Oysa insanın ne kadar yaşayacağı ve ne zaman öleceği belli değildir. Kişi, “bunu ileride yaparım” diye düşünürken, onun için ‘ilerisi’ diye bir süre hiç kalmamış dahi olabilir.
İnsan nefsinde, tembellik, üşenme, acil görmeme gibi pek çok nedenden dolayı erteleme eğilimi vardır. Gündelik yaşamda pek çok insan bazı işlerini son ana kadar ertelemeye çalışır. Bunlar genellikle zararı göze alınabilecek türden ertelemelerdir. Ancak şeytanın telkini olan “Kur’an ahlakını yaşamak” konusundaki erteleme, geri dönüşü mümkün olmayan bir gaflet durumudur.
Peygamberimiz (sav) bu konudaki bir hadisinde; “Tevbeyi geciktirmek aldanıştır, yapılacakları ertelemek ise şaşkınlıktır. (Günah işlemek amacıyla) Allah’a karşı bahane aramak, helak olmaya sebep olur. Günah işlemekte ısrar etmek, kendini Allah’ın tuzağından güvende bilmenin sonucudur.” buyurur. “Oysa Allah’ın tuzağından güvende mi idiler? Allah’ın bir tuzak kurmasından, hüsrana uğrayan bir topluluktan başkası (akılsızca) güvende olmaz.” (Araf Suresi, 99)
İnsan şeytanın telkiniyle “bunu sonra yaparım” derken, yarını yaşayacağından nasıl emin olabilir? Yarın kendisini nelerin beklediğinden haberi yoktur; dahası yarını görebileceğinin dahi garantisi yoktur! Tümü, Allah dilerse gerçekleşecektir.
“Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka yapacağım” deme. Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de)…” (Kehf Suresi, 23-24)
İnsan, yaşamının her anını unutulmaması gereken şu gerçeğe göre değerlendirmelidir: Herkes kendi ellerinin önden gönderdikleri ile karşılık görecektir. İnsan, “Gerçekten sizin çabalarınız (çelişkili, parça parça) darmadağınıktır. (Leyl Suresi, 4) ayetinde kastedilen boş emeller peşinde koşmakla değil, sonsuz ahiretini kazanmak için çaba göstermekle sorumludur. Rabb’inin dilemesiyle rahmetini ve cennetini kazanabilecek iken, üşengeçlik, tembellik ve ertelemeler nedeniyle hem dünyada hem de sonsuz ahirette yaşanacak mutluluğu kaybedebileceğini unutmamalıdır. İnsan, iyilik ve hayır getirecek işi ertelememelidir. Hayra vesile olacak her iş, insanı olgunlaştırır, imanda derinleştirir.
“…Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez… (Münafikun Suresi, 11) İnsan, Rabb’inin kaderinde belirlediği süre kadar yaşayacaktır; bu süreyi uzatması ya da yavaşlatması imkan dışıdır.
Zaman, geçirmek değil kazanmak içindir. Her saniye çok değerlidir; çünkü tekrarı yoktur. Her yeni gün, yaşanacak yeni bir yirmi dört saat değil, Allah’ın hoşnutluğunun kazanılabilmesi için yeni bir fırsattır.
“Sonra yaparım” sözü, inanan insana yakışmaz. Ertelemeden, zamanında yapılan bir ibadet ve geciktirmeden kazanılan güzel bir ahlak özelliği çok önemli bir kazançtır.
Şeytanın önemli bir taktiği olan erteleme, onun en sinsi oyunlarından biridir. Ve insanları sonu azapta bitecek olan yoluna sürüklemek isteyen apaçık düşmanın bu oyununa karşı çok dikkatli olunmalıdır.
Ertelemek ancak inkârda bir artıştır… (Tevbe Suresi, 37)
Fuat Türker