Paranoya nedir?

Geniş çapta çarpık bir düşünce, davranış ve faaliyetler bütünlüğü ile tanımlanan kronik bir durumdur. Belirtilerine gelince; kronik ve yaygın bir güvensizlik ile diğerlerinden şüphelenme, başkalarının kendisine yalan söylediğini, aldattığını ya da kullandığını hissetme, arkadaşının, ailenin veya ilişki içinde olduğu kişinin güvenilmez veya sadakatsiz olduğu düşüncesi gibi birçok belirtileri vardır.İyileştirme programı çerçevesinde, psikoterapi, bilişsel-davranış terapisi, grup terapisi vb. tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Bu tedavi süreci bazen uzun bazen de kısa vadede sonuç vermektedir.  Sebebi bilinen bir hastalık olması açısından karamsar bir tablo görünmüyor. Paranoyanın bilimsel tanımı ile tedavi yöntemlerini yukarıda açıkladım.  Son yıllarda nedendir bilinmez toplumda bir paranoya almış başını gidiyor. Biri öldürülünce hemen yorumlar yapılıyor ve gizli odaklara bağlanılmaya çalışılıyor. Sebebi anlaşıldığında ise,  yapılan tüm yorumlar aksi yönde değişim gösteriyor. Böyle bir ortamda sağlıklı bir düşüncenin doğması ve yorumlanması beklenilmez.

Sponsor Bağlantılar

Toplum ve paranoya

Gelişmekte olan bir toplumun en büyük dezavantajı, gelişmişlik düzeyiyle bağlantılı olarak, paranoya yaşamaya meyilli olmasıdır. Yapılan her hareket dikkat çektiği gibi, sorunları da beraberinde getirir. Mesela, bir üniversite öğrencisini ele alalım. Bu öğrenci yıl boyunca aynı ayakkabıyı, aynı tişörtü ve aynı pantolonu giyiyor olsun. Bu öğrenci 100 000 kişi arasında da olsa, göze çarpar ve ayıplanır çoğu kişi tarafından. Ve hatta parmakla gösterilecek kadar da popüler olur o üniversitede. Hâlbuki gelişmiş ülkelerde kılık kıyafete bakılmaz. Öğrencinin icraatına bakılır. Bu öğrencinin ülkeye bir getirisi var mı yok mu diye değerlendirilir. Gelişmiş ülkeyle gelişmekte olan bir ülke arasındaki fark bu kadar büyükken, neden hala biz gelişmekte olan ülke bireyleri çarpık düşüncelere takılı kalıyoruz, neden elimizdeki değerli madenleri kullanmakta aciz kalıyoruz. “Geleceğimizin teminatı gençlerdir” diyen Atatürk”ü neden model almıyoruz, neden ülkeyi muasır medeniyetlerin de üstüne çıkartamıyoruz? Şeklen görülen ve teorikte uygulanan; ama aslında hiç pratiğe geçmeyen kurucu zihni çerçeve, ne zaman uygulanmaya konulacak? Muhatabı olan bu soruları cevaplarsa sevinirim. Dedik ya, sebebi bilinen bir hastalık olduğu için, korkulacak ve abartılacak bir yanı yok diye. Aslında tedavi edilmezse aşılması zor bir sorun olarak ilerde karşımıza çıkar, o zaman nasıllardan çok, yardım ellerini değer vermediğimiz toplumlardan uzatmasını bekler konuma geliriz. Dünyada “BEKLEMEK” kadar kötü bir hal olduğunu da zannetmiyorum. Bekleriz evet çok bekleriz; ama neyin geleceğini bilmeden bekleriz! Ey ülkemin güzel insanları! Size sesleniyorum, ergenlik döneminde sivilce çıkaran bir ergen gibi rast gele iş yapmayalım. Gelişi güzel yüzde bulunan sivilceleri patlatmayalım. Sonra tedavisi mümkün olmayan bir cilt sorunuyla karşı karşıya kalırsınız ve hiç tanımadığınız bilmediğiniz, ilk defa göreceğiniz insanlara kendinizi teslim etmiş olursunuz ki, her türlü sonuca hazır olmadan her şeye evet demek zorunda kalırsınız. Bunları yaşayacağınıza, gelin ele ele verip toplumun üzerindeki paranoyayı el birliğiyle atmaya çalışalım. Ülke insanını eğitelim, komplekslerden uzaklaştıralım, birlik ve beraberliği üretim ve gelişim aşkına aşılayalım, en mutlak egemenlik mutluluktur anlayışını empoze edelim,  Karar hedefin ışığı, bu ışık ise geleceğin teminatıdır mantığını öğretelim. Evet, karar verme zamanı, toplumu daha idealist, daha istikrarlı, tüm kompleksleri üzerinden atmış, diri ve ileriyi hedef seçen bir toplum oluşturma gayreti içinde olalım.

Vesselam,

Hamza KILIÇASLAN