1. Kural 🙂 Yazıyı sonuna kadar okumalısın çünkü başladığın işi yarıda bırakamazsın eğer bırakırsan demek ki sen hiç bir işi sonuna kadar götüremeden berbat eden birisin. Evet bunu söylüyorum çünkü biliyorum ki bunu sana söylediğimde kendini kanıtlama çabasına girip sevmesen bile istemesen bile okumaya devam edeceksin.

Sponsor Bağlantılar

2. Kural 🙂 Bu kuralı okuyorsan eğer demek ki ilk kuralı yerine getirmeye karar verdin. Ama yinede olur da yazının ortalarında sıkılıp aman buda neymiş diye okumayı bırakacak olursan bu senin istikrarsızlığını ve güvenilir olmadığını gösterir ve istikrarsız insanlar malesef hiçbir şeyin sahibi olamazlar ve senin sözüne asla güven olmaz.

3. Kural 🙂 Artık kural demeyi keselim çünkü seninde fark edeceğin üzere 2. kural diye bir şey bile yok. Benim amacım sana birazcık da olsa yardımcı olmak.

Saçma gelebilir bu konuda sana kızmam ama eminim ki ihtiyacın olan şeyi birazcık istersen burada bulacaksın.

Benim ne anlattığım ya da ne söylediğimden daha önemli bir şey varsa, O da senin ne duymak istediğin ne anlamak istediğindir.

Sana mutluluğun anahtarını vaad etmiyorum, nasıl mutlu olacağını da öğretmiyorum.

Sadece neden mutsuz olduğunu kavramanı sağlayacak düşüncelerimi ortaya atıyorum, anlamak ya da anlamamak senin elinde…

Yazıyı okuduğunda ve anlatılmak isteneni uyguladığında farkı sende göreceksin buna cesaretin varsa tabi…

Hayat…

Saçma bir mış miş gibi yapma oyunudur.

Çocukken oynadığımız evcilik oyunları kadar basit.

Aynı zamanda bir o kadar zor.

Oyuncaklarımla oynarken kurduğum hayaller kadar sahte.

Aynı zamanda bir o kadar gerçek.

Çocukken hayallerimizin içinde her ne kadar kayıp olsak da ne kadar derinlere dalsak da yine bir kapı bulup çıkmayı başarıyorduk. Çocuk olmamıza rağmen biliyorduk her şeyin mış miş gibi olduğunu, arabalarımı her birbirine çarpışmış gibi yaptığımda çocukluk arkadaşımla evcilik oynarken ben işten geldiğimde bana hazırladığı çamurdan yemekleri yiyormuş gibi yaptığımda her şeyin farkındaydım aslında.

Peki şimdi fark ne?
Peki şimdi her şey gerçek mi?
Peki hayal kurmak neden artık eğlenceli değil?
Peki neden hayal kurduğumda gerçeklikten nefret ediyorum?

Cevap basit,

Çocukken bildiğimin yarısı kadar bile bilmiyorum hayatı. Eğer bilseydim her şeyin bir mış miş oyunu olduğunu unutmazdım.

Eğer bilseydim bu oyunu oynarken gerçekliğe değil aldığım keyfe bakardım.

Bilmiyor muyduk o arabaların gerçek olmadığını?

Ya da o çamurun yemek olmadığını?

Tabi ki biliyorduk.

Peki şimdi fark ne?
Peki şimdi her şey gerçek mi?
Peki hayal kurmak neden artık eğlenceli değil?
Peki neden hayal kurduğumda gerçeklikten nefret ediyorum?

Cevap basit,

Bizler büyüyüp birer yetişkin olmaya çalışırken, doktor mühendis ya da her ne haltsa olmaya çalışırken, kendimiz için değilde onlar için yaşarken, BİLDİĞİMİZ HER ŞEYİ UNUTTUK!

O çamurun yemek olmadığını, o hayalleri unuttuk…

Bizler kendimizi unutup diğerlerine göre hayaller kurmaya başladığımızda bizim için önemli olan her şeyi unuttuk.

Bizler kendimizin ne istediğini kendimize sormayı unuttuk.

Şu an bunları yazarken bile imla kurallarına uymadığımı düşünüp acaba diyorum :S

Acaba birisi çıkıp bu nasıl bir yazıdır noktası nerede virgülü nerede diyecekler mi :S

Acaba birileri çıkıp sırf kendi düşüncelerine uymuyor ya da hoşuna gitmiyor diye saçma bulacak mı diyorum.

Hangi noktayı nereye koyduğumun ne önemi var anlamıyorum sadece kendimi anlatmam yeterli değil mi? ya da bu yazıyı okuyacak olanlar gerçekten aptal mı?

Bir soru sorduğumda sonuna soru işareti koymazsam bunun bir soru olduğunu anlamayacak kadar aptal mı herkes? ya da ben aptalmıyım sadece yazmış olmak için yazmak ya da ne bileyim dertleşme gibi görüp içini dökme gibi görüp yazımı tamamlayana kadar kendimi dinlemem gerekirken sizin ne düşüneceğinizi umursuyorum.

Bir yazıya değer katan noktalar değildir. Yazı harflerden oluşur ve herkesin noktalar kullanarak yaptığı şeyi ben malzemeden çalan müteahhit misali yapıyorum öylemi?

Bakın  hala sizin ne düşündüğünüz benim umurumda. İşte tam olarak bundan bahsediyorum. Onları kendimden çok umursamaya başladığım gün her şeyimle kendimi unuttum. El alem ne der diyerek yaşadığım hayatın kendi hayatım olmadığını unuttum.

Sevdiklerimizin sonsuza kadar bizimle olmayacağını biliyoruz.

Bize verilen hayatın sahte olduğunu biliyoruz.

Evlerimizin arabalarımızın sahte olduğunu biliyoruz.

Mesleklerimizin rütbelerimizin birer oyundan ibaret olduğunu biliyoruz.

Peki neden bunları kabullenmiyoruz?

Tek unuttuğumuz şey hepsinin hayal olduğu.

Hepsinin basit kurgulanmış büyüklere özel oyunlar olduğunu ve şimdi o yemeğin çamurdan olduğunu unutup yemeye çalışıyoruz. Bu oyunu gerçek diyerek yaşıyoruz.

Ya da Yaşıyormuş gibi yapıyoruz…

Not:Yazıyı sonuna kadar okuduğun için teşekkür ederim severek okumuşsan ne mutlu bana.

Ama sırf  kurallardaki dayatmacılıktan veya 3. kuraldan sonraki tatlı sert tavırlardan ya da sırf yazıyı okuman için çevirdiğim türlü türlü dolaplardan etkilenip okumuşsan sende mış miş gibi yapanlardansın ve yaşadığın hayat sahte. Böyle bir hayatta mutlu olmayı bekleme.

SADECE MUTLUYMUŞ GİBİ YAPABİLİRSİN 😉

Çamurdan yiyecekler karın doyurmaz

HAYAT SENİN KENDİN İÇİN YAŞA

MUTLU OL 😉

Bir hatamız olmuşsa affola 🙂