Samimi inanan insanın alabileceği en güzel karşılık Allah’ın sevgisini, hoşnutluğunu, rahmetini ve sonsuz cennetini kazanabilmektir. Bu güzellikler, dünyadaki hiçbir nimetle ya da zevkle kıyaslanamaz. Yüce Allah Kur’an’da sabredenleri sevdiğini haber verir.
Yüce Allah bir ayette, “Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah’tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.” (Al-i İmran Suresi, 200) sözleriyle müminlerin bu ahlakı ve dolayısıyla sevgisini kazanmak için yarışmalarını buyurur.
Peygamberimiz (sav) söyle buyurur: “Müminin işi ne güzeldir! Allah onun hakkında ne hüküm uygularsa o mümin için hayır olur. Eğer ona iyilik dokunursa teşekkür eder, bu mümin için hayır olur. Ona bir zarar dokunursa sabreder, bu da onun için hayırdır.”
Kusursuz yaratılmış imtihan mekânı olan dünyadaki yaşam, Kur’an’da tavsiye edilen ahlakı yaşayanlar için de, yaşamayanlar için de aynı hızla geçmektedir. Bu kısacık yaşamda Rabb’imizin imtihan için yarattığı olaylara sabır göstermeyen, isyan eden, kulluk ve ibadetlerinde kararlı olmayan kişi de belirlenen günde mutlaka ölümü tadacaktır. Allah’ın sınanmaları için yarattığı olaylara sabrederek, kaderlerine teslim olanlar, ahirette kurtuluşa ve eşsiz ağırlanma konağı olan cennete kavuşacaklardır. Dünya hayatında sabır değil, tahammülsüzlük gösteren, yaşadıkları zorluklardan sürekli şikâyet edenlerin ise, dünyadayken içinde yaşadıkları karanlık ahirette de sürecek, Allah onları nura çıkarmayacaktır.
Sabır toplumda zannedildiği gibi tahammül değildir; yaşananlar karşısında dişlerini sıkarak beklemek değildir. Sabır, zor zamanlarda Allah’ı hatırlamaktır. Allah’ın zorluğun ardından vereceği kolaylığı beklemektir. Zorluk yaşamak, Allah’ın Kendisini hatırlatmasıdır, kulunu unutmadığının işaretidir. İsabet eden her zorluk, kulunu Allah’a yakınlaştırır. “Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 153)
İnsana katından sayısız güzellik sunan Allah’ı hoşnut edebilmek için sabır göstermek muazzam güzeldir. Musibete sabretmek eziyet verici gibi görünse de, insan tevekkülü, teslimiyeti tam olarak yaşadığında acı değil, zevk duyar. Hayırla yaratılan olaylar karşısında üzülmek, sinirlenmek kadere saygısızlıktır. Yapılması gereken, ardındaki hikmetleri görmeye çalışmaktır.
O gün insan, dönüşü imkânsız bir pişmanlıkla “… Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık” (Mülk Suresi, 10) dememek için tüm güzelliklerin yolunu açan sabrı doruğunda yaşamalıdır.
Mümin, “Rabbin için sabret” (Müddessir Suresi, 7) ayeti gereği ömrü boyunca Allah’ın hoşnutluğunu amaçlayarak güzel bir sabırla sabreder. Rabbimiz de, bu samimiyetlerine karşılık onları ödüllendireceğini Kur’an’da müjdeler. Allah’ın vaadi haktır; sonsuz ödül yurdu cennetin kapıları samimi müminler için açılır ve melekler seslenirler:
“Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel.” (Ra’d Suresi, 24)
Fuat Türker