Özetleyelim…

Hükümet, PKK’dan kaynaklı “Kürt sorunu”nun çözümü konusunda “Demokratik Açılım” adı altında bir açılım başlattı.

Son 3-4 aydır Türkiye gündemine oturan ve hemen hemen herkesin ve her kesimin tartıştığı ve her kafadan bir sesin çıktığı “Açılım ve kapsamı” ile ilgili olarak aslında hiç kimse net bir bilgiye de sahip değil.

Sponsor Bağlantılar

Başbakan Erdoğan; “Her ne şart ve koşulda ve ne pahasına olursa olsun demokratik açılımı hazmettire hazmettire gerçekleştireceğiz” dedi.

Muhatap alınmasına karar verilen DTP; “Yapılması düşünülen açılımlar bizi tatmin etmez. Muhatap Apo ve PKK’dır. Çözümün anahtarı Öcalan’dır” diyor.

Öcalan; “Serbest bırakılmaz isem, çözümde çare olamam ve PKK da gereğini yapar, örgütü ben bile engelleyemem” diyerek Devlet’i tehdit etti, örgüte de mesaj gönderdi.

Durum kısaca böyle.

Açılım devam mı edecek, kapsamı daha da mı genişletilecek, yoksa tamamen sona mı erdirilecek, bazı müneccimler dışında kimsenin herhangi bir fikri yok, belki de var, ancak biz bilmiyoruz.

Bilinen ve görülen bir şey var ki; siz ne açılım yaparsanız yapın, DTP, PKK ve taraftarları tatmin olmayacaklar ve çözümsüzlük aynen devam edecek. Çünkü, her şey Öcalan’a ve özgürlüğüne kilitlenmiş durumda.

Buna karşılık, değil bugünkü iktidar partisi AKP, bundan önceki veya bundan sonraki, gelmiş, geçmiş, gelecek hiçbir siyasi irade, bunu, yani Öcalan’ı serbest bırakmayı asla ve asla göze alamaz, almaz, alması da mümkün değildir.

Hal bu olduğuna göre, açılım ve çözüm süreci tamamen kilitlenmiştir.

Peki, kan akmaya devam mı etsin? Elbette ki koca bir “HAYIR”.

Öyleyse, bu durumda ne yapmalı, ne yapılmalıdır?

Çare; tek ve o da kaçınılmaz sonuç “REFERANDUM” gibi görünüyor.

En baştan bu sorun, tamamen “Dayatılan Kürtçülük sorunu” olmasına rağmen, PKK, DTP ve yandaşlarınca ismi bilinçli olarak konulan, birçok at gözlüklü, romantik bakışlı ve safdilli yazarçizerlerce de kabul görülerek ifade olunan ve ne yazık ki kamuoyunca da kanıksanarak dillendirilen çakma “Kürt sorunu”nun gerçekte ne olduğunu, en azından ne olmadığını anlamak, görmek, göstermek, kafalara ve gözlere sokmak için yapılacak bir “Referandum”, tek çare ve hatta şart görünüyor.

Referandum, başka neyi gösterir, neleri anlatır ve ispatlar?

Öncelikle, Apo, PKK ve DTP’nin, ülkede yaşayan Kürt vatandaşlarımız arasındaki yerini ortaya koyar.

25 milyonluk Biz Kürtler” diyen ve Kürtlerin tamamını temsil ettiğini iddia eden PKK ve DTP’nin, gerçekte Kürtlerin kaçta kaçını temsil etiğini gösterir.

Türkiye’de, çakma, dayatma bir “Kürt sorunu” olup olmadığını gösterir.

Gerçek Kürt nüfusunun ne olduğunu ve bu nüfusun kaçta kaçının, varsa, Türkiye’den gerçek anlamda ne tür ve ne yönde talepleri olduğunu gösterir.

Amiyane tabirle; “Yumurtanın kapıya dayandığını” anlayan, “işin ciddiyetinin farkına varması muhtemel” sessiz çoğunluktaki Kürtlerin, ne yönde ve nasıl tepki göstereceklerini, tavır alacaklarını gösterir.

Gösterir de gösterir, daha fazla konuşulacak söz kalmaz, her şey bütün çıplaklığıyla ortaya konur. Herkes, konumunu ve özellikle haddini bilmek, kanmak ve kandırmaktan da böylece vazgeçmek zorunda kalır.

Sonuçta; olası bir “Referandum açılımı” ile perde kesinlikle düşer, kel görünür, kervan yürür.

Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com