Habertürk ekranlarında gazeteci Balçiçek İlter’in sorularını yanıtlayan Star yazarı Sibel Eraslan, canlı yayında kendini tutamayarak ağlamış. İlter, Eraslan’a “muhafazakârların, kadınların en büyük sorunu olarak türbanı göstermesine kızıyorum açıkçası. En büyük sorunu bu mudur kadının gerçekten?” diyerek yönelttiği soruya hiç beklemediği bir tepki almış.İlter’in sorusuna karşılık başörtülü kadınların yaşadığı açmazı anlatan Eraslan gözyaşlarına hâkim olamamış ve şunları söylemiş “Biz bu sorun çözülmeden dışarı çıkamıyoruz. Sadece dışarıyı görmek değil, kapıyı açıp dışarı çıkmak istiyoruz. Düşünsene 1968’den beri bu insanların kurduğu hiç bir hayal yok…”
Öncelikle Eraslan’ın gözyaşları bu sorunu çözmez, çözemez…
Çünkü şimdiye kadar zaten binlerce insan ağladı ama bu sorun hala daha çözülemedi.
BDP’den AKP’ye başörtüsü golü
Kadın milletvekillerinin Meclis Genel Kurulu’nda pantolon giymesine imkan sağlayan içtüzük değişikliği teklifi AKP tarafından Anayasa Komisyonu’na geri çekildi. CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in bacak protezinden dolayı gündeme gelen ve tüm partilerin üzerinde uzlaştığı kadın milletvekillerinin Meclis Genel Kurulu’nda pantolon giymesine imkan sağlayan içtüzük değişikliği teklifi AKP tarafından geri çekildi. BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in verdiği “Genel Kurul çalışmalarında türbanı da serbest bırakıp kravat zorunluluğunu kaldıran” değişiklik önergesini, AKP’nin “Hayır” dememek için geri çektiği ileri sürüldü. Süreyya Önder’in imzasıyla teklif görüşülmeden önce Meclis Başkanlığına verilen önergede ”Genel Kurul salonunda yer alan milletvekilleri, bakanlar, TBMM teşkilat memurları ve diğer kamu personelinden erkekler ceket ile pantolon giyer, kadınlar ise tayyör, ceket ve pantolon giyer, dini inancının gerekli kıldığı başörtüsünü takabilir” ifadeleri yer almıştı. BDP’nin teklifine MHP’den de destek geldi. Ama AKP’den çıt çıkmadı. Muhafazakâr gazetelerden de çıt çıkmadı. AKP’nin bu yaptığını CHP yapsaydı başta Yeni Akit olmak üzere muhafazakâr gazetelerin tümü manşetten CHP’ye çakarlardı. Ama AKP’yi eleştiren tek bir haber veya tek bir yazı gördünüz mü bu gazetelerde? Hayır. Peki ekranda gözyaşlarına hâkim olamayan Eraslan, Star’daki köşesinde bununla ilgili bir yazı yazdı mı? Hayır. “Başörtülü vekil yoksa oy da yok” diyerek Nihal Bengisu Karaca’yı, Hilal Kaplan’ı Ergenekoncu ilan eden Zaman yazarı Ali Bulaç bununla ilgili bir yazı yazdı mı? Hayır. Daha doğrusu yazan kimse olmadı. Niye? Hem bu konuda bir tek yazı bile yazma, sonra da çık ekranda ağla! Bu mudur? Eraslan niye ağladı ekranda? Umutsuz olduğu için. Peki madem umutsuzsa niye bu konuda bir yazı yazmıyor, AKP’ye “bu sorun niye çözülmüyor” diye sormuyor? Eraslan ve diğerleri, bu sorunun çözümünü kimden bekliyorlar? Eğer Eraslan, AKP’ye güveniyorsa ve “bu sorunu mutlaka çözecekler” diye düşünüyorsa gözyaşı niye? Çözüm için umudu kalmadıysa, devam eden bu suskunluk niye? Ekranda ağlayarak sorun mu çözülür? Türkiye’nin geldiği noktada, bu yasağın sürdürülmesi kimin işi? Kim, hangi kuvvet bu yasağın devamını sağlıyor? Ordu mu? CHP’mi? Kim? Sorular çok: Bu sorunun çözülmesini kim istemiyor? Bu sorun niye hala çözülmüyor? AKP, arkasındaki bu kadar desteğe rağmen niye adım atmıyor? Muhafazakâr gazeteler ve yazarları niye suskunlar?
Sabrımın sınırlarını zorlayan bir konudur,”tutuklu gazeteciler” …Anlayamadığım pek çok şey var tutuklu gazetecilerle ilgili.Bu konuda bir yazar olarak merak etim ne düşündüğünüzü.Gayet tabi, bu ortam münasiptir benim için.Şefaflık bazı durumlarda iyidir:)
Anlatın Erden bey nedir bu işin özü?
Oturumu açtınız fakat ben bir soru sormak istiyorum: Fikir alışverişini bu platformda mı sürdüreceğiz?
Ayrıca konu güzel ve uzun…
Erden bey,
Önyargılı olduğumu düşünüyorsanız yanılırsınız.Ben olaylara çok nesnel bakan biriyim.Hukuk okumuş biri ister istemez önyargılarından kurtuluyor.Hayata nesenel bakmayı öğreniyoruz çünkü.
İfade özgürlüğü bahsine gelince ;yazmış oldukları yazılardan dolayı içeride tutulan ve tıpkı sizin gibi yazar olan (fikir ayrılığı olsa da)yazarlarımız/gazetecilerimiz var.Bu nedenle siz fikir alışverişi deyince aklıma otomatik olarak bu konu geldi.Mesela siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yazar olarak onların yanında mısınız? Yoksa haklı yere hapis yatıklarını mı düşünüyorsunuz? nedenleriyle birlikte buradan başlayalım bakalım.
Bu sitede birden çok anonim olduğu için sizin hangi anonim olduğunuzu ve dolayısıyla da hukukçu olduğunuzu net bir şekilde bilemedim.
İnanın sizinle (tartışmak demeyelim) fikir alışverişinde bulunmayı isterim ve buna da hazırım. Ayrıca niye “ifade özgürlüğünü dahi” dediğinizi pek anlamadım. Fikir alışverişinde bulunmaya da hangi konudan isterseniz başlayabiliriz. Her ne kadar bir önyargıyı parçalamanın atomu parçalamaktan daha zor olduğunu hepimiz bilsek de ben yine de yararlı olacağını düşünüyorum.
Evet, yorumlarımın birinde hukukçu olduğumu belirtmiştim zaten.Ben saygı sınırları çerçevesinde her türlü mevzuyu sizinle tartışmaya hazırım.Konu her ne olursa olsun…İfade özgürlüğünü dahi tartışabiliriz.Yeter ki tutarlı olsun.Saygılar…
Anonim;
Görüş ayrılığımız var evet ama inanın ki bu yorumları okurken ve cevap yazarken mutlu oluyorum. Çünkü farklı görüşlerde olan insanların Türkiye gibi bir ülkede birbirlerini dinlemesi, görüşlerine hakaret ve küfür etmeden önem vermesi güzel bir şey. Bunun için teşekür ederim… Gelelim konuya…
Galiba bir hukukçusunuz, Ben değilim ama iyi derecede hukuk dersi görmüş birisiyim. Laiklik denilince akla ilk olarak din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması gelir. Ama bu kadarla sınırlı değildir elbete. Devletin, vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özelikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi de demektir. Dinin siyasal erk ve yaptırım gücüne sahip olmamasıdır. Devletin dininin söz konusu olmaması demektir. En önemlisi de kişilere dinsel inanç özgürlüğünün tanınması, laik sistemin zorunlu bir sonucudur. Devlet, kişilere, dinsel inançları ne olursa olsun, inançlarını açıklayıp yaymak, eğitim yapmak, dinsel inançlarına uygun ibadeti uygulamak, örgütlenmek haklarını tanımak ve bu hakların kulanımı ile ilgili yasal düzenlemelerde dinsel inancın türüne göre ayrım yapmamak zorundadır. Doğru mu? Ayrıca 24. mademiz var: “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanat hüriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.” Eğer hukukçuysanız sizinle Ergenekon bahsine de girmeyi ve fikir alışverişinde bulunmayı da isterim.
Aynı şekilde bende sizin fikirlerinize asla ama asla katılmıyorum.(Saygım benimde sonsuz buna şüpheniz olmasın.)Yorum yapmamın nedeni de budur.Laikliği çok iyi bilirim ne demek olduğunu…Ama birileri yanlış algılamış olmalı ki laikliğin sadece “din ve devlet işlerinin biribirinden ayrılması”gibi basit bir tanımdan ibaret olduğunu düşünüyor.Laiklik tek bir cümleye indirgenecek kadar basit bir devrim değildir! Sadece bunu da ihtiva etmez.Siz yazarsınız, yazar bir şeyi yazmadan evel sonuna kadar araştırmalı,kaynakları tüketmeli ve objektif olmalıdır.Burada yanlış anlamayın meslek öğretiyor değilim, haşa…Ergenekon mesesine girmeyeceğim bile çok uzun sürer çünkü.Osmanlıyı bilirsiniz zaten anlatmağa lüzum yok.Saygılar…
Sonuna kadar katılmadığım görüşlerine, sonuna kadar saygım var Sayın Anonim…
Evet dediğin gibi Türkiye laiktir ama…
Bana laikliğin tanımını yapabilir misin? Laiklikte esas olan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olmasıdır. Laiklikte kimse, birbirine dini ve düşünsel olarak baskı kuramaz. İsteyen namazını kılar isteyen de kılmaz… Ama ülkemizde laiklik, dinsizlik gibi algılanıyor kimi çevrelerce. “Laiklik varsa başörtüsü olmaz” diyenler bu ülkede yılarca hüküm sürdü. Yok artık kandırmaca. Evet laik bir ülkeyiz ama inançlara saygılı laik bir ülke olmalıyız. İsteyen bikinisini giyer isteyen de başörtüsünü takar. Sadece sokaklarda da olmamalı bu. Üniversitelerin büyük çoğunluğunda yasak sona erdi. Kim kime baskı kurdu da insanlar zorla örtürüldü üniversitelerde? “Başörtüsü serbest olursa mahale baskısı olur” diyenlerin öngördükleri oldu mu? Hayır. Ayrıca niye ila baskıyı başörtülüler yapsın? Bazı başı açıklardan da başörtülülerin başını açmak için baskı kuranlar olmadı mı? Evet Osmanlı dönemi sona ereli çok oldu ama Türkiye Cumhuriyeti’nde hüküm süren saçma sapan anlayışın da dönemi biti artık. Tabi Ergenekon dönemi de…
Sizde cüpeli, sakalı dolaşın o zaman zihniyete bak! Atatürk’ün bize emanet etiği bu cumhuriyeti ilim,irfan,fen ile yüceltelim, saçmalamayalım.
Türkiye laiktir.Bu Atatürk devrimlerinde vardır.Bu devrimleri kimse hiçe sayamaz.
Osmanlı dönemi biti.Bunu unutmayın!
Yeni ayasanın özgürlükleri kısıtlamayacağını umuyorum. Aksi AKPyi bitirir.
Çünkü:
İslâm dininde tesetür, kadınların başlarını örtmeleri vardır, farzdır. Bu tesetür, yani örtünme ve kapanma:
1- Kur’an-ı Kerim ile,
2- Sünet ile,
3- Ondört asırlık İcmâ-i ümet ile sabit bir farz-ı ayndır, her Müslüman kadın ve kızın uyması gereken kesin bir dinî emirdir.