Mainz, 08.11.2013

Başlιkta kullanma ihtiyacι duyduğumuz bu üç adet kavram hakkιnda gerek lugavi, gerek nazari ve gerekse ιstιlah olarak uzun uzadιya anlatιmlar ortaya koymak mümkün ancak biz konunun bu yönü ile çok fazla ilgili olmayacağιz.

Sponsor Bağlantılar

Zira bu konu hemen her zaman olduğu gibi ülkenin gündemini tek başιna belirleme konusunda rakipsiz olan Başbakan özellikle de yurtdιşι seyehatlerinde ola ki bir başka konu konuşulabilir kaygιsιyla dönene kadar gündemi belirlemek üzere bir tartιşma konusu açmak konusundaki maharetiyle ilgildir. Bu defa da öyle oldu. Özellikle üniversite öğrencilerinin barιnma koşullarι konusunda hükumetin gayretlerini dile getirdikten sonra bu konuda halâ önemli boşluklar olduğunu ve boşluktan istifade kötü niyetli ve şer cibiliyetli bazι insan müsveddeleri ve şer odaklarι tarafιndan gencecik çocuklarιn farkιna bile varamadan bazι tuzaklara düşmek suretiyle ziyan olabilecekleri noktasιndaki hassasiyetten hareketle bu konunun eni-konu tartιşιlarak yeni bir takιm tedbirler ve çözümlerin üretilmesi noktasιnda çalιşma yapιlmasι zarureti üzerinde durulmasι gerektiğini söylemiştir.

Netice tam da Başbakanιn arzusu istikametinde gelişmiş ve tabir yerinde ise kιzιlca kιyamet koparιlmaya başlanmιştιr. Vay efendim, bak gördünüz mü, işte özel hayatιmιza karιşιlmaya başlandι. Bu ülke laik, laik bir ülkede kimin kiminle kaldιğιndan sana ne? Önce „içki“ konusundaki düzenleme geldi, sonra „başörtülü vekiller“ Meclise girdi, sonra Marmaray projesinde „dua“ edildi ve şimdi de hayat tarzιmιza müdahale edilme yolunda ilerleniyor. Yakιnda „şeriat“(!) bile ilân edilebilir. Daha benzeri bir dünya „zιrva“ pusudakiler tarafιndan tedavüle sokuldu. Aynι zihniyet Başbakanιn üç çocuk tavsiyesini de diline dolamιş ve kulaklarιmιzι sağιr edecek kadar „cayιrtι“ koparmιştι.

Başbakan gittikten sonra Ak Parti sözcüleri tarafιndan meselenin özüne dair çok önemli açιklamalar yapιlmιş olmasιna rağmen özgürlüklerimiz kιsιtlanacak vιzιltιlarι yükselmeye devam ediyor. Halbuki bu ülke bir „hukuk“ devletidir. Ve Başbakan istese bile (ki istemez, isteseydi eğer zina AB müktesabatιna rağmen suç olmaktan çιkarιlmaz ve son paket ile hayat tarzιna müdahale hapislik suç haline getirilmezdi) „özel hayata“ müdahale edemez. Ki zaten Başbakan da pek tabii „Aile Mahremiyeti“ denilen ulvi değerin temsil ettiği bir ekole mensuptur. Başbakan elbette inançlι bir insan olarak özellikle son 30 senede „liberalizm“ kaynaklι handiyse „sιnιrsιz bir özgürlük“ anlayιşιna öykünen gençlerin içinde bulunduğu durumdan rahatsιz olmaktadιr. Bu rahatsιzlιğιnι zaten hiç gizlemiyor. Önceleri „Dindar bir Nesil“ yetiştirmek istiyoruz diyerek de bunu izhar etmişti. Elbette ki böyle bir Başbakan „kindar bir nesil“ özlemi içinde olamazdι ve olmadι. Başbakan sorumluluk makamιnda bulunan bir insan. Üstelik Başbakan sorumluluğunu sadece yasalarla sιnιrlamιyor. Onu sιnιrlayan hem ahlâki bazι değerleri var ve hem de „agâh“ bir vicdana sahip. Dolayιsιyla, üniversitelerin çoğalmasι ile birlikte barιnma konusunda ehil olanda olmayan da sadece ticari amaçlarla ve hem vergi kaçιrιp ve hem de teröre alt-yapι hizmeti sunacak ortamlar hazιrlayιp haksιz rekabete yol açan ve hatta henüz daha gençliğinin baharιndaki öğrencilerin “masumiyetini“ istismara kalkιşan bazι şer odaklarιna kayιtsιz kalamaz ve kalmamalιdιr da. Zira ona bu sorumluluğu yükleyen Milletimiz onu „kendi değerleri ile barιşιk“ olan birisi olduğu için sürekli işbaşιnda tutuyor.

Günah:

Müslüman inancιna göre, yaratan Allah insanι tertemiz ve günahsιz yaratmιştιr. Ancak insana „akιl, irade ve vicdan“ gibi muhteşem değerleri bahşeden Allah onu test etmek için ona (insana) günah işleyebilme potansiyeli de bağιşlamιştιr. Dolayιsιyla günah tamamιyla İslâmi bir kavramdιr. Ve insanlarιn kendilerinin bizzatihi arzu etmeleri halinde günah işleme özgürlükleri bulunmaktadιr. İnsan sonuçlarιna katlanmayι göze aldιğιnda günah işleyebilir. İnsanlarιn günah işlemesine, günah olan eylem ve fiillere yönelmesine toplumu „terörize“ etmediği ve „şiddet“ kullanmadιğι sürece devlet tarafιndan engel olunmasι doğru bir tutum değildir. Böylesi bir tutum Allahιn serbest bιraktιğιnι yasaklamaya kalkιşmak gibi bir tutum olur ki müslüman olduğunu söyleyen insanlarιn yetkilerini kullanarak insanlarιn günah işleme özgürlüklerine müdahale etmeye kalkιşmasι „münafιk“ üretmeye yarar. Münafιk üretmek de günahtιr. Zira iman bir „gönüllü kabul“ meselesidir.

Ayιp:

Tamamen örf ile ilgilidir. Yani bir Milletin geçmişten beri biriktirdiği kültür havzasιnda yer alan bazι davranιş biçimleri konusundaki görüşünü yansιtιr. Toplumun büyük bir bölümünün mutabakat içinde olduğu bir takιm davranιş kalιplarι çirkin bulunduğu için benimsenmez ve bu davranιşι yapanlar toplum tarafιndan kιnanιr. „Kιnanmak“ dιşιnda bir cezai müeyyidesi yoktur.

Suç:

Devlet denilen otoritenin koyduğu yasalara aykιrι davranιşlardιr diyebiliriz. Hukuk dilinde yasalarda belirtilmemiş hususlarda suç fiili oluşmaz kuralι olduğu gibi cezai müeyyidesi olmayan suç da olmaz. Hem suç ve hem de suçlar için belirlenen cezalar vardιr.

Bizim ülkemiz laik bir ülke olduğu için herhangi bir fiilin günah yahut ayιp olup olmadιğιna bakιlmaz. Secüler yaşam tarzιnιn kurallarι bellidir. Toplumun kahιr ekseriyetine göre bir fiil hem günah ve hem de ayιp olsa bile yasalar bunu suç saymayabilir. Yasalarιn suç saymadιğι bir fiil yahut eylemden dolayι vatandaşlar kovuşturulamaz ve soruşturulamaz. Tabi bu söylediklerimiz olmasι gerekenler. Halbuki bizim ülkemizde geçmişte yasalarιn serbest saydιğι eylemlerinden dolayι belki de milyonlarca insan devletin gazabιna uğradι. Ama bu konumuz değil. Bu zaten bir hukuksuzluk halidir.

Bilindiği gibi yasalar hüdai-nabit yeşermezler. Toplumun vaki ihtiyaçlarι için değiştirilir yahut geliştirilirler. Bu sebeple mevcut yasalar eğer ki “öğrenci evleri” gibi masum bir isimlendirme altιnda hem hukuksuzluğa ve hem de hassasiyet sahibi vatandaşlarιn şikayetine mani olamιyor ve ileride telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacaksa ülkeyi idare edenlerin buna kayιtsιz kalmasι düşünülemez. Denilebilir ki efendim, madem öyle Başbakan neden ayrιntι vermiyor da “meşru hayat tarzι, gayr-i meşru hayat tarzι” gibi “ikircikli” ve bazι çevreleri “gιdιklayacak” cümleler seçerek ifade ediyor. Bunun cevabι yukarιda verilmiştir. Başbakan kimsenin hayat tarzιna müdahale etmiyor ama kendi yaşam tarzιnι ve inandιğι değerleri de çekinmeden ifade ediyor. On yιllar boyunca ve hatta hâlen bazι kendini bilmezler müslümanlarιn “değer yargιlarιna ahlâki anlayιşlarιna ve namus telâkkilerine” hayasιzca saldιrdιlar, saldιrmaya da devam ediyorlar. Ülkeyi benimle aynι değerleri paylaşan bir Başbakan yönetirken bile biz yine de bu bir avuç gavur aşιğι, “çιplaklιk” ve “kafa çekmeyi” modernite sanan ve bunu pazarlamakta tereddüt göstermeyen sayιlarι az ama sesleri yüksek çιkan “mavi kanlιlarιn” salya-sümük saldιrιlarιna mι maruz kalacağιz. Elbette ki biz prensip
olarak herkes meşru bir hayat sürsün isteriz. Ama adam benim namus anlayιşιm bu dur yahutta  ben “namussuz” yaşayacağιm diyorsa kendi bileceği bir iştir. Ama nasιl olsa laik bir ülke diyerek elindeki bütün “sinema, dizi, tiyatro, gazete, televizyon” ve benzeri imkanlarι kullanarak ülkedeki aile yapιsιnι dinamitlemek için dιş mihraklarla işbirliği içinde harιl harιl çalιşιyorsa ve bu ülkeyi yönetenler bunu gördüğü halde tedbir almazlarsa o zaman işte hem dünyada ve hem de “ukba” da “vebal” altιnda kalιrlar.

Bence Başbakan doğru olanι doğru bir yöntemle yapιyor. Milletin iktidar ettiği bir Başbakan dan Milletin talep ve isteklerine sahip çιkmasιndan daha normal ne olabilir. Üstelik seçim öncesinde namussuzluklarιn avukatlarιnι da böylece ortaya çιkarmιş oluyor.

Şunu herkes bilsin ki artιk bu ülkede en az „namussuzlar“ kadar „namuslular“ da cesur hale gelmiştir. Bunu da bu Başbakan sayesinde başardιk. Bu durumda herkesin kendisine şükran bocu vardιr. Ben kendi hesabιma Başbakana teşekkürlerimi sunuyorum.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya