Öncelikle içlerinden birisi bedelliyi gündemimize ekledi. Daha sonra diğeri onu yalanladı. İki gün geçmedi bedelli mecliste bitiverdi. Yani halkın tepkisini ölçüp, sonra bedelliyi meclise taşıdılar. Paralı askerden yırtma olayları mecliste ortaya çıkıverince, toplumdan birkaç çatlak ses bedelliye karşı tepki gösterdi. İçlerinden başka biri rahat durur mu? Bakanlardan birisi “vicdani ret gündeme alınabilir” dedi. Hem demokrasi hamlesi kullanılarak AB ve içimizdeki vicdani retçilerin hem de askerliği vatan borcu olarak görenlerin tepkisi ölçüldü.Vicdani retçiler, Türkiye’de demokrasi de yeni gelişim oldu sanarak alkışlamaya başladılar. Diğer kesimse “Vatan borcunun vicdani retti mi olur? Böyle insan vatan hainidir” sloganlarıyla patlamaya hazır bomba olduklarını gösterdiler. Eee tepkiler çoğalınca bizim başbakan ne yaptı? ”Vicdani ret gündemimizde yok” açıklamasını yaparak kendi bakanını yalanladı. Bedelliyle ilgili spekülasyonlara da son noktayı koydu. Bedellinin getireceği manileri düşünerek reddetmek yerine yumuşatmayı tercih etti ve şu açıklamayı yaptı: “Bedelliden gelecek gelirler şehit ve gazi aileleriyle, emniyet güçleri ve onların yakınlarına gidecek şekilde onlara aktarıyoruz. Hatta milli bütçeden özürlülere ayırdığımız rakamı da artık bu fona ayırmak suretiyle burayı daha da güçlendiriyoruz.”

Sponsor Bağlantılar

Velhasıl, bunlar ilk önce konuyu bir milletvekili aracılığıyla ortaya atıyor, tepkiyi ölçüyorlar ve tepkiye göre ya durumu idare ediyor ya da ortaya atanı yalanlıyorlar. Bedelli işini çözdüler. Sırada AB’nin baskılarıyla mecburi çözüme kavuşturulmak zorunda olan “vicdani ret” ve “Apo’nun kurtarılma operasyonu” var. Apo’yu kurtarmak kolay. Çünkü bugünlerde Kürtleri savunmak moda. Bu akıma karşı gelenler cahillikle suçlanarak alaşağı ediliyor. Peki, “vicdani ret” sorununu nasıl çözecekler. Türban meselesinde olduğu gibi halk iki kutba ayrılacak. Daha sonra bunlara gaz verilecek. Askerliği vatan borcu olarak görenler ve vicdani retçiler arasında gerginlik had safhaya çıkartılacak. Çağdaşlığı savunanlar ve türbanı savunanların mitingler düzenletilerek nasıl karşı karşıya getirildiğini, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede laik – anti laik çatışmasına ramak kala türban sorununun çözüldüğünü anımsarsınız.  Aynı kurnazlık bu sorunda da ortaya atılacak ve biraz korku, azıcık AB mecburiyeti vicdani retti de çözecek. Karambolden bir demokrasi inşası daha gerçekleşecek.

Not: Gerginlik, kaos ve korku siyasetçiler için bulunmaz oy yükseltme araçlarıdır. Bunları ya kendileri yaratır ya da ülkenin sahip olduğu zaafları (askerlik, Müslümanlık vb.)  kullanarak diğer seçim için yatırım yaparlar.