Mainz, 10.03.2010

Kabul etmeliyiz ki, millet olarak „uzlaşma“ kültürünü yeterince özümseyebilmiş değiliz. Bin küsur yıllık otoriter bir gelenekten süzülüp gelen bir toplum için bu çok da yadırganacak bir durum olmasa gerek. Cumhuriyet ile beraber gelenekten kaynaklanan ne kadar değerimiz varsa hemen hepsini hoyratça hayattan dışlamış olmamıza rağmen „otoriter gen“ lerimize hiç dokunmamışız. Dahası otoriter düşüncenin içselleştirilmesi için cebri tedbirlere bile tevessül etmişiz.

Sponsor Bağlantılar

Daha ilkokul çağlarında körpecik dimağlara „Andımız“ adı altında ne işe yaradığı bilinmeyen bir metni bir kışla mantığı içinde koro halinde söyletir, ezberlettiririz. Yetmez, 20 yaşına basan her vatan evladını bir „emir-komuta“ tezgahından geçiririz, sonrası malum kendisinin bile aleyhine olan bir karar için „Valla ben bilmem! Böyüklerimiz! Daha iyi bilir“ diyen bir toplum vasatı ile karşı karşıya kalırız. Ancak bütün bu zihinleri iğdiş etme çabalarına rağmen kemalist ideoloji hedeflemiş olduğu mühendislik çalışmasından başarı elde edememiştir. Yapılan bunca çaba, kıyılan bunca can, harcanan bunca para ve emekler boşa gitmiştir. İletişim araçlarının zirve yaptığı çağımızda benzer baskıların sonuç vermesi imkansızdır. Şükür ki toplumumuzda artık „tartışma“ ve „sorgulama“ kültürü yerleşmeye başlamıştır. Bugün için memlekette kopartılan fırtına işte tam da bu sebepledir. Zira önceleri kendilerini bu ülkenin gerçek sahipleri kabul eden bir avuç „Beyaz Türk“ kahır ekseriyeti oluşturan zenci Türklerin  yahut zenci vatandaşların taleplerini şaşkınlıkla karşılıyorlar. Böyle bir sonucu hiç bir zaman istememişlerdi. Vatandaşa bir şey verilecekse onu da onlar lütfedebilirlerdi. Oysa vatandaş lütuf değil eşit haklara sahip olmak isteyince „film“ kopmuş oldu.

Müflis kemalist ideoloji tüccarları, satacak başka malları kalmadığından olsa gerek, „çoğunluk her şeyi yapamaz“, „kendi yargını oluşturmana izin vermem“, „Bu meclis Anayasa yapamaz“, „sivil darbeden vazgeçin“ mallarını piyasaya sürmüş, bu mallarda piyasa yapmayınca „Uzlaşma“ ürününü devreye sokmuştur. Üstelik bu uzlaşma ürünü adeta kimse karşı koyamasın diye; „Yerli Malı-Yurdun Malı, Herkes onu kullanmalı“ ambalajıyla pazara sürülmüştür.

Hemen herkesin şekvacı olduğu 12 Eylül darbe anayasasının tamamının değişmesini engellemiş olan müflis tüccarlar Ak partinin “Referandum” konusundaki kararlılığını görünce “uzlaşma” adındaki efsunlu kavramı hatırlayıvermişlerdir.Uzlaşma, en kestirme ifade ile “ikimizin dediği de olmasın ortak bir noktada buluşalım” anlamına gelir. Peki, hadi gelin anlaşalım. Mecliste bir anayasa komisyonu kuruluyor üye vermem diyorsun. Başbakan seninle görüşmek, konuşmak istiyor, görüşmüyorsun. Şimdi devlet partisi CHP böyle de yavru muhalefat olan MHP farklı mı? Hayır! O da bir anlamda çamura yatıyor ve değişiklik lazım ama yeni gelen meclis yapsın. Yahu bu meclis geleli daha 2.5 yıl oldu, ne zaman eskidi? Bu tür yakışıksız ifadelerle mensubu bulundukları kurumu böylesine fütursuzca aşağılamak anlaşılır gibi değildir. İnsan içinde bulunduğu kurumun yetersiz olduğunu söylemekten utanır yahu! Ak Partili vekilleri yahut hükumeti karalamak için meclisin itibarını gölgeleyecek lafları söylemek ancak “Akıl Tutulması” ile açıklanabilecek bir ”zul” durumudur.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi son zamanlarda adeta vesayeti askerden ödünç  olarak almış olan yüksek yargıdaki bürokratik oligarşinin “daimi” üyeleri de bir “uzlaşma” türküsü tutturmuş vaziyetteler. Meclisin yetkilerini alenen gasbeden Anayasa mahkemesinin sayın başkanı Türkiş! Pravdaya verdiği bir mülakatta uzlaşmanın yeterli olmadığını tam uzlaşma gerektiğini söylemiş. Bu mahkemeden son bir kaç yılda bile ne kadar “skandal” kararlar çıktığını herkes biliyor. Üstelik bu skandal kararların tamamında aleyhte oyu var başkanın. Tam uzlaşmadan kastı aslında CHP ile uzlaşın anlamınadır. Zira MHP ve BDP ile yapılan uzlaşmanın sonuç vermediğini ayniyle yaşamış birisidir mahkeme başkanı. Tam uzlaşmak ne demektir sahi? Uzatmadan söyliyeyim. Tam uzlaşma, ”zorbalıktır.” Herkes kurşun asker ise orada tam uzlaşma vardır. Bakın ortadoğunun dikta rejimlerine hemen her oylama %99 civarında çıkar: Harika bir tam uzlaşma. Kemalist ideolojinin batık tüccarlarının isteği de aslında bu ama bunu ifade edemedikleri için kavramların ırzına geçmeyi yeğliyorlar. Demokrasilerde tam uzlaşma diye bir kavram yoktur. Demokrasi çoğulcu bir rejimdir. Bu çoğunluk ne isterse onu yapsın anlamına elbette gelmez ama çoğunluk, azınlık CHP`nin mahkumu olsun anlamına da gelmez. Zira “Hukuk” yoksa demokrasi de yoktur. Hukuk ise yasaların çokluğu ile sağlanmaz. Hukuk dediğiniz “adaleti” tesis edecek kavram insanlığın ortak evrensel değerlerinin bir mahsülü ise bir değer taşır. Yoksa dünyayı kan gölüne çeviren Hitlerin de kanunları vardı, unutmayalım.

Oligarşik yapının “Tam Uzlaşma” gibi  ne idüğü belirsiz ve de imkansız bir kavramı ortaya atması belki de Meclise getirilecek olan mini değişiklik paketinin  MHP tarafından ani bir manevra ile kabul edilmesinin önünü kesmeye matuf bir girişimdir. Bunu şimdilik bilemiyoruz, ancak ben bunu imkansız olarak da görmüyorum. Zira MHP`nin referanduma hayır demesi CHP kadar kolay değildir.

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya