Yüreğimin yasına laik görenip, pıhtımaya yüz tutmuş en hoyrat hali. Çok zamanlarımın densiz vurgunu. Sigaramın gözüm gözüm tüttürdüğü. Yitik mi kaldık şimdi yoksa yittim mi ben seni. Ah be sevdam! Ilımaz yüreğimin yasıdır, acısıdır bana ve her anın özleminin sancısıdır şu güçbela yüreklendiğim. Çok kerelerdir isteyişim seni, çağıramayışım boş. Çok kerelerdir fısıldayışım ama duyamayışım.

Sponsor Bağlantılar

Şimdi dumanı üstüne çöreklenmiş bir yağmur gecesini yaşıyorum. Yokluğun habercisidir sabahlayışlarımın ve bu gecedir seni liğme liğme içime alışım. Sonunu göremeyişim, en sonunda yaşamam gereğindendir. Ve sen tutsağında tutuklu kaldığım, sevda çiseliyor her yanımı ve her yanıma karalıyor adını. Gelesimi gelmiyor vuslatın, gidesi mi var bana nikahladığı. Mutluluk kardeşliğine mi yaktırır ağıtları. Hiç mi görmez tek bir ağızdan gümleyişimizi. Unuttum can unuttum. Çok şeyi kaybı arifesinde unuttum. Bi sen kayıplara karışamadın bende ve sen her keresinde canıma saplandın. Yıkasım geldi, yakasım kendimi. ‘KUZUYUM KURDA EMANETİNDİR BU YANLIZ BAŞIMA BIRAKTIĞIN SEVDAN’

Yaşamsal sığınağım saydığım!Kalemimin ve kaçamak arzularımın mabedi, sevgili, nerelerdesin? Neyi, kimi beklemektesin? Alıştırdın mı kendini ellerinle simidi yanlız bölmeye, çayı bensiz karıştırmaya ve tek yudumda lezzetini alabildin mi? Bir ohh çekebildin mi içine içine, çektiğim aşk ateşiyle birlikte. Sen, sen dövebildin mi kendini, vurdun mu dizlerine, dişlerinle parçalamak istedin mi şu asi söz dinlemez umragelmez yüreği. Ah be can! Ben neleri istedim de, bir pişmaniyetliliği yakıştıramadım senli günlerime. Bir ona davet çıkaramadım, tek celsede ona yükleyip sıyrılmak varken bu acıdan.

Ben bir sana yakıştırmıştım sevdayı, peşin sıra uyduruvermiştim iki günde, banada uyar sandığım şu kıymetkar seven-sevilen masalını. Olmamalı mıydı diyorum ya hani, olmalıydı be karasevdam. Gene de yok pişmaniyetliliğim. Sensizliğe nasip edilişim ihtimali unutturuyor acemiliğini kazandım saydığım zamanların. Sevda bana yakışmadı kıymetlim. Ömrüm saydığım, sevda illetti yenemedim. Sevda sonu gelmez hastalık, ben korkusuz çekememişim en dibe değin. Kusurum. Kabahatim büyük.

Sen mutsuz zamanlarımın değişken hali, ben seni sevmeye mi sevdalandım? Sınayışı bundan mıdır yaratanın. İmtihanım büyük, kaderim tekli bölmelerin farklı sonuçları gibi, ve sen, tek sonuca hüküm vermeyi dileyen çokdan seçmeli hayatın yegane şıkkında yaşamayı seçmiş, beni kendine yakışık bulamayansın.

Şimdi yitip gidiyorum içerinden, gecenin alyanazında ummana karışıp yerle yekzan oluyorum. Senide sokmuyorum acılarımın içine. Bir bela okumanı diliyorum, bensiz geçirdiğin günlerine hatıra, varlığımla lanetlediğim kıymetsiz günlerine. Tek korkum, tek kaygım emanet edemeyişim bu yüce duyguyu, kimselere güvenemeyişim. Ölümü çağırmak geliyor içimden, sonunu beklemeyi istemeden tek hamleyle boğazlıyorum. Ve kalmıyor bana benden bişi. Sevda beni benden almış, onu yaşamaya mahzar kılmış meyersem. Sevgili, sevgili! Kutlayışların gereklidir bundan böyle, bu hali tarife makul olacak ve sevinesin lazım gelir.

Sonrasında, ucuna sıcağına dokunmadan, elini yıkayıp çekildiğin, celladı olmasanda, sebebi olduğun merasimsiz, katılımsız yok oluşuma; senden rica, tek bir sözün, halis gelir. Biz biz olalı yaşamaya değerdik, BİLEMEDİK! Yaşamak neydi? Çözemedik!!