Her tiyatrocu bilir, birçok oyuncu da bilir bu durumu ama nedense kimse kimseye söylemez. Kimse bundan şikâyet etmez, biri sesini yükseltip bağırmaz. Sanki herkes paronayak, bir yanlışı dile getirip söylerse gizli bir el gelip onu alır ve hiçleşir… Hoş susup piçleşmekten iyidir bu durum ama yinede susulur. Susanı adam sayarız ya ulusça ondan herhalde…

Sponsor Bağlantılar


Tiyatro salonlarını herkesin bildiği gibi büyük ölçüde belediyeler işletir. Belediyelerin bir kısmı oy kaygısıyla bu salonlarda oynayan tiyatrolardan kira almaz, bir kısmı da cüzi bir miktar para alır. Buraya kadar sorun yok gibi aslında. Kimi alır, kimi almaz, bu işleyişten kimse de rahatsız olmaz. Malum her belediye farklı bir ekonomik yapıya sahip, alınmamasını tercih ederiz ama alana da çok kızmayız.

Problem hangi tiyatronun hangi salonlarda oynayabileceği ile ilgili… Çünkü a partisinin yönettiği bir belediye salonunda oynayan tiyatro b partisinin yönettiği belediyenin salonun da oynayamaz. Oynar ama oynayamaz, görünürde hiçbir problem yok, ama eyleme gelince oynayamaz. Gidersin görüşmeye salon yetkilisiyle, boş gün yoktur, ülkem kültür patlaması yaşamaya başlamıştır ya ondan koca salonda sana verilecek bir 2 saatlik boşluk yoktur. Çünkü o boşluk sana o zihniyetle bakan, o düşünceye sahip aptal yöneticinin kafasındadır. Eee sen tiyatrosun, afişinle, broşürünle ya da gazete ilanınla hiçbir araştırmaya gerek bırakmadan kabak gibi ifşa edersin kendini. Dur bakayım hangi salonda oynamışın, heee sen oralısın. Bir nevi hemşericilik yani, Sanatın siyaset üstü bir durum olduğunu, insana dair bir eylem olduğunu anlayamadı maalesef bu geri zihniyetler.

İşin en kötü yanlarından biri de en ummadığınız, en daha çağdaş, en daha yenilikçi ve sizi anlamaya yakın zannedeceğiniz partilerde aynı fikirde. A partiliysen bizden, b partiliysen onlardansın… Böyle kokuşmuş, çürümüş sığ düşünce biçimi olur mu? Böyle bir zihniyetin kucağına oturulur mu? Yazık ki neredeyse tüm tiyatrolar o kucakta pışpışlanıyor… Bu saçma korku yüzünden belki o sahne verilse kendisine, acaba orada oynarsam burada oynamam problem olurmu paronayası bile yaşıyor.

Tabi bu durumu çözecek olan ne seyirci, ne de belediyeler, elbette ki tiyatrolar. Bir tek bununla bitmiyor sorun, daha yüzlercesi var. İlan vermekten sahne programına kadar. Ama çözemeyiz tabi, egolarımız buna müsaade etmez. Herkes daha iyi olduğunu düşündürmenin peşinde. Bencillik diz boyu, bir arada olunabilen ve aynı duygunun yaşanabildiği yegâne alan cami avlusu. Bir dernek kurulur, hemen yönetimdekiler kendi çıkarlarını gözetmeye başlar… Diğerleri küser, kızar…   

Başkada çare yok, başkalarına tahammül etmektense birbirimize tahammül etmeyi yeğleyeceğiz. Ya da her seçim döneminde yeni oturacağımız kucağı seçeceğiz. Kimseye korsan tiyatro demeden, yenileri yok saymadan, eksik olanları aşağılamadan, onlara yardımcı olup yol göstererek birbirimizi desteklemeli ve aynı sahnede tepinmeliyiz.