Mainz, 19.05.2014

13 mayıs tarihinde Manisa ilimize bağlı Soma ilçemizde bulunan maden işletmesinde millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtik. En büyük ölümlü kaza olarak „madencilik tarihimize“ geçen bu kaza sonucunda ekmeğini yer altında karataşlardan çıkarmak için çırpınan 301 vatan evlâdını „gayb“ ettik.

Sponsor Bağlantılar

Yani onları şuhud âleminden gayb âlemine ısmarlamış olduk. Netice olarak istisnasız herkesin gideceği yere gönderdik. Ölüm elbette ki dayanılması zor bir hadisedir. Hele ki aynı anda bunca insanımızın can vermiş olması ülkemizin kahır ekseriyetini olduğu gibi bizi de can evimizden yaraladı. Belki onlar için „dua“ ve gözyaşı biriktirmekten başka bir şey yapamadık ama en azından yüreklerimizin parçalandığını en derin yerimizle hissettik. Helal rızık için yerin altında büyük risk alarak madencilik yapmak zorunda olan bu insanlara Yüce Allahtan sonsuz merhametler temenni ediyor, geri kalanlara sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Mekânları cennet olsun. Amin!

Türkiye daha önceleri de büyük felâketler görmüş bir ülke. Daha çok yakın bir geçmişte Van`da bir deprem yaşadık. Van depremindeki durum ve ortaya çıkan hasıla bugünkünden gerçekten çok daha iyi bir durumdu. Demem o ki bu defa bu imtihan çok daha belirleyici oldu. Dolayısıyla „Soma imtihanı“ hem bize birçok şey öğretmiş oldu ve hem de adeta bir „turnosol“ vazifesi görmüş oldu. Şimdi buradan hareketle bu imtihan ile ilgili kimlerin nasıl bir durum ortaya çıkardığına bir gözatalım:

Hükümetin İmtihanı

Hadise duyulur duyulmaz Başbakan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız beyi acele olarak olay yerine göndermekle yapılabilecek en iyi işi yapmış oldu. Bakan Yıldız, arama-kurtarma çalışmalarından, yakınlarını kaybetmiş acılı insanların „teskin“ edilmesine kadar, yaralıların tahliyesinden, vefat edenlerin kimlik tesbitinden defin işlemlerine kadar hemen her konuda gayet „soğukkanlı“ bir şekilde böylesine dramatik ve hüzünlü bir hadiseyi en ufak bir pot kımadan, kimseyi üzmeden, kırmadan ve dahası gayretullaha dokunmayacak şekilde bir „mübârek adam titizliği“ ile yürüttü. Ötede beride yapılmakta olan onca yalan-yanlış tevzirata rağmen o sadece işine konsantre olmak suretiyle birazcık insaf ve izàn sahibi olan hemen herkesin ilgi ve takdirini kazandı. Hadisenin boyutları, giriftliği, panik ve kaos ortamının büyüklüğü dikkate alındığında hükümetin özellikle de bakan Taner Yıldızın bu elim hadisede çok başarılı bir hizmet verdiğini takdir etmek durumundayız. Kalanlara sahip çıkılması noktasında işbaşında bulunan hükümetin herkesin beklediğinden bile çok daha iyi hizmetler yapacağından zaten kuşkumuz yoktur. Zira bu hükümet bu konularda kendisini defalarca test etmiş ve rüştünü ispatlamıştır.

Siyasetin İmtihanı

Her ne kadar bazı çatlak sesler işitilmişsede en yüksek makamlara baktığımızda siyaset iktidarı ve muhalefeti ile bu elim vakadan alnının akı ile çıkmıştır diyebiliriz. ZIra muhalefet olayı siyasete kurban etmeyi denemedi. Sadece denetim görevi ile ilgili bazı şeyler hatırlattı ki bunu da yapmak durumundadır. Bence siyaset bu sınavdan başarı ile çıkmıştır.

Sivil Toplum Örgütlerinin İmtihanı

1 mayıs tarihinde biz Taksimi isteriz diye dayatan „sendikaları“ ortalarda göremedik. Nedense ben hiç şaşırmadım. Sendikaların yeni bir tür „modern ağalık sistemi“ olduğunu bilenler için bu hiç sürpriz olmadı. Elbette ki sendikalar garip, gureba, fakir fukara işçinin hakkını arayacak değildi. Onların „hükümet devirmek“ gibi daha acil işleri var!.

Ancak kalan kısım için aynı şeyleri söyliyemeyiz. Gördüğüm kadarıyla başta Kızılay olmak üzere İHH ve Deniz Feneri ve benzer kuruluşlar olay yerine en kısa zamanda intikal etmiş ve olaya vaziyet etmek üzere canla-başla bir çalışma ortaya koymuş oldular.

Medyanın İmtihanı

Toplumun hemen her kesiminde büyük bir hassasiyet oluşmasına rağmen medya yine bildiğimiz gibiydi. Özellikle bir kısım medya ilk andan itibaren çok da fazla iman etmedikleri Allahtan ölü sayısı artsın diye dua etmeye başlamışlardı bile. Maden işletmesinin sahibi bir gariban olsa yahutta kendi halinde “mazbut bir müslüman” olsa çoktan “linç” edilir ve adına sehpalar kurulurdu. Ama nedense ekran hocalarından gazete paçavralarına kadar hemen herkes işletmenin sahibine toz kondurmamaya yemin etmiş gibiydiler. Uzun bir süre maden sahibinin kim olduğunu bile öğrenmekte zorlandık. Meğerse adamın çok girift ilişkileri ve çok güçlü bağlantıları varmış. Medyanın bir kısmı bu hadiseden kesin olarak sınıfta kaldı. Adeta “ölüseviciliğine” soyunan medya olayı hükümet aleyhine “tevzirata” dönüştürmek ve buradan adeta yeni bir “Taksim kalkışması” devşirmek için canını dişine taktı. Madencilerin ve onlara yakınlık duyup acılarını yaşamak isteyen insanlara bunu bile çok gördüler. Gözleri dönmüş muhabir ve kazurat çukurundan fırlamış köşe yazarı bozuntuları ile milletin acıları ile alay edecek kadar alçakça bir yayın poltikası izleyerek ne “mal” olduklarını bir kez daha ortaya koydular. Hele ki bir alçak, bir edepsiz, bir şeref ve onur fukarası, çukurları bile kıskandıracak kadar alçak bir herif “müstehak” idiler diyerek sadece “insafı değil insanlığı bile rafa kaldırmış” bir cinnet halinde kuduz köpek gibi acılı insanlara hakaret etmiş bu zavallı kafanın adı köşe yazarı, yaptığı iş de gazetecilik ise, olmaz olsun sizin gazeteciliğiniz. Yazıkllar olsun sizin gibi “yürüyen leş” lere. Lânet olsun böyle bir medya anlayışına.

Halkımızın İmtihanı

Ben bu milletin hemen her zaman gayet duyarlı, basiret ve ferasetle davrandığı hakkını teslim edenlerdenim. Gerçekten çok büyük acıların yaşandığı bir vasatta başta yakılarını “gayb” edenler olmak üzere Soma halkı gayet iyi bir imtihan verdi. Hemen herkes gibi olayın onlar da ilâhi bir takdir yada kader miş gibi algılamadılar. Elbette öyle değildir. Ancak 301 canı artık geri getirmek mümkün de değildir. Onlar işte bu sebeple isyanlarını ve acılarını sırf „gayretullaha“ dokunmasın diye içlerine gömdüler. Muhteşem bir tevekkül ile „vakur“ bir şekilde ağladılar. Ağlarken 76 milyon milletimizi de ağlattılar. Millet, böylesine elim bir hadisede gösterdiği „diğergamlık, yardımlaşma ve dayanışma“ ile muhteşem bir kenetlenme ile dostlara yüzakı olacak bir tutum takınırken düşmanlara tarihi bir ders vermiştir. Evet bu millet bundan böyle „emperyalist kudurmuşlar“ ve onların „bedava köpeklerinin“ havlamalarına rağmen yürüyüşünü sürdürmeye devam edecektir. Dünyanın egemen güçleri ve içerideki iflâh olmaz Tayyib Erdoğan düşmanları yahutta aslında „İşlâm ve Allah düşmanları“ istemese de küllerinden yeniden doğan bu millet asla istikametinden vazgeçirilemeyecektir.

Son verirken Somada can veren emek şehitlerine bir kez daha Allahtan rahmet temenni ediyor, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya