrrum!
trak tiki tak!

Mehmet Kaplan konu ile ilgili yaptığı araştırmasında şöyle der: ‘ Burada bir insan sesi değil makine sesi söz konusudur. Şiire havasını veren şairin duygu ve düşüncesini tayin eden, gayri beşerî mekanik sestir. Diğer mısralarda kelimelerden çoğu aynı sese uydurmak için seçilmiştir. Başlarında, sonlarında veya içlerinde r, k, t konsonlarını ihtiva eden kelimeler şiirin dokusunu vücuda getiriyor:

Tükürüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
              otodirezinler lokomotifleri!

karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!

Mısralarındaki k,r,t konsonları büyük bir kesafet teşkil ediyor.’ ( Kaplan, 2005: 332)

Şiirde bu seslerin sık tekrarı ve hatta art arda üç kere tekrar eden ‘trrrrum’ sesinden sonra ‘trak tiki tak’ sesi rastgele verilmemiştir ve dikkat edileceği üzere bu sesler sık sık tekrar etmiştir. Bunun sebebi şairin asıl amacının şiire vurgulamak istediği ‘Makinalaşmak’ yani makineye dönüşmeyi şiirin ana yapısına yerleştirmektir. Temelde şiir makine sesi ile insan sesini birbirine uydurmak amacı ile oluşturulmuştur. Ancak bu oluşum makine hâkimiyeti teması altında yapılmak istenmiştir ki yapılmıştır da.

Kısacası şiirde hâkim olan ses makinenin çıkarttığı sestir. Şiirde dile getirdiklerine bağlı olarak duygu ve düşünceleriyle beraber şairin sesi de makinenin sesine ve ahengine uygun olarak veriliyor. Zaten Nâzım Hikmet şiirlerindeki temel amacını ideolojisini bir yaşam felsefesi olarak okuyucuya sunmak istemesidir. Bu nedenle içerik ve üslup değişik ve özgündür.

Daha önce belirttiğimiz biçim-anlam ve biçim-vurgu ilişkisine değinelim;

Şiirdeki Biçim ve anlam ilişkisi çok fazla göze çarpmamakla beraber aslında çok ustaca şiire yerleştirilmiştir. Çünkü sözcüklerin sıralanışı başka bir biçimde yazılsaydı ses tekrarlarının etkisini bu derece arttıramayacaktı. Bununla beraber serbest tarzda yazması, yazma amacına uygunluk seviyesini arttırmış dolayısıyla şiiri anlam yönüyle daha etkin hale getirmiştir. Örneğin üst üste tekrar eden ‘trrrrum’ sesinin ardından ‘trak tiki tak’ sesini eklemesi ve ardından ‘Makinalaşmak istiyorum’ mısrasıyla birleştirilerek başta anlamsız olan ‘trrrrum ve trak tiki tak’ seslerine hem anlam bütünlüğü kazandırmış hem de şiiri etkileyici bir hale getirmiştir.

Şiirdeki ses ögelerini incelediğimizde ahenk özellikle mısra sonlarında ve kelime tekrarlarında belirginleşmesiyle dikkat çekmektedir.‘Bir, Makinalaşmak istiyorum’ kelimeleri direkt mısralarda tekrar ediyor ve şiirdeki ahengi sağlıyor. Yukarda M. Kaplan’ın da yapmış olduğu değerlendirmeyi de
göz önüne alarak, genel anlamda şiiri göstergelerin seçimi konusundaki hassasiyeti ve göstergeleri yerinde kullanmasından ötürü şiirini başarılı kılmıştır.

Şiirdeki ses ögelerinin kullanımını değerlendirirken mutlaka hatırlatılması gereken bir nokta vardır: Nâzım Hikmet birçok şiirini kendi sesiyle okumuştur. Bu durum, bir şiiri ses ögeleri yönünden değerlendirmemiz açısından çok önemlidir. Çünkü bu sayede, vurgu ve tonlamadaki kullanımın nasıl olacağını direkt birinci ağızdan dinleyebiliriz. Nâzım Hikmet’in ağzından dinleyip değerlendirme yapacak olursak;

Kelimeleri heceleyerek istediği sözcüklere vurgu yaparak okur. Bu da şairin anlatmak istediğini okuyucuya sunmasında kolaylık sağlar.

Örneğin ‘Kerem Gibi’ şiirinde;

Ben diyorum ki ona:

— Kül olayım
              Kerem
                     gibi
                       yana
                          yana

Ben yanmasam
           sen yanmasan
                    biz yanmasak,
                nasıl
                   çıkar
                     karan-
                            -lıklar
                     aydın-
                            -lığa.

Hava toprak gibi gebe.

Şeklinde devam eden şiirde kendi sesinden dinledikten sonra şiirde kesme işaretleriyle ayırmış olduğu yerleri yavaş ve vurgulayarak okuduğunu görüyoruz. Ayrıca tekrar eden kelimelerde vurguyu güçlendirerek okur. Bu durum bize şiirdeki mesajı daha açık verir. ‘Yana yana’ kelimelerini vurgulayarak okur. Burada kelimelere yüklenen anlamların farklılığı belirginleşir. Şiirin devamında gelen Aydınlıkların karanlığa çıkış yolu için kendini feda etmek gibi bir fedakârlığı vurgulayarak söylemesi içerik ve üslubu, biçimle ustaca birleştirdiğinin bir göstergesidir.

SONUÇ

Bu çalışmamızda ortaya çıkan sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:

* Nâzım Hikmet’in şiir üzerine görüşlerini değerlendirirken biçim, ses öğeleri, öz ya da anlamı birbirinden ayırtmadan bir bütün olarak düşünmemiz gerektiği ortaya çıkmıştır.

* Şiirde toplumsal faydayı amaç gütmekle beraber ideolojik kaygılarını da şiire yansıtmış ve bunu şiirde bazı kelimeleri seçip ses unsurlarıyla birleştirerek sıklıkla tekrar etmek sureti ile vurgulamıştır.

* Biçim kaygısı olmaksızın yazan şair tam anlamıyla serbest yazmamış, şiirinde belirli bir düzeni kabaca da olsa kullanmıştır.

* Hikmet’in şiirinin biçimlenmesinin tesadüflerden oluşmadığını ve şiirin biçiminin, özüyle birleştiğini görürüz. Bu durum çalışmamızda örnekler ile yer almıştır.

DİPNOTLAR

[1] Geniş bilgi için bk. Bolat, Salih. (2003). Şiir Sanatı. İstanbul: Varlık Yayınları, s.270-273
[2] Kırk Mısra Düzeni: Mısraların kelimeler, kelime grupları bazen heceler halinde kırılarak alt alta belli bir şekil oluşturacak şekilde yerleştirilmesi. (Çetin, 2004: 159)
[3] Mısra içi veya metinin ya da metinin tamamındaki ses tekrarı, bir mısrada bulunan aynı ünsüz seslerin birçok benzeşmesidir. (Çetin, 2004: 239)

KAYNAKÇA

AKSAN, D. (2005). Şiir Dili ve Türk Şiir Dili (5.baskı). Ankara: Engin Yayınevi.
BOLAT, S. (2003) ‘Şiirde Biçimden Yoksunluk’, Şiir Sanatı (1.baskı). İstanbul: Varlık Yayınları. s.270
ÇETİN, N. ŞİİR TAHLİLLERİ 1. (1.baskı) Ankara: Öncü Yayınevi,  s 244
http://www.nazimhikmetran.com/siir_ustune_index.html
KAPLAN, M. (2005). “Makinalaşmak”, Şiir Tahlilleri 2 Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (14.baskı). İstanbul: Dergâh Yayınları. s.329
RAN H, NÂZIM. “Memet Fuat’a Mektuplar”,  Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar. İstanbul: Adam Yayınları, s. 52-53)

AHMET EVİS tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…