Tanımadan yapılan evlilikler ve zevk için yapılıp sonra sokağa atılan çocuklar!!! Kötü insanların olduğunu ben bir türlü kabul edemem yani kabul etmek istemem. Çünkü bir anne asla ama asla bebeğini bırakmaz. İnsan kendi canından, parçası olan, savunmasız bir çocuğu nasıl atar ya nasıl? Bu çöp değil ki atılsın. Kanlı, canlı, bir çocuk ya niye bu kadar bilinçsiz bir toplumuz? Peki  hadi o insanlar daha doğrusu insan olmayı beceremeyenler çocuklarını attılar peki hiç çocuk esirgeme kurumuna gidiyor muyuz? Ya da evlat edinebiliyor muyuz? Malesef hayır hatta çocuk esirgemenin anlamını bile bilmeyenler var ya, yazık gerçekten çok boş yaşıyoruz…

Sponsor Bağlantılar

Yirmi sekiz yaşında, iki çocuk annesi bir bayanım. Mesleğim psikiyatrist, altı yılı geride bırakmış olan bir evliliğim ve canımdan çok sevdiğim iki kızım var. Tabi birde bize çok düşkün, bizi gözünden sakınan babamız var. Eşim her konuda bana destek olur, bazen çözemediği problemlerini gelir anlatır ve sanki o benim hastammış gibi onunla ilgilenip çözüm yolunu gösteririm. Çocuklarımızlada çok sıkı bir ilişkimiz vardır. Zaten ikisi de daha çok küçükler. Küçüğü Beray henüz bir yaşında, büyüğü de Didar üç yaşındaydı.

Eşim Çağdaş’ın kendine ait bir tekstil firması vardı. Sabah ikimizde evden saat sekiz gibi çıkıyoruz ve çocuklara da bakıcımız Zehra Hanım bakıyordu. Sabah evden çıktığımda hava çok soğuktu tekrar eve dönüp montumu almış ve öyle çıkmıştım. Aslında önce ofisime gidicektim fakat yolumu değiştirdim ve çocuk esirgemenin yolunu tuttum. Tabi önce oyuncakçıya ve kitapçıya uğrayıp birşeyler aldım. O binanın kapısından girmenin tadına bir varsanız inanın hergün gitmek isterdiniz. Kapıdan girdiğim anda hemen koşup sarılıyorlar. Artık beni tanıdıkları için ismimle hitap ediyorlardı. Onlarla oturup oyun oynadık, masal anlattım, güldük eğlendik.Ayrılık saati geldiğinde bende üzülüyordum onlarda… Çantamı alıp koridora yöneldim ve ilerledim. Bir odanın kapısı açıktı baktım içeri doğru, on yaşlarında bir kız çocuğu yatağın köşesine oturmuş ağlıyordu. Hemen içeri girip yanına oturdum. Kafasını kaldırıpta yüzüme baktığında, sanki güneşin ışınları yüzüme vurdu sandım. Parlak, kocaman masmavi gözleri vardı. Kirpikleri kendinden sürmeliydi, kıvırcık saçları ise omuzlarına dökülmüştü. Boncuk boncuk akan gözyaşları durmuyordu.

Ellerimle gözyaşlarını sildim ve gülümsemeye çalıştım.

___Bitanem neden ağlıyorsun?

Ses çıkarmadı, ellerinde kendiliğinden akan yaşları sildi ve kenarda duran küçük dolaptan peçete alıp burnunu sildi. Yatağından kalkıp koridora ilerledi ve yürümeye koyulmuştu ki koşup tuttum. Gözlerini belertip bana bakmıştı ve ürktüm.

___Anlatmak istemiyorum. Gidin burdan.

Eğildim ve ellerinden tuttum, gözlerinin içindeki o saklı ormana bakıp onunla konuştum. Çünkü biliyordum ki onun anlatmaya ihtiyacı vardı.

___Seninle biraz odada konuşabilir miyiz? Lütfen beni kırma, hem belki ben derdimi anlatırım sana, dinler misin beni?

___Tamam dinlerim…

Odaya girmiştik ve kapıyı kapadım. Yatağın üzerine oturup bana bakıyordu. Sanırım ne derdim olduğunu anlamaya çalışıyordu ve iki ellerini yana açıp konuştu.

___Hadi anlatmayacak mısın?

___Hııı pardon anlatayım. Şimdi benim iki kızım var ama beni çok üzüyorlar. Sende çocuksun acaba onlara ne yapsam beni üzmezler.

___Onların çok istediği birşeyi alabilirsin.

___Aaa evet olabilir. Çok teşekkür ederim canım, bir sorunum daha var. Güzel bir kızla tanıştım ama ağlarken buldum onu acaba ne sıkıntısı var?

___O kız ben oluyorum. Tamam anlatacağım ama bir şartla, beni annemin mezarına götürüceksin.

___Tamam hadi anlat güzelim.

___Buraya bir hafta önce geldim. Babam alkolik benim, doğru düzgün çalışmaz bile, annem de ev hanımıydı. Geçen hafta annemle otururken babam geldi ve kavga çıkardı durduk yere sonra annemi dövdü, benide dövdü. Annem beni odaya yollayıp orda durmamı söyledi ve odaya gittim. On dakika sonra annemin çığlığını duydum, odadan bir çıktım salonda annem yatıyor. Boğazını kesmiş babam ve bir kaç yerinden bıçaklamış, yanına gidip sarıldım anneme sonra bağırdım. Bütün komşular toplandı, beni uzaklaştırdılar. O annemi son görüşüm oldu işte sonra buraya getirdiler. Onu çok özlüyorum, mezarına bile götürmediler.
Babamdan nefret ediyorum benden annemi aldığı için onu hiç ama hiç affetmiyeceğim…..

O kadar kötü olmuştum ki ağlamamak için çok zor tuttum kendimi, sarıldım ona sımsıkı ve saçlarını okşadım öptüm. Benden çözülüp baktı.

__Mezara götürüceksin bak söz verdin dedi.

Henüz on yaşında olmasına rağmen çok olgundu ve bunları atlatması çok zordu. Hemen elinden tuttum ve müdüriyete gittim. İzin alıp onu arabaya bindirdim.

Önce yemek yemeğe gittik sonrada mezarlığa, soğuk ve ürpertici olan mezarlığa…