‘Konuşma’ insanın karakterini ortaya koyan en önemli özelliklerden biridir. İnsanlar fikir, düşünce ve inançlarını konuşarak ifade ederler.
İnsan konuşmalarıyla kendisini deşifre eder. Kişinin iyi niyetli, samimi, candan olduğu ya da iki yüzlü, art niyetli olduğu konuşmalarından ve üslubundan rahatlıkla anlaşılır. Allah, Kuran’da konuşma üslubunun kişiyi tanıtıcı bir özellik olduğunu şu şekilde bildirmiştir:
‘Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.’ (Muhammed Suresi, 30)
Samimi bir imanla Allah’a bağlı olan insanın en önemli özelliği ‘Müslümanca’ konuşmaktır. Yüce Rabbimiz bir müminin nasıl bir karaktere ve üsluba sahip olması gerektiğini ayetlerle açıkça bildirmiştir.
Allah kullarını, yaşadıkları hak dini ve güzel ahlakı insanlara anlatmakla sorumlu kılmıştır. İnsanlar bu önemli sorumluluğu yerine getirirken güzel söz ve yumuşak üslup kullanmalıdır. Kuran’da geçen ‘Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi.’ (Ali İmran Suresi,159) ayeti tüm müminler için bir öğüttür.
Bugün bazı insanların, Kuran ahlakına yakışmayan üsluplar kullanarak, küfürle ve saldırgan tavırlarla Allah’ın güzel dinine zarar verdiklerini, insanları dine yaklaştırmak yerine dinden uzaklaştıran bir yaklaşım içinde olduklarını görüyoruz. Hiçbir dönemde peygamberler ve etrafındaki müminler küfüre ve çirkin üsluplara yaklaşmamış, dini yalnızca en güzel olan tarzda tebliğ etmiş ve güzel ahlaktan asla taviz vermemişlerdir. Tarihin en azılı kafiri Firavun’a bile, Allah’ın emriyle yumuşak ve güzel sözle tebliğ yapan Hz. Musa ve Hz. Harun buna en güzel örnektir. “İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” (Taha Suresi, 43-44)
Kadere tam olarak teslim olan müminler, hidayeti verecek olanın Allah olduğunu bildikleri için yalnızca üzerlerine düşen tebliğ görevini yapar ama insanlara zorlama, baskı ve şiddet uygulamazlar. ‘Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.’ (Kasas Suresi, 56) ayeti yine müminler bir için öğüttür.
Öğüt alamayanlar gücü kendilerinde gördüklerinden ve kadere tam olarak iman edemediklerinden dolayı, inanmayanlara karşı büyük bir öfke besler ve en çirkin üslupla Allah’ın emrettiği güzel ahlaktan uzaklaşırlar.
Müminler ise konuşmalarında, şeytanın etkisine girmekten kaçınır ve Allah’a sığınarak konuşurlar. Tartışmalar ve uygun olmayan üsluplar müminlerin uzak duracağı davranışlardır. Doğru, samimi, akılcı, mantıklı, alçakgönüllü, saygılı, nezaketli, hoşgörülü, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir yapıya sahip mümin için hırs ve öfke söz konusu dahi olamaz. ‘O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “selam” derler.’ (Furkan Suresi, 63) Mümin kendi hevasına, istek ve tutkularına kapılıp Allah’ın sınırlarını çiğnemekten şiddetle sakınır.
Dünyada en güzel sözle konuşan insan, Kuran ahlakını yaşamaya çağıran yani müslümanca konuşan insandır. ‘Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: “Gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?’ (Fussilet Suresi, 33)
Mümin Kuran’la uyarır. Kuran ahlakını yaymak en büyük amacıdır ve bunu yaparken de öncelikle kendi ahlakıyla örnek olur. Bizler de güzel dinimizi önce kendimiz yaşayalım daha sonra güzel ahlakımızla tebliğ ibadetimizi yerine getirelim. Yeryüzünde yaşayan en mükemmel insan karakterini tam olarak yaşayabilmek bizlere de nasip olsun inşaAllah.
Sonsuz cennet hayatında tüm peygamberlerle bir arada olabilmek duasıyla…
Altuğ Öztürk